Öldüm Anne

5.4K 417 129
                                    

"Bir başıma ağladım duymadılar.

Öldüm anne yanım da durmadılar.

Can tükenir bende bir insan.

Gidiyorum çıkar yol koymadılar..."


Demir kapıyı savurduğunda ayakkabılarının ökçelerine basarak ağırlığını kapıya verdi. Ayakkabılar yine ortalık yerde kapı girişinde savruk dururken üşüyen ellerini dudaklarına doğru uzattı. Sıcak nefesini kendi avucunun içine siper ederek usul usul üflemeyi sürdürdü.

"Göt kesen soğuğu."diye mırıldandı kendi kendine. Önleri kıştı. Akşama ya da sabaha bir şekilde sokakların gelinlik giydiğini seyredeceklerdi şüphesiz. Bununla birlikte ayaz şiddetini daha da arttıracaktı. Göz gözü görmeyinceye dek beyaza bürüneceklerdi.

İçeride ise hava bambaşkaydı. Dışarının ayazlı "soğuk ısırmasını" bastıracak kadar şefkatli geliyordu evin içinden yayılan sıcaklık. Un kokusu burnundan içeriye doluyordu. Mutfağın ortasına serilmiş sofra bezinin ortasında ekmek sacı sabitlenmişti. Annesi bacaklarını iki yana açmış bir yer masasının üzerinde hamur açıyordu. İncecik açtığı hamurun üzerine biraz un serpiştirip oklava taktı. Önce oklavada çarşaf gibi açılan hamuru sağa savurdu. Sonrasında ise yavaşça kızgın sacın üzerine pişmek üzere serdi. 

Sıcak ekmek kokusuyla Rıdvan tebessüm ederken annesine doğru göz kırptı. "Sac ekmeği mi yapıyorsunuz?"

"Yağlılar soğudu."diye buyurdu yengesi. Elinde bir saçak vardı. Saçağın ucuna erimiş tereyağını gezdirip hamurlara sürüyor,üst üste yığıyordu her birini.

Namahrem bir adamla aynı evde yaşadığından sebepli "imam nikahlı eş" pozisyonundaki annesine göz gezdirdi Rıdvan.Çocukken aklı yetmezdi,ermezdi belki de böyle şeylere. Şimdi düşünüyordu. Ölmüş eşinin erkek kardeşiyle evlendirmeleri yeterince bağnaz değildi de nikahsız aynı evde aynı havayı solumaları mı problemdi ?

"Adamdır,içi çeker.."demişti babannesi. Herhalde Rıdvan'ın bacak kadar boyuyla bu cümleyi anımsamayacağına emindi. "Tedbir kuldan,kader rahman ve rahim olandan..."

Yengesi solgun mavileriyle birlikte saçakları sac ekmeğin üzerinde gezdirirken "Sarayım mı peynirle?"diye seslendi.

"Yok."diye mırıldandı Rıdvan.

Onlar ekmek açardı. Ekmek açmadıkları vakitlerde mantı doldururlardı. Bir şeyler açmayıp,doldurmadıkları vakitlerde bir şeyler kuruturlardı. Hiç bitmeyen bir iş döngüleri vardı. Aslında biraz da kendi kendilerine yarattıkları iş döngüleriydi bunlar. Zira bir şeylerle meşguliyet kurmadıkları vakit hala iki çocuk gibi "kavga" edecek bahaneleri oluyordu. Bu evlilikten bağımsızdı. Birbirlerine saç baş girerler,türlü hakareti ederlerdi. Araya girmeye çalışan Rıdvan ya da diğer ev üyeleri ise "Biz bacıyız,dövüşürüz didişiriz barışırız,size ne?"cevabıyla bastırıldı.

"Ufak nerde?"dedi Rıdvan montunu sandalye üzerine bırakırken.

"Odasında." diye mırıldandı annesi sürmeli gözlerini sitemle oğlanda gezdirip. "İki iş ucundan tutayım demek yok ki. Anca o telefonda,elinde de bir kitap."

Rıdvan can sıkıntısını bastırmak için kurban seçmeliydi. Bu ya ortanca olan kız kardeşti- ki genellikle oydu- ya da Pınar idi. Büyük ablası Refika evliydi. Pınar kendi dünyasındaydı, Rıdvan'ın şakalarını dalgınca dinlemekle yetinirdi ve çok üzerinde durmazdı.

Ortancanınise "küçük boy köpek siniri" vardı. Isırmıyor,havlıyordu.

"Napıyon ortalıkta kalmış?"diye seslendi Rıdvan çoraplarını kızın suratına doğru fırlatırken.

İktidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin