Yolun Sonu Görünüyor

3.8K 370 63
                                    

Evinin sokağına kadar geldiğinde bir kaç hafta öncesine dek iyi ya da kötü olarak yuva bellediği yere ne kadar yabancılaşmış olduğunu idrak edebilmişti. Sanki dizlerini kanatarak gezindiği sokaklar burası değildi. Kaldırımlarında oturup gizlice sigara içtiği günleri de anımsayabiliyordu. Bu hisle en son karşılaştığında Rıdvan yatılı okulu maddi ve manevi yetersizliklerle bitiremeden elinde "siktirname" ile gelen bir çocuk olduğunu anımsayabiliyordu. Çok kısa bir süre içerisinde elinde derme çatma tahtadan bir bavulla kapıda dikildiğinde tekrar evde gibi hissetmişti. Çünkü annesi evde tereyağı kokularını buram buram yayan erişte hamuru pişirmişti.

Şimdi ise o elleri cebinde boş gözlerle evin sokağına bakınmak harici bir şey yapmıyordu. Yol üzerinde aldığı nakit paranın yarısını kız kardeşi Dilan'a yollamıştı. Oktay kızın her şeyiyle ilgileniyordu fakat Rıdvan ona karşı acaip mahçup hissediyordu. Aylarca Pınar'ın oyununda bir piyon olduğu yetmemiş şimdi Dilan'ın arkasını toplamaya çalışıyordu. Bütün bunlar yetmez gibi sürekli ataklar geçiren Rıdvan'a hayatını endeksleyerek haftalarca dört duvar arasına kendini kapatmıştı.Üstelik Oktay'ın etik değerlerinin çok ötesinde olaylar gerçekleşmiş ve vermediği taviz kalmamıştı.

Birinin yaka bağır açık kültür nedir bilmeyen bir sokak serserisi diğerinin ise paşa dedesinin has torunu "koskocaman Komutan Oktay" olması bir şeyi değiştirmiyordu. İkisi de birini sevince ve söz verince gereksiz bir fedailiğe bürünüyordu. İkisinin de en ortak ve zehirli özelliği uğrunda yola çıktıkları ne varsa kendilerini bu yolda feda edecek kadar gözü kara olmalarıydı.

Yanlış ellerde ölüm demekti. Doğru ellerde ise sonsuza dek sürecek destek ve mutluluk demekti. İkisi arasındaki ayrım ise şuan üzerinde yürüdüğü buzdan yollar kadar inceydi.

Rıdvan izlendiğini hissedebiliyordu. Bu nedenle omzu üzerinden bir bakış atma gereksinimi duydu. Arabanın içindeki silueti tanıyordu.Siyahın tonlarına bürünmüş takım elbisesi dağınıktı,gözlerinde mor halkalar seçiliyordu. Dudakları her zaman olduğundan daha renksiz çehresi ise solgundu. 

Yakışıklı bir yüze sahip olsa da onun için en basit tabir süslü cilalı asfalt demek olabilirdi. Altından geçen kanalizasyon borularının varlığı "süslü" asfalt oluşunu kamufle etmeye yeterli değildi. Üzerinde gezersen normal ve hoş,altını bildiğinde ise mide bulantılarıyla kasılmaya sebebiyet vericiydi.

"Mirza."dedi Rıdvan alayla. "Sabaha kadar beni mi izlemeyi planlıyorsun yolun ortasında durup ?"

"Her yerde seni arıyorum sikik!"diye tısladı Mirza. Yorgun adımlarla birlikte arabadan indiğinde kapıyı tez biçimde kapatmıştı. Seri adımlarla oğlanın yanına adımladığında seslice yutkundu. "Neredesin sen hangi cehennemdesin ?"

"Sadede gel."dedi Rıdvan bıkkın bir edayla.

"Gece bir baktım yoksun."dedi Mirza hırsla. "Sabahında da kapımda jandarmalar var. Ne anlamam gerekiyor ulan sokuk ?"

"Biri seni şikayet etmiş."dedi Rıdvan alayla." Enselendin mi?"

"İstediğini alana kadar durmayacağını bilmem gerekiyordu."dedi Mirza hırsla. "Baskın yedik. Amcamları sorguya aldılar haftalardır içerideler. Beni de tahliye ile bıraktılar gidip gelip imza veriyorum pazartesileri. Şehirdışına bile çıkmam yasak!"

"Vah vah."

"İstediğini aldın mı Rıdvan."dedi Mirza nefretle. "İnsan sevdiğine az saygılı olur,alttan alır. Huyuna gider. Sinirlerimle oyna, hayatımı sik at sonra kaç git. Bu nasıl bir orospuluktur ?"

"Sadede gel dediğimi hatırlar gibiyim."diye mırıldandı Rıdvan. "Ee?"

"Konuşman bir değişmiş."dedi Mirza oğlanın etini sıkarken. "Ukala ukala,egonu sikerim senin. Karşında kim olduğunu..."

İktidarWhere stories live. Discover now