Yerle Yeksan

4.2K 384 64
                                    

Rıdvan hırsla gözlerini kehribarlara dikmişti.
Soğuktan hafifçe renklenen yanakları ,uzun kıvrık kirpikleri ve çizgi halini almış dudağı ile duruyordu orada.
Kaşları yine çatıktı.
Önüne konan sıcak bir bardak çaydan bir yudum dahi almamıştı.
Dimdik duruyor, soğuk ve buzdan bakışlarıyla salonun iklimini eksilere düşürüyordu.

"Pınar."dedi Oktay soğuk sesiyle.
"Arabada bir şey unuttum. İnip alabilir misin."

Pınar kafa sallayarak anahtarı almak için  Oktay'ın eline uzandığı vakit Bekir Amca araya girmişti.
"Rıdvan ,in eniştenin arabas...."

"Pınar dedim."diye konuştu Oktay adamı terslerken.
"Rıdvan değil."

"Ne getireceğim."dedi Pınar merakla.

"Arka koltukta görürsün."diye buz gibi kestirip attı Oktay.

"Hayrola Komutan."dedi Rıdvan,Oktay'ın çizik haline gelen kalın dudaklarına bakınırken.
"Ağzından bal damlıyor yine neşelisin."

"Rıdvan."dedi Oktay sinirle.
"Lafımı bitirene kadar konuşma."

"Niye ?"dedi Rıdvan tersçe.
"Konu beni ilgilendirmiyor mu?"

"Senin düşündüğün şeyi nikahımdan bir gece önce yapacak olsam."dedi Oktay tersçe.
"Adım Oktay değil,Rıdvan olurdu. Her şey seninle ilgili değil yani."

Rıdvan tersçe Oktay'a baktığında küçük gözleri irileşen amcası araya girmişti.
"Rıdvan,çatma! Oktay oğlum,ne oldu?"

"Konu Dilan."dedi Oktay.Pınar'ın gittiğine emin olmak için bir bakış yolladı kapıya doğru.
Derken beklenen avaz iki kadının aynı anda gürlemesiyle gerçekleşti. Sadece adını duymaları bile bu saate eve gelmeyen kızın adını feryat figan anmalarına neden oldu.

Rıdvan başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi telaşla yerinden kalkarken "Bir şey mi oldu ?"dedi korkuyla.
"Kaza mı olmuş,bir şey mi geldi başına,hastanede mi...."

Oktay uzun uzun Rıdvan'ın suratını inceledi.
Kah alnındaki korku çizgilerine kah irileşen gözlerine kah titrek dudaklarına.
Bir bir onu izlese de her kafadan ayrı ses çıkarken sabrının son demlerindeydi.

"Eşlerinize."dedi Oktay garipser bir edayla.
"Ya da eşiniz ve yengenize söyleyin,sussunlar.Pınar duymayacak!"

Bekir Bey pek ses çıkarmazdı lakin sesi çıktı mı hiç susmayacak gibi çıkardı.
İki kadını da köpek kovalar gibi susturmak için gür sesle haykırmıştı.

"Lan Komutan anlatsana !"diye gürledi Rıdvan hırsla.

"Dilan ,eve gelmeyecek."dedi Oktay sinirle.
"Sağlığı iyi,kaza falan yok."

"Komutan."dedi amcası dişleri arasından.
"Sen ne diyorsun!"

"Evden kaçmış."dedi Oktay hırsla Rıdvan'a bakınırken.
"Bir kaç arkadaşıyla birlikte İstanbul'a gitmişler. Şuan Bolu -Sakarya arasında seyir halinde otobüsleri."

Annesi fenalaşmış,yengesi telaşla kadını kucaklamıştı.
Avaz avaz sesler Rıdvan'ın beyninin içinden dolarken Bekir Bey,yorgan altında sakladığı silaha uzanmak üzere odaya hareketlenmişti çoktan.

