Çocukluk

4.3K 425 32
                                    

"Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk

 Hiçbir yere gitmiyor..."

Rıdvan dudaklarına bulaşan kek jölesini emerken Oktay frene sertçe basıp arabayı durdurmuştu. "Yavaş olsana be!"

"İtin eniğini yalaması gibi yalanıyorsun karşımda."dedi Oktay sinirle. "Çok bile dayandım bir saatir sana."

"Akşam altı olmuş."dedi Rıdvan evin demir kapısının içler acısı haline bakarak.

Bahçeye bahçe demeye bin şahit isterdi. Adeta göz önünde olması istenilmeyen şeylerin fırlatıp atıldığı bir mekan olarak kullanılıyordu. Kenara yığılmış,odun,çalı çırpıların haricinde ne kadar kullanılmayan masa sandalye varsa ya da gözden çıkarılmış eskimiş çar çaput varsa mevcuttu bahçede. Bir kenarına maydonoz,biber ve domates ekseler de genellikle burası bahçeden ziyade depo gibiydi. Karla kaplı eskimiş mobilyalara bir bakış yollamıştı.

"Bizimkiler sofra kuruyordur,gelsene."dedi Rıdvan şirince.

"Yok,sağol. Amcanı sevmiyorum."dedi Oktay gözlerini ovuşturarak. "Yengen ya da annene de bayılmıyorum."

"Beni seviyorsun ama değil mi ?"dedi Rıdvan kıs kıs gülüp,ayaklarını usulca sağ sol yapmıştı. "Hadi,seviyondur seviyon..."

"Sorma."diye fısıldadı Oktay. "Ölüp bitiyorum sıfatsız suratına nursuz nursuz."

"Şaka maka. Bugün dolma ve kete falan pişirir bunlar kesin,gelsene Oktay."dedi Rıdvan burukça. "Evde napcan ki bekar evi ? Dışarıdan da söylenmez,yolların çoğu kapalı. Ne yapacaksın ?"

"Sucuklu menemen olmadığı kesin."dedi Oktay surat ekşitip. "Midemde taş oldu amına koduğumun sucuğu."

"On iki saaten az süre sonra evli bir adamsın."dedi Rıdvan sinirle. "Ama yüzük yok?"

"Rahatsız ediyor,sevmem elimde pürüz."dedi Oktay kendi parmaklarına uzun bir bakış yollarken. "Sıkıyor."

"Ee,evlenince takmıcan mı sen yüzük?"

"Takmam muhtemelen."diye yanıtladı Oktay. Kehribarları evin yanan ışıklarındayken kapının arka kısmındaki araca göz gezdirdi. "Bu kimin ?"

"Bilmiyom ki. BMW kimde vardı ki sülalemde?"dedi Rıdvan dudak dişleyip. "Gidip anahtarı çalsam napabilir ki şimdi ?"

Araba camına tıklatılmasıyla birlikte ikisi de arka tarafa bakmıştı. Arabanın arka camına tıklatan kız şirin bir tebessümle birlikte iki elini de havaya kaldırıp abartılı bir selamlama gerçekleştirmişti. Rıdvan sinirle kaşlarını çatmış,kararan havada Pınar'ın akşam üzeri ne yaptığını sorgular bir bakış atmıştı.İki kolunda da içecek poşeti sallanan kız hala rüzgargülü gibi kollarını döndürürken Oktay arabadan inmişti. Onun bu inişi tıpkı yaydan fırlayan bir oka benziyordu. Saniyesinde ayakları hazır ola geçmiş,Pınar'ın kollarına ağırlık yapan içecek şişelerini ondan almıştı.

 En azından kanından biri şanslı doğmuştu denilebilirdi. Kendisinin olmasa da ablasının bir hayatı vardı,uzun zamandır görmese de orada bir yerdeydi. Ya da Pınar,şanslıydı çünkü Oktay kıza sırılsıklam aşıktı inkar etse de. Yoksa neden koluna ağırlık yapmasın diye bir kaç litrelik koladan bile sakınacaktı ki ? Dilan da yolunu bulmuştu işte,eşşeklik edip arkadan iş çevirmeyi saymazsak en azından kendi hayatını kuracak özgüvene sahipti.

"Bir sen kaldın be Rıdo."dedi Rıdvan dikiz aynasına hüzünlü bir bakış yollarken. "Yarra yemişsin."

Oktay ,Pınar'ın omzuna elini koyup nazikçe mırıldanmıştı. "Güzelim sen niye çıktın bu saatte?"

İktidarWhere stories live. Discover now