Bir Gazete Küpürü

5.3K 430 78
                                    

"Yapıştırrr."diye mırıldandı Rıdvan. Harfin sonunu coşkun bir baskıyla söylemiş,hırlarcasına uzatmıştı kelimeyi.Elindeki harcı iki tuğla arasına sertçe yerleştirip kıvrak bir bilek hareketiyle birlikte düzledi. Harcı tuğlaların arasına yayıp kapattıktan hemen sonra elindeki spatulayı sallayıp yeniden tuğlalara yöneldi.

"Ciğerlerimiz de siki tuttu be biremin."diye mırıldandı uzun boylu esmer oğlan gözlerini kırpıştırarak.

"Ciğerlerimiz siki tutalı epey oldu biremin,saymaz oldum."diye yanıtladı Rıdvan.Saçlarının arasına tuğla tozu yahut kireç tozu girmesine alışıktı. Gözlerinin artık çimento tozlarından sebepli sulu sulu kaşınmasına da aldırış etmiyordu. Kışın ortasındalardı ve memleketlerinde "kış" hiç de romantik değildi.Ne filmlerdeki gibi lapa lapa yağan karın seyir zevkini sokak lambası altında çıkarmak mümkündü ne de başka bir ihtimal. Lapa lapa yağan kar ayazdan yanan ellerine dokunmayacak kadar narindi. Rıdvan'ın ellerindeki nasırların arasında değil bir kar tanesinin hayata tutunması,güzel olan hiç bir şeyin var olabilmesi mümkün değildi. Kış burada çetindi,zorluydu epey. Yollar kapanırdı,ilçelere ulaşmak bile bir çile halini alırdı. Hele ki hastası ya da hamilesi olan varsa,buyrun seyirlik manzaraya denirdi. Türlü türlü rezaletlerle karga tulumba halde yola çıkılıyordu ve kar günlerce yolları tıkarken şehir merkezinden ambulansların,polis araçlarının gelmesi bile imkansız hale geliyordu.

Rıdvan kar toplayan ayazlı havada bir elinde sıva spatulası diğer elinde ise sigarayla dineliyordu olduğu yerde. Kulaklarının arkasına sıkıştırdığı bir dal cigarası daima olurdu.Sert tütünle sarılı sigara kulaklarında duruyordu,ellerinde ise bir başka sigara hayat buluyordu.

Ne demiştik. Güzel olan şeyler pek de hayat bulmazdı zaten ellerinde.

Bir sigara bitince Rıdvan diğerinin ateşi sönmeden öbürünü ateşleyecekti. İzmaritlerin öpücüğüydü bu. Yanındaki arkadaşına baktı ve acının kederli gülüşüyle süzdü esmeri.

"Lan Hakkı,senin avrat seni iyi boşamıyor ha."diye mırıldandı Rıdvan sigara izmaritini dişlerken.

"Niye ulan?"

"Her gün inşaat pislikleri kaplı amele donu yıkıyor yengem."diye mırıldandı Rıdvan arkadaşına sırıtırken.

"Yirmilerin sonuna geliyon,siktir ol git eversin anan da senin donunu yıkamayı bıraksın."

Evlilik lafı geçince Rıdvan yine duymazdan gelip gözlerini dikti Hakkı'ya doğru. İyi oğlandı,özü sözü bir mertti bir kere. Çocuk yaştan itibaren inşaatlarda çıraklık adı altında köleliğe devam ettiği yol arkadaşlarından biriydi. Şimdilerde ikisi de usta mahiyetinde sayılsalar da "ustalarından" az çekmemişlerdi hani.

Orospunun dölü, döl kadar bebelere kamyon kamyon çuval taşıtırdı. Yetişkinlerin bile sırtlayamadığı ağır ne varsa hammal gibi bindirirdi Hakkı ile Rıdvan'ın körpecik kemiklerine.Çocuk dediğinin kemiği ,iliği "su" derler. İnce iş haricinde kaba iş vermezlerdi bazı evlerde. Yani ağzında gümüş kaşıkla doğan "bezelyeli pilav" bebeleri yatağını toplamayı sorumluluk olarak bilirken Rıdvan o yaşlarda kamyona mal indirip bindiriyordu.

Hayattan sikine kadar nefret ediyordu.

"Yevmiyeleri dağıtacaklar."diye mırıldandı Hakkı kara gözlerini soğuk puslu göğe dikip. 

"Ne oldu lan senin küçük kız?"

"Nolsun."dedi Hakkı dalgın bir bakışla. Sanki ciğerlerine hapsetmek istercesine çekmişti dumanı sıkıca. Sanki o dumanda ölüp gitmek istiyor gibi solumuştu,uzun uzun.

"Stat mıtat."dedi Rıdvan çatık kaşları hilal biçiminde uzanırken. "Ondan yani."

"Ha,stand."

"Hee,ondan."dedi Rıdvan. Burun çekip sulanan gözlerini tuğlalara gezdirmeyi sürdürdü.Turuncu-kırmızı tuğlaların detaylarını bilmiyormuş gibi gözlerini dikmişti oraya.

İktidarWhere stories live. Discover now