"Kız reşit."diye bağırdı Oktay.
"Reşit olmasa otobüsü çevirtebilirdik ama reşit. Yani tek başına seyahat edebilir ve yapacak bir şey yok."

"Orospu."diye gürleyen sesler arasında "Nankör..." ya da "Yollu,yoldan çıkmış..."sesleri birbirine giriyordu.

Rıdvan boş bir bakışla birlikte Oktay'ın kehribar rengi gözlerine dalarken Oktay derin bir nefes verdi.

"Ben konuştum,beni aradı."diye mırıldandı Oktay.
"İyi ve güvende olduğunu söyledi,aileyle konuşmak istemiyormuş sebebini söylemedi."

Mirza'nın sözleri yeniden ve yeniden Rıdvan'ın zihnine çöreklenmişti.
Gerçekten bir sik kırığı kadar değeri yoktu.
Çabaladığı her şey ama her şey boşunaydı.
Kendini boşa feda ediyor ,amansızca tutunmaya çalışıyordu.
En güvendiği bile ayaklar altında çiğniyor,ezip geçiyordu işte.
Oysa abisi gibi değil arkadaşı gibi yaklaşıyordu.
Bu ailede en azından korkmadan derdini Rıdvan'a anlatabilsin diye Rıdvan ona oldukça nazik duruyordu.

"Abisini değil de..."dedi Rıdvan ağzında cam kırıkları varmış gibi bir hisle dolup taşarken.
"El âlemin,adamını mı aramış?"

"Aileyle konuşmak istemiyor."dedi Oktay hırsla.
"Uzatma ,Rıdvan. Hiç aramasa daha mı iyi olur ?"

"Yaşıyorum lan ben."dedi Rıdvan hırsla.
"Geberip gitmedim ki millete muhtaç olsun. Yaşıyorum !"

"Nikahı ertelemeyin diye aradı muhtemel."dedi Oktay.
"Amcanı tut. Ben bizimkilerden haber almaya..."

"Sikimde değil Oktay."diye fısıldadı Rıdvan alayla.
"Hiç biri sikimde değil. Siktirsin gitsin İstanbul'da vursun, bunlar da ölsün kahrından. Banane ulan ! Banane !"

"Nereye gidiyorsun amına koyayım sen !"

Rıdvan üzerine bir ceket bile almadan ,ayağına aceleyle spor bir şeyler geçirmiş kapıdan dışarı atmıştı kendini.
Oktay'ın buraya gelirken saçma sapan bağımlı imalarını ve aileye onu ifşa edeceğini dahi düşünmüştü.

Yemedim diye mırıldandı kendine Rıdvan.
Sırf onlar yesin diye.
Giymedim bile ! Sırf onlar en iyisini giysin diye.
Dayak yemesinler diye dayak yedim,yorulmasınlar diye para saydım.
Sonuç olarak eve bir daha gelmeyeceğini yedi kat el olan ,henüz aileye bile dahil olmayan bir adamdan işitiyordu.

Sonuç olarak Mirza haklıydı.
Dünyada Rıdvan'ı sikine takan bir Allah'ın kulu dahi yoktu.

Kar fırtınası içerisinde kanlanan gözleri,duştan çıkma ıslak saçları ve ince eşofmanlarıyla yalpalıyordu.
Oysa o üniversiteye giderken onu yolcu etmeli,ona yeni hayatına başlarken eşlik etmeliydi ağabeyi olarak.
Rıdvan hırsla yumruklarını sıkmıştı.

Kar fırtınası içerisinde bir sağa bir sola savruluyor,ıssız ve buzlu yolda elleri cebinde ilerliyordu.

Niçindi ?
Niye gitmişti.

"ANANI SİKEYİM FELEK KADAR!"diye gürledi boğazı yırtılana kadar gürleyerek.
"TEKER TEKER GELİN!DAYANAMIYORUM OROSPU ÇOCUKLARI!"

İktidarOù les histoires vivent. Découvrez maintenant