Tatlı Sert

5.1K 420 71
                                    

Rıdvan omuzlarına astığı havluyu savururken dişleri arasından ıslık çalmaya devam ediyordu. Sanki güneşin batıdan doğası gelmişti,doğudan da batmaya karar vermişti. Her nasıl olduysa yer çekimi evreni terk etmiş,her şey tersine dönmeye karar vermiş gibiydi. Duştan çıktıktan sonra beklemediği bir manzarayla karşı karşıyaydı. Oktay Komutan,onun için bir çarşaf ve yorgan çıkarmıştı.

"Bugünün tarihi ne ?"dedi Rıdvan gözlerini kısarak.

"Pazar gününe girdik."

"Yok yok, kıyametin günü falan mı? Sur falan mı üflenecek?" Rıdvan alaylı bir tıslamayla birlikte kızarık gözlerini Oktay Komutan'ın kehribarlarında gezdirmişti.

Ona anlam vermek zordu.Çift kişilikli dese ondan olmasına da pek imkan vermiyordu. Şayet çift karakterli biri olsaydı ikincil karakterini ara sıra da olsa diğer insanlara temasa geçirirdi. Sanki ikincil kişiliği özel bir nefretle Rıdvan için yaratılmış heykel gibiydi. Rıdvan'ı ne zaman görse sınıta kocaman "kızgın surat" ekliyordu. Lakin alışılmış biçimde çöp görmüş ifadesi yüzünde yoktu. Kaşları yine çatıktı. Hatta Rıdvan'a kalırsa Oktay çatık kaşlarla ,doktor yumruklayarak bile doğmuş olabilirdi. O evveliydi,belliydi. Lakin çöpe bakar ifadeyle bakmadan suratına bakıyor olması ona kıyamet alameti misali bir hadise gibi geliyordu.

"Çok boş adamsın."diye mırıldandı Oktay yastığı sertçe koltuğun üzerine fırlatırken.

Dışarıda enfes bir kar yağıyordu fakat dışarıdaki soğuk aklına geldikçe Rıdvan kemiklerine varana dek titrediğini anımsıyordu. Akıl karı iş değildi bu soğukta tenha mezarlıklarda ağlayarak uzanmak lakin etinin acısını yeni yeni hissediyordu. Ruhunun sancısı o kadar büyük bir kedere gebeydi ki fiziksel acı pek çok zaman varla yok arası ince bir duman kadar belirsiz geliyordu onun için. Sıcağı hissedene kadar soğuğun onda bıraktığı kesikli sancı hissini algılayamamıştı.

Yorgun bakışları Oktay'ın ellerine kaydığında Rıdvan tek kaşını havaya kaldırdı.

"İçiyorsun?"dedi duraksayarak.

Oktay omuz silkmişti. Elindeki sek viskiyi sadece biraz buzlandırmış,tek dikişte boğazından aşağıya yollamıştı. Adem elması havaya kalktığında Rıdvan istemsizce onun yutkunmaktan kaynaklı hareket eden boğaz çıkıntısını seyre dalmıştı.

"Sadece bir kaç kadeh."diye mırıldanmıştı Oktay. Koltuğa yorgun bir biçimde iri cüssesini savurmuş,başını geriye doğru atmıştı. Şakaklarındaki damarlar o denli belirginleşmişti ki Rıdvan derisinin altındaki damarların yerinden oynayışını izleyebiliyordu.

"Seni ilk defa alkol alırken görüyorum."dedi Rıdvan alayla. "İkinci bir kıyamet alameti."

"Senin gibi kendimi kaybetmiyorum."diye mırıldandı Oktay.Pürüzlü bir sesle yanıtlamıştı. "Sadece baş ağrısı için aptal bir hap yutup midemi bozmak istemiyorum."

"Yirmidört saat sonra evli bir adamsın."dedi Rıdvan dalgınca. "Neden bekarlığa veda partisi falan yapmıyon,antin kuntin şehirli oğlanlar gibi."

Oktay boş bir bakışla dışarıda yağan karı izliyordu. Pencereye lapa lapa düşen ve en az bir taş kadar kuvvetli irilikte olan kar taneleri camda bütünleşiyordu. Oktay ise yorgun kısık gözleriyle eşofmanının paçasındaki kaçık iple oynamayı tercih ediyordu.Rıdvan kızarık gözleriyle eşofman ipini dünyanın en mühim şeyi gibi izliyor ve durmaksızın sorular yağdırıyordu.

"Yanlış anlamazsan enişte."dedi Rıdvan bomboş bir sesle. "Senin anne baba sağ dimi ?"

"Sağ."

"Yine yanlış anlamazsan yani."dedi Rıdvan düzgün ve uygun  kelimeyi seçmeye çalışarak. "Aranızda bir pürüz yoksa yani.."

İktidarWhere stories live. Discover now