Safir

342 32 180
                                    


Şarkıyı açmayı unutmayın canlarım..💞 iyi okumalar!

Terleyen avuç içlerimi siyah pantolonuma sildim. Gergindim. Aslında bu anı kafamda çok kez yaşamıştım. Az sonra söyleyeceğim her şeyi kafamda çok kez döndürmüş ve her ihtimali hesap etmiştim. Ama yine de gergindim.

Hemen arkamda seri adımlarla beni takip eden Savaş'ı beklemeden dönen kapıdan içeriye girdim. "Savaş, konuştuklarımızı lütfen unutma. Bunu ben yapmalıyım." Dedim kaçıncıya bilmediğim cümleleri sıralarken.

Savaş derin bir nefes alıp kollarını bağladı. "Anladım. Sen konuşacaksın, ben izleyeceğim." Aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı. "Küfür falan ederse döverim."

"Saçmalama." Dedim ciddiyetle. "Ağzını bile açamayacak." Emin adımlarımı devasa lobiye yönlendirdim. Geldiğimizden beri bir an olsun gözlerini bizden çekmeyen güvenlik görevlisine dil çıkarma isteğimi bastırıp rengi atan sekreter kadının önünde durdum.

Tabiki bizi tanıyordu.

Buradaki herkes, kim olduğumuzu çok iyi biliyordu.

Deniz Erensoy'un katili ve onu içeriden çıkaran çocuk...

"Kenan Erensoy ile görüşmek istiyorum." Dedim tamamen farklı bir ses tonu ve üslupla. Kendinden emin ve tek seferde dudaklarımdan çıkan her kelime, hala canımı yaksa da bunu asla belli etmeyecektim.

Artık buydum, bu olmak zorundaydım...

Şaşkınca bir bana, bir Savaşa bakan kadın kekeleyerek konuştu. "Ran- randevunuz var mıydı?"

Alaylı bir şekilde güldüm. "Sence var mı?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Savaşın onaylamaz bakışlarını es geçtim. Bu plan içine sinmiyordu. Ona kalsa kendi başına Aras'ın karşısına çıkıp onu öldüriyesiye dövmek, daha iyi bir plandı.

Biz artık kocaman bir oyunun içindeydik ve ben varımı yoğumu buna adayacak bu oyunu hakkıyla oynayacaktım.

Kadın, patronunu arayıp geldiğimizi söyledikten sonra karşıyı da dinleyip telefonu kapattı ve ayağa kalkarak, "Beni takip edin."dedi. Meraklı bakışlar altında asansöre bindik ve üst kata çıkmaya başladık. "Sen bu anı çok kurdun kafanda." Dedim kendime içimden. "Yapabilirsin, sen güçlüsün..."

Parmaklarıma temas eden başka parmaklar hissetmemle gergince tuttuğum nefesimi verdim. Savaş sakince kulağıma fısıldadı. "Tek bir bakışınla, çıkarız oradan. Kendini kasmana gerek yok. Sen yalnız değilsin."

"Sen yalnız değilsin..."

Ben yalnız değilim...

Ben hep yalnızdım...

Cevap olarak sadece avucumun içindeki elini sıktım. Her ne kadar Savaş'ın sakladığı şey beni meraklandırsa da üstüne düşmemiştim. Ona kendimden bile çok güveniyordum. Benim iyiliğim için bunu yaptığına emindim. Kimseye kendimden çok güvenmemeliydim... Sevdiğim adama bile.

Asansörden çıkıp modern ve geniş bir koridorda yürümeye başladık. Devasa Erensoy Holding binası, benim düşman cephemdi ve ben, sevdiklerim için gözüm kapalı bu cepheye giriyordum.

Kadın, ince parmaklarıyla iki kere kapıyı tıklattı. İçeriden gelen tok bir erkek sesi, "Gel." Deyince kapı açıldı. Kapının önünde, benliğimden kalan son kırıntıları da bırakıp içeriye girdim.

Yeni bir Yağmur olarak içeriye girdim.

Koltuğunda genişçe yayılmış Kenan Erensoy beni görmesiyle kaşlarını çattı. Bir bacağı diğerinin üstünde yayvanca duruyor ve ona umursamaz bir hava katıyordu. Bizi dikkate bile almadığını şimdiden göstermek istiyordu. Kendi bilirdi, nasıl olsa az sonra fazlaca dikkatini çekecektim...

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now