Lila

469 54 55
                                    

Şarkıyı açmayı unutmayın canlarım..💞 iyi okumalar!

Evet, hayatım hiçbir zaman harika olmadı. Hiçbir zaman yaşadıklarımı unutacak kadar uzun süre gülmemişimdir belki de. O kadar uzun zaman kovaladım ki, o kaçmaktan bıkmayan mutluluğu onu kovalarken benim bıktığımı farketmemiştim bile. Hayatımın en korkunç gecesini yaşayıp, düştüğüm bu çukurda bile usanmadan ellerimdeki sebeplere tutundum. Senaya tutundum, Cana tutundum, İzlemekten sıkılmayacağım gece mavisi gözlere tutundum...

Sonucunda canımın yanacağını bile bile sıkı sıkı tutundum hepsine. Bir gün yine pişman olacağımı bile bile tuttum hepsinin elini. Ama benim bir sırrım vardı, benim bir sürü sırrım vardı. On yaşımdaki halimin yine yalnız kalıp, onu oyununa katmayan arkadaşlarının oyun alanını yakması mıydı sırrı? Yoksa, kızlar tarafından istenmeyince saçlarını üçe vurup erkeklerin arasına karışmaya çalışan yedi yaşım mı? Belki de sadece acı çekmesiydi sırrı, çocukluğumun...

"Kızım az daha ağlarsan kendimi bu çatalla öldürürüm." Beni eski anılardan çekip çıkaran Canın sitemkar sesiyle onlara döndüm. Bugün büyük gündü. Bugün çıkacağım gündü ve ben sadece kendimi gülmeye zorlayabiliyordum. Yine tam, 'bu sefer yakaladım huzuru' derken gidiyordum. Artık gitmekten yorulmuştum, kaçmaktan yorulmuştum.

"Sena ölmedim ya." dedim gülmeye çalışarak. "görüşeceğiz yine." Sena ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı. Hepimiz mutlu gözüksekte, Sena hariç kimse asıl duygularını dışa vurmuyordu.

"Ama ben sana çok alışmıştım Yağmur ya. Ne yapacağım sensiz ben hem?" Yüzünü buruşturarak kızların toplu oturduğu masaya döndü. "Bu sümüklülerin hepsi bir değişik."

Can alayla Senaya döndü. "Sümüklüler mi?" onları izlerken farketmeden yine gülümsemiştim. "İnsanlara lakap takmaktan vazgeç artık benim minik pandam."

Canın cümlesi üzerine Sena kaşlarını çattı. "Sen de beni hayvanlara benzetmekten vazgeç o zaman fil kulaklı ahtapot." Ben kahkayı basarken, Can senanın saçlarını karıştırdı.

"bana sinirinden hiç bilinmeyen bir hayvan türünü buldun kızım. Sendeki bu hırsı hiçbir zaman anlayamayacağım." tam onlara katılacağım sıra, yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle susup yanıma oturan bedene döndüm. Gece mavisi gözler, ilk benim suratıma döndü. Yüzünde hafif bir tebessüm peyda edince ben de ona gülümsedim. Aramızdaki görünmez bağ yine zamanı durdurmuştu. Ona bakınca, her zaman aradığım mutluluk sanki bana kendi geliyormuş gibi hissediyordum.

"E biz gidelim bari." Canın alaylı sesi ile Savaş bakışlarını Cana döndürdü ve umursamaz bir sesle "Olur." dedi. Ben şaşkınlıkla gözlerimi açarken Sena da sırıttı. Can bunu beklemiyor olmalı ki ağzına attığı ekmeği öksürmeye başladı. Uyaran bakışlarımı Savaşa gönderirken Canın sırtına vurdum.

Can sonunda bana bakıp dudaklarını büzdü. "Annecim beni kovdu." o kadar inandırıcı söylemişti ki bir an gerçekten karşımda çocuğum varmış gibi hissettim.

"O öyle demek istemedi." dedim anlamsız bir teselli çabasına girerken. Savaş sırıtarak kahvaltısına başlarken ona döndüm. "Niye çocuğun kalbini kırıyorsun Savaş." Sesime yapma bir ima katınca Savaşın gülümsemesi büyüdü.

"Ağlama hadi kalabilirsin." dedi Savaş Cana bakarak.

"Şımartmayın şunu ya, sonra her istediğini böyle yaptırıyor." Sena homurdanarak kollarını bağladığında, Can ona dirsek attı.

"Bir de sevgilim olacak, hareketlere bak." Sena Cana dil çıkarınca dudaklarımı gülmemek için kenetledim. O sırada omuzlarıma bir kol atılmasıyla irkildim. Kulağıma tanıdık ses fısıldadı.

GÖKYÜZÜNÜN DANSIWhere stories live. Discover now