Ben Buraya Çıplak Geldim

3.7K 397 118
                                    

"Ben buraya çıplak geldim heyhat,utanmam yok..."

İnsanın zihninde bazı şeyler bazı kokularla kodlanıyordu. Şuan yere sermiş oldukları gazete kağıtlarının üzerine koydukları dibi yanmış tavadan yükselen menemen kokusu da buna benzerdi. Menemen dediğinde zihni otomatik olarak gazete kokusuna kayıyordu. Yanındaki arkadaşlarına sırıtmıştı.

Rıdvan çok sevdiği içi kürklü pilot yaka deri montunun yakalarını düzeltti. Sanırım hayatı boyunca en sevdiği ve belki de kendine ait ilk "en" özel şey buydu,sıralamanın ilki Oktay'a ait olsa da bu cekette yerini sabitlemişti Rıdvan'ın üzerinde. Bu montu o kadar çok seviyordu ki sanki üstünden çıkarsa yeniden kaybolup gidecek,ona bir daha hiç erişemeyecek gibi hissediyordu. Oysa Oktay pek süslü olduğu için sağolsun dağın başına bile her gün kargo geliyordu ve dolap ceketlerden,paltolardan geçilmiyordu.Rıdvan'ın istemediği kadar montu vardı ancak yine de gözü her zaman bu montta olduğu için en çok sevdiği buydu işte. İlk heyecan ve ilk hevesti.

"Kayış gibi dolandı ağzıma."dedi Rıdvan yüz ekşitip. "Şunun kabuğunu soy."

"Buda lüküsçü oldu ha."dedi somun ekmeği bütünüyle ağzına tıkan esmer. "Sarı kulayı uzatsana..."

Kadersel döngüsünde pek çok şey değişmişti lakin başladığı noktadaydı.Artık kemikleri sayılan,üzerinde sakız parası bile olmayan bir genç değildi. Ya da elindekini avucundakini eve verdikten sonra delik ayakkabılarını yenileyemeyecek kadar boş saatlere mesai dolduran bir oğlan da değildi. Ancak yine de buradaydı. Verdiği sözü tutuyordu. Eline yüzüne biraz daha kan ve can dolmuş halde- hafif tombik- menemene ekmek banmaya devam ediyordu. Hala kendisi için en lüks menü tekerlek gibi doğranmış salatalıkları koydukları plastik kase,gazete kağıtları,menemen ve sarı kolanın "fıssss"sesi ile açılmasıydı.

Bugün çocukluktan beri sırtında çuval taşıdığı bu şehrin inşaatlarındaki son günüydü. Arkadaşlarına veda etmek ,işi teslim etmek için gelmişti. Zaten cebindeki paranın bir miktarını da arkadaşının hasta çocuğuna destek olmak üzere vermişti.Oktay genellikle Rıdvan'ın parasına elini sürmüyordu. Sadece Rıdvan'ın hediyelerini kabul ediyordu utana sıkıla. Bunun haricinde Rıdvan neredeyse elini attığı her yerde para bulur olmuştu ve bu anlamda kafasında soru işaretleri vardı. Gidecekleri dev şehirlerde de bulabileceği işler olacak mıydı merak ediyordu. Hem kız kardeşi de oradaydı. En kötü onunla birlikte bir işler kovalardı.

Davetiyesi gelmiş olsa da Pınar'ın nikahına uğramamıştı misal. Son dakikaya dek kızı arayıp kendisi ve Oktay ile gelebileceğini söylese de kız kayıtsız kalmıştı ve bu Rıdvan'ın içine doğduğu aile adına yapabileceği son şeydi. Her şeye rağmen onu alıp yeni bir hayata adım attırmak istese de kız kendisi için sunulan kadere pek kolay adapte olmuş ve "niye aradın" dercesine bir edayla telefonu kısa sürede kapamıştı.

Rıdvan menemenin dibini sıyırırken kendi kendine omuz silkmişti. Vicdanı hürdü. Eylemleri de öyleydi. Herkes için yapabileceğinin en iyisini yapmıştı ve şimdi kendisi için en iyi olsun diye çabalayanın elini tutup uzaklaşacaktı ve kimseye bir borcu bulunmuyordu.

Aksine hayattan alacaklı olduğu o kadar çok şey vardı ki garip başıyla,öksüz kalbiyle yahut kimsesizliğiyle oturup sitem etse borçlu çıkacak kişi çoktu. Babasının mezarı başında son kez bir dua mırıldanmış ve burayla olan son bağını da toprağa elinde pat pat yaparak kesip atmıştı.

"Yaptığın veya yapamadığın her şey için senden razıyım."diye mırıldandı Rıdvan artık pek de sitemkar ve isyankar çıkmayan sesiyle. "Olmuş veya olacak olanlar için seni suçlamıyorum,yokluğun da."

Mirza'nın düğün haberini almak da tuz biberdi zira Rıdvan ile karşılıklı ateşkesleri sonucunda Oktay'dan paçayı zor kurtarsa da akıllı ve uslu duramamıştı. Başını belaya sokacak bir yolu mutlaka bulabiliyordu. Yanlış yollara sapmış,olayları ört bas edebilmek adına da ailesinin uygun gördüğü bir kızla evlenip "babalık" haberini sağa sola liralar saçıp zılgıtlar seçerek yaydırmıştı.

İktidarDove le storie prendono vita. Scoprilo ora