Turkuaz

509 56 70
                                    


Ne Jüpiter- Renksiz bir kadın ( Ne jüpiterin bir şarkısı kitabın şarkısı. İleride göreceksiniz zaten ama bu şarkı da Yağmur için yazılmış gibi bence. Sözleri ve ismi...)

Natalie Taylor- Surrender

Şarkıları açmayı, yıldıza dokunmayı ve tabi isterseniz satır arası yorumlarınızı eklemeyi unutmayın canlarım...💞 iyi okumalar!


Bazı gerçekler, kabullenemeyeceğin kadar canını yakar. Öyle bir durumdur ki bu. Bitmesi için, dinmesi için yalvarırsın. Azıcık olsun nefes almak, gerçekleri unutmak için kaçarsın her şeyden. Ama can yakıcı olan da budur ya. Ne kadar kaçarsan kaç olmuş bir şeyin önüne geçemezsin. Ölüm bunların başında gelir. Doğmak; Yaşamla devam eden ve ölümle mühürlenen bir yoldur. Ölmek ise, bu hayatla olan bağının kopması...

Yaşamı bitirebilirsin. Ama ölümü bitiremezsin. 

Ölümün bir son veya başlangıç olduğunu ise yaşamadan asla bilemezsin. 

"Bugün avukatın gelecek." Savaş'ın ifadesiz sesi ile kafamdaki derin düşüncelerden sıyrılıp kafamı topladım. Yine manasız düşünceler arasında kendimi kaybetmiştim. Bu sefer kafamdakilerin ölümle ilgisi olması canımı sıkmıştı. Yaşamaktan zevk alamadığım zamanlarda bile 'ölüm' düşüncesinden kaçmış biri olarak bu terim beni korkutuyordu. 

"Ne zaman çıkabileceğini öğreneceksin, çok heyecanlı!" Senaya bakıp onu onaylar gibi kafa salladım. İçimdeki heyecan duygusu her geçen saniye artsa da, bir tarafım cevapsız soruları gün yüzüne çıkarıp duruyordu. Çıkınca neler olacağını bilmiyordum, beni nasıl bir karmaşanın beklediğini  bilmiyordum. Bilinmezlik ise her zaman en büyük korkum olmuştu. Kendi özgürlüğümden korkacağım hiç aklıma gelmezdi. 

"Ben hala inanamıyorum ya." Dedi Can neşeyle. "Şimdi Yağmur çıkıyor mu?"

"Ay Can deme bir şey bak. Sonra kötü haberlerin ardı arkası kesilmiyor." Sena kulağını çekerek parmaklarını masaya vurdu. Bu hareketine istemsizce güldüm. Gelecek olan kötü haberleri böyle engelleyebilsek her şey gerçekten harika olabilirdi. En azından deniyordu...

"Şu bir hafta, kötü haber falan istemiyorum." Dedim gerilerek. "İlk defa her şey yolunda gidiyor sanırım ve bu beni daha çok korkutuyor."

Savaş mavilerini önümüzdeki masadan çekip bana döndürdü. Göz göze gelmemiz ile kalbimdeki o çırpınma başlamış oldu. Her seferinde öyle bir bakıyordu ki yüzüme, sanki tüm kelimelerim uçup gidiyor geriye sadece hissettiğim bu yakıcı duygu kalıyordu. Onu öptüğüm gün de böyle bakmıştı...

O gün gerçekten öpüşmüştük ve bunu her düşündüğümde kızarmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Birini öpmeyi bu kadar isteyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama istemiştim işte. Onu öpmeyi çok istemiştim ve o da istediğini kendi ağzıyla söylemişti. O günden sonra o öpücükle ilgili konuşmamıştık ama ikimizinde göz göze gelince o ana gittiğimizi biliyordum. En azından öyle umuyordum.

Gözlerimizin arasındaki görünmez bağı Can'ın sorusu kesti. "Bugün üst kata çıkalım mı? Madem Yağmuru kurtardık, bunu kutlayalım. Savaş ne diyorsun kardeşim?"

Ben çoktan önüme dönmüş Savaş'tan gelecek cevabı beklerken o bakışlarını üzerimden çekmemişti. Bakışlarının ağırlığını yüzümde hissedebiliyordum. Beni izlediğini bilmek düzensiz atan kalbimi daha fazla sıkıyordu. 

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now