HUZUR

103 12 46
                                    




İyi okumalar Birtanelerim....
Umarım gününüz huzur dolu geçer

Cem adrian- Biz senle

✨☀️

"SENA!" diye bağırmıştı Can. Sadece Sena'nın ismini bağırarak kalbimi yerinden çıkaracak kadar hızlı atmasını sağlayabilmişti.

Hızla odadan çıkıp salona koşan Savaş'ın peşinden nasıl çıktım hatırlamıyorum bile. Kaç adımda, kaç nefeste bitirmiştim o kısacık yolu, hiçbir şey hatırlamıyorum.

"Sena!" diye bağırarak girmiştim Salona. Yerdeki cam parçalarının arasında kolunu tutarak ve ellerinde kanlarla ağlayarak kafasını kaldıran Senayı gördüğüm andı olduğum yerde çakılmam. Mutfaktan elinde bezle gelip Sena'nın koluna bastıran ve sürekli bir şeyler söyleyen Can'ı gördüm ardından. Savaş da Sena'nın koluna bakıp bir şeyler söylemeye başladı.

"Sadece cam kesmiş." Dediğini duyabildim. Vurulmamıştı. Nefesimi verdim kesikçe. Arkadaşımın kolunu cam kestiği için şükrettim içimden. Buna şükrettim.

Sena ağlıyordu, Can onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Savaş'ın eğildiği yerden kalkıp yanıma geldiğini gördüm. Dolu gözlerim onun mavileriyle buluşunca anladı gözlerimden her şeyi. Kolumdan tutup beni yere doğru çekti. Kollarını bana dolarken ağlamaya başlamıştım bile. "Bir şey yok, bir şey yok. İyi olacak, senin suçun değil."

Benim suçum.

Siren sesleri duymaya başladım. Ardından ise Can'ın telaşlı sesini. "Savaş polis geliyor, hemen gitmen lazım."

Hiç aklıma gelmeyen bu detay ile kollarım gevşedi. Kafamı kaldırıp Savaş'a baktığımda sanki bunu o da unutmuş gibi bir ifadeyle baktı hepimize. "Nasıl gideyim?" diye mırıldandı kendi kendine. "Sizi böyle bırakıp-"

"Git." Dedim hemen ayağa kalkıp. "Gitmen lazım."

Sesler yaklaşmaya başladı. "Kızlar bana emanet." Dedi Can Sena'nın kolundan elini çekmeden. "Şimdi git ki, yarın yine yanımıza gel. Hadi kardeşim."

Savaş'ın yüzündeki çaresiz ifade ile gözlerimi gözlerinden çektim. Birbirimize baktıkça gidemeyecekti. Gitmesi lazımdı.

"Benim eve gidin Can. Sizi orada bekleyeceğim, bana haber ver." Dedi Savaş en sonunda küçük adımlarla kapının önüne giderken. "Bunu yapanı bulacağım, o zamana kadar hiçbiriniz tek kalmayın."

"Tamam." Kendimi toparlayıp Can'ın elindeki beze ben bastırmaya başladım. Sena'nın yüzünde bile bakamıyordum. Can yanımdan kalkıp Savaş'ın yanına gitti, onlara da bakmadım. Gözlerim sadece yerdeki kan bulaşmış halıda oyalandı. Dudaklarım büzülüyor hemen ardından Sena'nın hıçkırıkları ile normale dönüyordu. Boştaki elim ile Sena'nın saçlarını okşuyordum. Sanki böyle her şey düzelecekmiş gibi...

"Yağmur, çok korktum." Dedi hıçkırıklarının arasından Sena.

Utançla gözlerine bakabildiğimde orada bir suçlama yoktu ama ben yine de iç çektim. "Ben de." Diyebildim. Ben de çok korktum size bir şey olacak diye... "İyi olacaksın, söz veriyorum. Sadece birkaç dikiş atılır, ben sana prensesler gibi bakacağım sonra." Sena'nın kafasını dağıtmak için kurduğum cümleler yüzümde buruk bir gülümseme kondurdu. "Canla sana tüm gün hizmet ederiz, hadi yine yırttın her şeyden bak."

Sena'nın gözyaşları arasında gülümsediğini gördüm. Dudaklarımı saçlarına bastırdığım sıra kapı sesi geldi, Savaş gitmişti.

Aklı, kalbi, ruhu buradaydı. Onu hissedeceğim kadar yakınımda... Bununla yetinmeyi öğrenmiştim. Bununla yaşamaya alışmıştım.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin