7-Görüler sıklaşıyor

11.8K 511 36
  • Dedicated to Eşim'e
                                    

Not: Bu bölümü yazarken gözlerim doldu. Umarım size de bu duygularımı yansıtabilirim.

Zaman geçtikçe, durugörü için astral çıkışın gerekli olmadığını anladım. Meditasyon yaparken, hatta bazen sadece gözlerimi kapadığımda da görüyordum. Görüşlerim arttıkça, olaylar ve yerler netleşmeye başlamıştı.

Sürekli aynı yeri görme sebebimi çözemesem de, gördüğüm insanların kötü niyetle hareket ettiklerini anlamıştım. Onları gördükçe için sıkılıyor, daralıyordum. Elimden bir şey gelmeden izlemek, sıkıntı veriyordu.

Kapısında kilit olan bir binanın önünde görüyordum adamları. Gördüğüm kişilerin sürekli değişmesinden anladığım, nöbet tuttuklarıydı. Kilitli kapının ötesine geçemiyordum ve merakımı gidermek için binanın olduğu yeri, şehri, hatta ülkeyi bile bulamamıştım.

Eğer müdahale edemeyeceksem, bunları neden görmeye devam ettiğimi dostuma sorduğumda, aldığım cevap çok ilginçti.

"Evrenin olayları yoluna sokma şeklini, çok gelişmiş kişiler dışındakiler anlayamaz."

"O zaman üstada danışalım, o benim tanıdığım en gelişmiş kişi" dedim.

"Üstat dünya işlerine karışmaz. Gördüğün görülerle ilgilenmez. Kişinin imtihanının kendisi ile olduğunu söyler ve sadece ruhani rehberlik eder."

Günler geçtikçe görüşlerimin sıklığı arttı. Çaresizlik ve meraktan, kendi kendimi yiyordum. Rahatlamak için yaptığım meditasyon, durugörü yeteneğimi arttırıyor ama stresimi azaltmamda işe yaramıyordu. Bir şekilde o yeri öğrenmeli ve olayı çözmeliydim.

Bir görüşüm esnasında, adamlardan birinin elinde "Republic of Korea" yazan yeşilimsi renkte bir pasaport gördüm.  Sayfalarını çevirirken çok net olmamakla birlikte, güzel bir kadın resmi gözüme ilişti. Gördüğüm insanlar arasında bir kadın olmadığını düşündüğümde, pasaportun neden adamın elinde olduğunu merak ettim.

Bir başka görüş de ise, binaya tepsi içinde yemek götüren bir adam vardı. Kilidi açıp yemeği içeri ittirirken az da olsa içeri göz atabilmiştim. Yere büzüşmüş, Asyalı olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı. Kapının hemen kapanması ile daha fazla detay görememiştim.

Tenzin bir gün bana, daha önce neden düşünemedim dedirten bir fikirle geldi. Madem binayı görmüştüm, o zaman astral seyahat ile oraya gidebilir ve daha fazlasını öğrenebilirdim.

Astral seyahat denemelerimde hep yatay ilerleme yapmıştım. Dikey yükselmeyi başarırsam yakın geçmiş ve gelecekten de haberim olacaktı.

Yatağıma uzandığımda, kendime zaten gitmem gereken yerde olduğumu telkin edip binanın yakınına ulaşmıştım. Ruhum duvarlardan geçme konusunda zorlanmadığından, kilitli odaya girebilmiştim.

Uyumak amacıyla köşeye büzülmüş kadına yakından bakma fırsatım oldu. Kirden keçeleşmiş saçları ve kirli yüzüne rağmen çekik gözleri ve minik ağzı, burnuyla çok güzel olduğu belliydi. Temizlendikten sonra caddede yürüse, arkasından bakmayacak bir erkek düşünemiyordum.

Neden kilitlendiğini öğrenmek amacıyla çevreye göz attım ama odada yatacak bir yatak bile yoktu. Herhangi bir kâğıt veya eşya olmadığına emin olduktan sonra odadan çıktım. Nöbetçilerin konuşmasını dinlemeye çalıştım. Adamlar kendi aralarında Tibetçe konuşuyorlardı, Tenzin sayesinde Tibetçe'yi anlayabiliyordum.

İstedikleri veya bekledikleri bir şey vardı. Alamazlarsa kadını bir hafta içerisinde öldüreceklerdi.

Devamını dinleyemeden yatağıma çekildim ve gözlerimi açtım. Tenzin başımda dikilmiş, üzgün bir yüzle ayılmamı bekliyordu.

"Üstat çok rahatsızlandı, sabaha çıkamayabilir. Hepimizi görmek istiyor, hadi giyin yanına gidelim" dedi.

Üstadın yanına girdiğimizde, üstat eliyle diğerlerine dışarı çıkmalarını işaret etti. Sadece Tenzin ve ben kalmıştık yanında. Yatağına yanaşmamızı işaret etti.  Hastalıktan bitap düşmüş haliyle sesi zor çıkıyordu.

"Dün gece ruhani âlemde diğer üstatlarla buluştum" dedi kısık sesiyle. Duymakta zorlansam da, çok yakınına yanaşıp rahatsız etmek istemedim. Türkiye'de yaşayan bir bayan üstatla karşılaştım" diye devam etti.

Manevi âlemde bir kadınla karşılaşması mı, yoksa bu kadının Türk olması mı beni daha çok şaşırtmıştı, emin olamıyordum. Can kulağıyla dinlemeye çalıştım.

"Bu yaşlı bayan, seni sordu" dediğinde ağzım açık kalmıştı. "Annenin hocası olduğunu söyledi. Benim yanımda kaldığını biliyordu."

Annemin daha önce Hacı Anne diye bahsettiği hocası olmalıydı. Hiç görmediğim halde, benimle ilgilenmesi hoşuma gitmişti.

"Senin kendini geliştirmeni takip ediyormuş. Nasıl diye sorma çünkü bana göre bu hanımın mertebesi, benim bile üstümde" dedi Üstat.

Tekrar, kendimi geliştirmek için neden Türkiye'de kalmak yerine, Tibet' e geldiğimi düşündüm. Elimin altındaki imkânların, farkına varamamıştım.

"Seninle rüyalarında konuşacakmış ama sen onu kabullenmeye hazır olana kadar beklemek istemiş. Eğer hazır hissedersen onu düşünerek uykuya dalman yeterli."

Üstadın anlattıkları Tenzin'i de şaşırtıyordu. Benim büyük potansiyele sahip olduğumu söylerdi ama üstadın benimle ilgili bu kadar çok konuşmasını hiç beklemiyordu.

"Son bir şey daha söyledi" dedi Üstad iyice yorulmuş olarak. Devam edemeyecek gibiydi.

Ne dediğini öğrenmem gerekliydi. Merakımdan, üstadı sarsmak ve hızlı olmasını söylemek gibi çılgınca şeyler yapmak üzereydim.

Üstad gözlerime bakarak "Kızı kurtarmanı söyledi" dedi ve son nefesini verdi.

-DEVAM EDECEK-

Üçüncü Göz (SY)Where stories live. Discover now