Sevgi

170 14 52
                                    


Selam... Bu sefer buraya yazacak pek bir şeyim yok, keyifli okumalar canlarım...
(Lütfen şarkıları açar mısınız, emin olun okurken daha fazla hissetmenizi sağlayacak... )

Balmorhea-Remembrance

Toygar ışıklı- Anlatamam

Cem Adrian- Duymak istiyorum / Keskin 


✨☀️

Evet, sevgili okur... Beni özlediğini biliyorum. Sana bu satırları yazmadan önce hep kötü bir şey olacağını sanıyorsan, ne yazık ki haklısın. Sana mutluluğumu anlatmak zor değil çünkü. O anlarım genelde kısa olur. Sadece anı yaşarım ve sen, benim mutluluğumu küçük bir tebessümle okuyabilirsin. Ama ne yazık ki acılarım öyle kolay değil, onları öylece okuyup geçemezsin. Çünkü elini tam sol göğsüne yasladığında orada ince bir sızı hissetmen lazım. Onlar, zor olanlar işte.

Sana daha önce yazmıştım. "Ölüm günüm" diye adlandırdığım bir günü anlatmıştım uzun uzun. Sen de beni anlamıştın. Benim için üzülmüştün, belki de. Ben sana o satırları yazarken bir daha iyileşemeyeceğime neredeyse emindim. Ama bak şu hayata ya, en iyileşemez dediğim yaralar bile bir yerde kabuk bağlayabiliyordu.

Ben fark ettim ki, ben sana hep çok üşüdüğüm anları anlatıyorum. Bu sefer uzatmayacağım bu durumu. Bu sefer, sana bir yanma hikayesi anlatacağım. Köpeğimi ateşler içinde bıraktığımda bile delicesine üşümüştüm. O ateşler, beni içten içe üşütmüştü. Bu sefer ise ateş yok, hem de hiç yok.

Ama ben çok yanıyorum, sevgili okur.

Ben bu sefer, cehennemden beter ateşlerde kavruluyorum.

Bu sefer ne olur, iyileşir miyim, yoksa artık bitirir miyim her şeyi inan ben de bilmiyorum. Çünkü ben ne zaman emin konuşsam hayat bana laflarımı bir bir yedirdi. Artık konuşmayacağım, artık düşünmeyeceğim.

Ben bir yağmurum, üşüyorum. Ben bir yağmurum, yanıyorum. Ben bir yağmurum ama asla gökyüzünden aşağı düşemiyorum...

**

"Senin yokluğunda..." diyerek burnunu çekti yalandan olduğu belli bir şekilde Can. "Senin yokluğunda benim üzerime işedi bu hain hayvan!"

Sena alık alık bir süre Can'a baktıktan sonra ekranın arkasından kocaman bir kahkaha patlattı. Onun kahkahası ile Savaş ve ben gülümserken Can da sırıtmaya başlamıştı. "Ama hemen temizlendim minik pandam, mis gibi kokuyorum artık."

Sena ellerini çenesini yaslarken gülümsemesinin ardından tebessümle Can'a baktı. "Hayvan bile nasıl biliyor, nereye yapacağını." Dediğinde Can hemen kaşlarını çatmıştı bile.

"Ayıp, be!" diye cırladı hemen. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi sinsice gülümsedi ve ekrana yaklaştı. "Size bir bilgi o zaman; Hayvanların işediği yeri sahiplendiğini biliyorsunuz değil mi? Minik pandam, yeni rakibinle iyi anlaşmaya bak."

"CAN!" diye bağıran Sena'nın yüksek sesi ile Savaş yüzünü buruştursa da Can sırıtmaya devam etti. "Ben hayvan mıyım, kedi benim nasıl rakibim olsun? Salak!"

Can Sena'yı daha fazla sinir etmek için, "Minik Pandam..." diye uzatınca Sena daha çok bağırmaya başladı. Onlar bu şekilde atışmaya devam ederken ben de önümdeki çayı içerek onları izliyordum. Sabah Savaşla yaptığımız konuşma sonrasında ikimiz de başka bir şey demeden kahvaltıyı hazırlamaya devam ettik. Anlık olarak içime dolan kötü his, o anki kadar yoğun değildi ama hala beni terk ettiğini de söyleyemezdim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 16, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now