27-Dertler bitmiyor

6.8K 406 107
                                    

Yu-Mi uyandığında gözleri benimkilerle buluştu, korkuyla etrafına bakındıktan sonra nerede olduğunu hatırlayıp rahatladı.

"Günaydın" dedim en sıcak gülümsememle. "Günaydın kahramanım" diye cevap verdi.

Yeni aklına gelmiş gibi "gece bir ara uyandım, sen yoktun" dedi. Do Hyun ile olan gezimizi anlatıp yalnız bıraktığım için özür diledim.

"Do Hyun Ssi ile yakınlaştığını görüyorum, ona sırlarını açacak kadar güveniyor musun?"

"Evet, güveniyorum. İlk karşılaştığımız andan bu yana güvendim. O da bana güveniyor ve beni kolluyor."

Laboratuara girişim sırasında çekilen kamera kayıtlarını sildiğini anlattığımda şaşırdığını görebiliyordum. Do Hyun'un yaptığına mı yoksa benim laboratuara gizlice girmememi şaşırdığını anlayamadım.

"Cihazı gördün mü? Neden bu kadar merak ediyorsun?"

Tüm dürüstlüğümle cevap vermek istedim, "evet gördüm. Cihazı ve seni korumak benim görevim."

 "Sıralaman önce cihaz sonra ben miyim?"

Aman Allah'ım kadın her yerde kadındı, hangi ülkede olduğunuz fark etmiyordu.  Tüm kadınlar gibi cümlenin istediği yerini alıp tartışma başlatabilirdi.

"Hayır benim görevim cihazı korumak ama önceliğim her zaman sensin" diyerek toparlamaya çalıştım.

Yüzünde bir gülümseme gördüğümde bu işten yırttığımı anladım. Konuyu değiştirmek için "aç mısın? Beraber güzel bir restorana gitmeye ne dersin?" dediğimde gözleri parladı.

"Kurt gibi açım ama önce babamı arayıp merak etmemesini söylemeliyim."

O babası ile konuşurken ben internetten yakınlardaki restoranları araştırıyordum. Kore bifteğinin çok lezzetli olduğunu duyduğum için kaliteli bir yer seçtim.

Telefonu kapattığında yüzü düşmüş ağlamaklı bir şekildeydi. "Babam kendi yüzünden bana zarar geldiği için çok üzgün. Kendisini suçlamaktan başka bir şey söyleyemedi."

Anladığımı belirtmek amacıyla sarılıp sırtını sıvazladım. Onu üzgün görmeye dayanamıyordum, neşesini yerine getirmek için bir şeyler yapmalıydım.

"Lotte parkta eğlencemiz yarım kaldı, yemekten sonra eğlenceli bir şeyler yapalım mı?"

Kafasını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi, "evet kafamı dağıtmaya ihtiyacım var, içmeye gidelim mi?"

Kore'lilerin alkole olan düşkünlüklerini hiçbir zaman anlayamayacaktım. "Onun yerine karaoke salonuna gidelim mi? Sesinin de en az yüzün kadar güzel olduğuna eminim."

Yüzündeki gülümseme doğru noktaya atış yaptığımı belli ediyordu. "hadi gidelim öyleyse."

Oteli terk ederken Do Hyun'a planımızı anlatan bir mesaj ile restoranın yerini de bildirdim. Eşeği sağlam kazığa bağlamakta fayda vardı.

Yemek için rezervasyon yaptırdığım için kolayca bir yer bulup siparişlerimizi verdik. Yu-Mi sürekli bana bakarken, ben etrafta şüpheli hareketleri bulmaya odaklanmıştım. Elimin üstünde elini hissettiğimde ona döndüm. "Biraz rahatlamalısın, bırak da bu gece bizim için anlamlı geçsin lütfen."

Otelde uyandığından bu yana resmiyeti bıraktığını fark ettim. Samimi konuşması hoşuma gitmişti, böylece daha da yakınlaştığımızı hissediyordum.

"Haklısın" dedim gevşemeye çalışarak. Algılarım sonuna kadar açıktı, şüpheli bir şey olsa muhakkak sezeceğimden emindim. Öyleyse bu güzel gecenin tadını çıkarmalıydım.

Üçüncü Göz (SY)Where stories live. Discover now