KIRK DÖRT

3.4K 350 26
                                    

Aynanın karşısında gömleğini iliklerken çalan telefon sesiyle, yatağın üzerine rastgele attığı telefona bir bakış atıp eline aldı. Açıp omzu ile kulağı arasına sıkıştırarak işine devam etti.

" Efendim Rıdvan? " diye sordu, meşgul bir sesle. Sabahın köründe önemli bir şey olmasa aramazdı Rıdvan onu.

" Asaf, verdiğin o ilaçların sonuçları çıkmış. "

Asaf anında gömleği bırakıp telefonu eline aldı. Kapıya bir bakış atıp pencereye yöneldi. O Karan itinin nereden çıkacağı belli olmazdı.

" Ne çıktı peki? " diye sordu merakla. Çünkü biliyordu, işin ucunda o şerefsiz varsa sonuç kötüydü.

" Hamile kadınların bebeklerini düşürmek için kullanılıyormuş..." diyen Rıdvan'la, Asaf'ın gözlerinden öfke dalgası geçti saniyesinde. Gebelik içinse o zaman Handan hamile miydi?

Telefonun diğer ucundan Rıdvan'ın çekinceli sesiyle kendine geldi.

" Kız kardeşin hamile mi? Yoksa o it o ilacı ne yapsın ki?" dediğinde, Asaf sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı.

" Bilmiyorum Rıdvan. Ama eğer öyle bir şey varsa ve o it kendi çocuğuna bunu yapacak kadar gözü dönmüşse... Onu elimden kimse alamaz! " diye soludu öfkeyle.

Pencereden dışarı baktığında, aşağıda gördüğü adamla sinir kat sayısı artarken öfkesine yenik düşerek telefonu Rıdvan'ın suratına kapatıp kapıya yöneldi. Sabahın erken saatleri olduğu için dışarıda hiçbir çalışan yoktu ve evdeki herkes uyuyordu. Asaf'ı uyku tutmadığı için erken uyanmıştı.

Evin içinden sessiz ve hızlı adımlarla geçerek kapıyı açıp dışarı çıktı. Gözleriyle avluyu taradı ama Karan yoktu.

Hızla peşinden dışarı çıktı. Kesin yine bir işler peşindeydi it oğlu it!

Konağın yüksek duvarlarından döndüğü sırada uzakta gördüğü bedenle adımlarını hızlandırdı. Yaklaştıkça adım seslerinden Karan dönüp ona bakmıştı.

Asaf hızla üzerine yürüdüğü bedeni yakasından kavradığı gibi çekiştirerek sessiz bir yerde onu duvara fırlattı.

" Ne yapıyorsun! " diye sordu sinirle, sırtı duvara çarptığı için canı yanarken. Asaf gözlerini ondan ayırmadan dibine girdi.

" Sana sadece bir kez soracağım Karan? " diye mırıldandı, sesinden bile belliydi öfkesini ne kadar zor zapt ettiği.

Karan anlamazca baktı.

" O ilacı Handan'a bebeğini düşürmesi için mi veriyorsun?" diye sordu.

Karan'ın gözleri büyürken, Asaf'ın bunu nasıl anladığını düşündü. O doktorun ona söylemesine imkân yoktu. Peki nasıl?

" Ne saçmalıyorsun? " demesiyle yüzüne yumruğu yemesi bir olurken başı sertçe yana savrularak yüzünü buruşturdu. Dudağından akan kana bakıp tekrar öfkeli adama baktı.

Asaf öfkesine yenik düşerek yakasından kavrayıp sarstı.

" Bana yalan söyleme! " dedi, mavi gözleri ateş saçıyordu sanki. Karan'ın yakasındaki ellerini sıkılaştırdı.

" Yalan söylemiyorum. " dedi Karan da karşı çıkarak.

O konuştukça Asaf daha da sinirlendiğini hissediyordu. Telefonu çaldı ama umursamadı.

" O zaman düşük haplarının sende işi ne lan it! Salak mı sanıyorsun beni! "

Karan daha fazla şaşırırken çaktırmamaya çalıştı. Bu işten sıyrılmalıydı ama nasıl? Bunca şeyi nasıl öğrenmişti Asaf? O doktor ilaçların ona verildiğini söylemişti oysaki.

HUSUMET-GayWhere stories live. Discover now