Gece mavisi

865 94 86
                                    


Sonunda Savaşla Yağmuru konuşturma zamanı geldi! Gece mavisini unutmayın dostlarım. Çünkü bu renk, bizim rengimiz olacak. 

Elyas& Taha-  Gece mavisi 

Bu şarkı, aslında kitabın iki şarkısından biri, şuan pek değil ama ilerideki bölümlerde tekrar var ve o zaman daha anlamlı gelecek sözleri. Ben düzenlerken şarkıyı yine de koymak istedim.Yıldıza basmayı unutmayın. her neyse, keyifli okumalar, seviyorum sizi gökyüzünden sevgiler...


Hepimiz  bize dayatılan şeyleri kader diye yaşamadık mı bugüne kadar? Aslında seçeneğimiz yoktu kimi zaman. Sadece devam etmeye çalışıyorduk bir şekilde.  İçimdeki çocuk, "Burada olmayı biz seçmedik." Diye bağırırken ona, 'kader' demek haksızlık geliyordu bana. Denizi ben itmiştim. Dengesini kaybetmesine ben sebep olmuştum, evet. Ama bu benim seçimimden ziyade hayatın bir oyunuydu ikimize de. Onun koma da olması da, benim ıslah evinde olmam da sadece kötü bir oyundu. 

Ertesi sabah, zaten yarım yamalak bir uykuyla geçmiş gecenin izleri ile kalktım. Her ne kadar sıcak bir duş bana kısa bir an huzurlu hissettirse de, gece yine tüm acımasızlığı ile saldırdı kırık kalbime.

Babama kırık kalbime, bulamadığım dostluğa kırık kalbime ve en önemlisi, kendime kırık kalbime...

Yatağın içi sıcak hissettiriyordu. Buradan çıkma düşüncesi iliklerime kadar üşümemi sağladı bir an. Dün laf arasında Sena'nın, kahvaltı 10 da, dediğini hatırladım. Saate baktığımda bir saat daha olduğunu görmek beni rahatlatmıştı. Erken kalkmaktan nefret etsem de artık o huzurlu öğle uykuları yoktu hayatımda. Yatakta doğrulup gerildim. Bugün annem gelip kişisel eşyalarımı getirecekti. Buna mutlu olmuştum. Kendi kitabımı, kendi çamaşırlarımı, bana ait her şeyimi seviyordum. Annemle yüzleşmek beni mahvedecek olsa da, bazı şeyler mecburen yapılmalıydı. Ama benim daha da merak ettiğim, Gediz Tunayın kızını görmeye gelip gelmeyeceğiydi. Mahkemede, karakolda, hastanede... Hepsinde sahipsiz hissettirmişti beni. Peki ya beni tıktıkları bu delikte de öyle mi hissedecektim?

Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra camımı açtım. Temiz havayı yüzümde hissetmek, bir an beni evde hissettirdi. Gökyüzünü göremesem de, tenime değen rüzgar hep benimleydi. Hava bugün gerçekten soğuktu. Her ne kadar içerisi sıcak olsa da ben dışarıya ayak uydurup kalın giymek istedim. Kahverengi eşofman takımının üstüne, dolapta bulduğum kalın örme bir hırka giyinip  kapıya yöneldim. Sena, koridora çıkabileceğimizi söylemişti. Belki de ne var ne yok diye bir bakmaktan zarar gelmezdi. Kapıyı açınca, kimseyi görememenin verdiği huzursuzlukla dudak büzdüm. Sena, dün ayrılırken üst kata çıkmıştı. Demek ki bu katta değildi odası. Daha ilk günden kaybolmak istemediğimden odama geri dönme kararı aldım. Tekrardan odamın içine girmek beni saçma bir şekilde daha güvende hissettirmişti. Oysaki dün hiç de öyle düşünmüyordum. Usulca çalışma masasının önündeki sandalyeyi çektim ve oturdum. Önümdeki "Mavi saçlı kız" kitabını açıp kahvaltı saatinin gelmesini beklemeye başladım.

**

Saat 9:45 de bu sefer emin adımlarla odamdan çıkmış, merdivenlerden aşağı iniyordum. İçimde hala hissettiğim gerginliğin yanında bu sefer hafif bir sakinlik de vardı. Haklılardı, bugün düne göre daha katlanılabilirdi. Sena ve Can'ın içeride olmasını dileyerek yemekhanenin geniş kapısından içeri girdim. Daha dün tanıştığım iki insanı görme duygusu beni nasıl bu kadar heyecanlandırabilirdi ki? İçten içe kendime şaşırmaktan geri duramasam da; kendime, yalnız olmak istemediğimi yenileyip durdum. Burada olmazdı.

"Oo, bakıyorum erkenciyiz." Bu sesi duymak bile içimdeki tanıdıklık hissini açığa çıkarmaya yetmişti.

"İnanır mısın, çok acıktım." Dedim Senanın güler yüzüne bakarak.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now