YİRMİ BİR

5.6K 412 83
                                    

Asaf elindeki eşyaların parasını verip, birkaç poşetten oluşan şeyleri eline alarak mekândan ayrıldı.

Bu sabah kız kardeşi biraz halsiz hissettiği için birkaç gün önce sipariş verdiği eşyaları almaya gelememişti. Bu yüzden de onu yormamak için Asaf gelip kendi almıştı. Babası bugünlük işleri kendi üstlenmişti o gidene kadar.

Meydan epey bir kalabalıktı bugün. Nedeni ise cuma olmasıydı. Cuma günleri burada pazar gibi bir yer kurulurdu ve her şey daha az fiyatla satılırdı. Bu yüzden de kalabalıktı.

Asaf aralarından sıyrılıp kalabalığı ardında bırakarak aracına ilerledi. Yanına vardığında elini koluna attı ama poşetler engel olduğu için kapının kulpu elinden çıkmıştı. Asaf göz devirip tekrar uzandığında başka bir el tarafından tutulmuştu eli.

Kimin olduğuna bakmak için arkasını döndüğünde gördüğü esmer tenle gözlerini devirdi. Rıdvan sırıtarak ona kapıyı açtığında, Asaf ona kaşlarını çatarak bakıyordu.

" Gözlerini devirmekten bir gün şaşı olacaksın. " dediğinde, Asaf onun gülen yüzüne baktı. Ayrıca onun burada ne işi vardı.

" Sen ne arıyorsun burada? Şantiyede olman gerekmiyor muydu senin? " diye sordu meraklı bir ses tonuyla. Bir yandan da poşetlerin ipleri eline battığından, Rıdvan'ın açtığı kapıdan eğilerek çantaları arka koltuğa bıraktı.

Doğrulduğunda Rıdvan'ın sırıtan bir ifadeyle hâlâ ona baktığını görmüştü. Kapıyı sert bir şekilde kapattığında Rıdvan sırıttı.

" Sinirini arabadan çıkarma. " dediğinde Asaf onu umursamadı.
" Bakma bana öyle! " dişlerinin arasından konuştuğunda Rıdvan etrafa bir bakış atıp ona doğru bir adım attı.

" Sana daha önce de söyledim, göz benim gözüm istediğime bakarım Kozcuoğlu. " Asaf'ın gözleri elindeki kehribar tesbihe kaydı. O tesbihe uyuz oluyordu.

İçinden geçen anlık sinirle Rıdvan'ın elindeki tesbihi kaptığı gibi öfkeyle iki yandan yutup kopardı. Taneleri ayaklarının altına dökülüp tek tek dağılırken, sinirli bakışlarını Rıdvan'a çevirdi.

Rıdvan biraz önce paramparça olan tesbihin son tanelerine bakıyordu. Ardından burnundan soluyan adamın öfkeli mavilerine çıkardı gözlerini.

Asaf, ona sırıtarak bakan adamla daha da delirdi. Nasıl yani sinirlenmemiş miydi? Başkası olsa şimdiye cıngar çıkartmıştı. Bu adam hiç sinirlenmez miydi?

" Çocuk musun sen Asaf? " diye alaylı bir şekilde sordu Rıdvan. Onun sinirli hâli gözüne daha da güzel gelmişti niyeyse. Hep burnundan solumasını seviyordu Rıdvan. Gerçi Asaf deli oluyordu ona ama Rıdvan onu sinir etmekten asla geri adım atmıyordu. Ama şimdi bir şey de yapmamıştı.

Asaf sinirle ayağının altındaki taneleri ezdi. Çatırdama sesleri kulağına geldiğinde ayağını çekti ve mavilerini Rıdvan'ın alayla parlayan kahvelerine dikti.

" Bir daha bana bakarsan senin gözüne sokarım! " dediğinde, Rıdvan cebinden yedek tesbihini çıkarırken güldü. Bu da çok sinirliydi yaw. Hiç sohbet etmeye gelmiyordu.

" Tabii tabii. " diye mırıldandı, onu kenara iterek arabasına binen adama.

Asaf kapıyı sinirle açıp tam binecekken gözleri Rıdvan'ın eline kaymıştı. Aynı biraz önce paramparça ettiği tesbih gibi bir taneyi daha elinde çevirdiğini gördüğünde, arabaya binmeyi bıraktı.

Rıdvan onun tekrar sinirli bir şekilde bakmasına anlam veremezken, bir anda elinden çekilen tesbihle duraksadı. Asaf gözlerinin içine bakarak tesbihi yere atıp ayağının altında ezdi. Ardından da sanki hiçbir şey yapmamış gibi arabanın kapısını kapatarak sakin bir şekilde yola koyuldu.

Rıdvan sinirli bir şekilde diğer tesbihi de kırıp ardına bile bakmadan giden adamla dudaklarının arasından bir kahkaha saldı. Asaf'ın tesbihini kıskandığının en başından beri farkındaydı Rıdvan.

" Cinnet geçirdi sinirli kedi. " diye söylendi arkasından kendi kendine gülerken.

Sırtına bir el dokunduğunda arkasını döndü. Babası görüş açısına girdiğinde sırıttı.

Raşit giden arabanın arkasından baktı ardından ayağının altında ezilen bir şeyle bakışlarını yere çevirdi. Rıdvan'ın en sevdiği tesbihini yerde parçalanmış bir şekilde görünce oğluna baktı.

" Bu senin tesbihin mi? " diye sorduğunda, Rıdvan başını salladı.

" Ne oldu da parçalandı? " diyen babasına gülüp, biraz önce Asaf'ın gittiği yöne bakarken mırıldandı.
" Sence ne oldu? " dediğinde, Raşit gülmüştü.

" Anladım evlat. " diyerek sırtını patpatladı.
" Hayret yedeğini daha eline almamışsın? "

Rıdvan gülerek ayağıyla yere vurdu.

" Yedeği de yerde yatıyor. " diye alay etti.

Raşit gülerek baktı.

" Babası kılıklı işte napacaksın. "

Rıdvan babasını onayladı. Harbiden de Ali Nejat ağa gibiydi o da. Baba oğul çekecekleri vardı bu ikiliden.

" Sen burada ne yapıyorsun baba? " diye sordu Rıdvan, yerdeki canı bildiği tesbihini boi verip babasına dönerken.

Raşit iç çekerek elini cebine koyup güldü.

" Ali Nejat beni kovdu. " dediğinde, Rıdvan hem şaşırmıştı hemde bu ikili şekilde umutsuz olan hallerine gülmüştü.

" Neden? Hani sana izin vermişti? "

Raşit başını sallayıp omuz silkti.

" Ne bileyim oğlum. Sağı solu belli olsa otuz yılımız mı giderdi. " dediğinde, Rıdvan babasına hâk verdi.

En çok babası çekiyordu sevdiğinden. Rıdvan kendi sevdiğine şükretti, ondan beteri de vardı. Asaf daha babasının yan çarıydı, kim bilir Ali Nejat ağa nasıl bir inada sahipti. Bazen babasına acıyordu ama onun sevdasından asla vazgeçmeyişi ona umut oluyordu. Böyle bir babasının olmasından gurur duyuyordu.

Raşit elini oğlunun omzuna atıp çevirdi.

" Hadi gidip bunun üzerine bir çay içelim. " dediğinde, Rıdvan da el mecbur peşinden gitti. Madem ikisi de hedefe ulaşamamıştı, bari üstüne sıcak bir çay içerlerdi.


Asaf arabayı konağın avlusunda durdurup paketleri de içinden alarak eve ilerledi.

Kapıyı çaldığında hizmetli kadın açıp elinden paketleri almıştı. Asaf bekletmeden içeri girdi. Bu sinirin üzerine bir duş alıp şantiyeye gitse kafası biraz dağılırdı ama hâlâ sinirliydi Rıdvan'a.

Salondan geçerken Handan'ın ona seslenmesiyle durmuştu.

" Abi, sen misin? " diye soran kardeşiyle, salona girdi. Kapıdan gözüküp sahte bir şekilde gülümsedi.

" Benim abim. Nasıl oldun, biraz daha iyi misin? " diye sordu.

Handan başını sallamıştı ama yüzü hâlâ solgun duruyordu Asaf'a göre.

" İyiyim ben merak etme. Aldın mı paketlerimi? "

" Aldım aldım, odanda. " diye onayladı.

" Çok teşekkür ederim, onca işinin arasında gidip aldın. " dediğinde, Asaf bu dediğinden sonra salona girip Handan'a yaklaşıp saçından öptü.

Saçını okşayıp gülümsedi içten bir şekilde.
" Önemli değil bitanem. Benim şimdi şantiyeye gitmem lazım, duş alıp çıkacağım. " dediğinde, tamam diyen Handan'la salondan çıktı.

Biraz önce geçen siniri merdivenlerde Karan'ı görmesiyle tekrar nüksederken, hiçbir şekilde adımlarını durdurmadan yanından geçtiği Karan'ın omzuna o kadar sert bir şekilde çarpmıştı ki, Karan dengesini kaybedip son anda trabzana tutunmuştu.

" Oha! " diye arkasından bağıran adamı umursamadan odasına girip kapıyı kapattı.

HUSUMET-GayWhere stories live. Discover now