Zil Sesi

4.3K 424 72
                                    

Evdeki hesabın katiyen çarşıyla uyuşmaması gibi bir problem vardı. Buz da alkol de işe yaramıyordu. Banyonun ortasında kocaman bir şişme havuz yerleştirmişlerdi. Bununla birlikte gerek dışarıdan buz ve kar takviyesi gerekse yemekhanedeki devasa buz kalıplarından eve getirerek içini dolu tutmaya özen gösteriyorlardı.Rıdvan kendini ne zaman bilinç kaybı yaşayacak gibi hissetse damarlarını yakana dek alkol alıyor,vücut ısısı berbat hale gelmeden evvel biraz sersemliyordu. Daha sonrasında buz dolu şişme havuzun içine atlayarak ve yüzünü bastırarak biraz olsun kendisini dizginleyebiliyordu.

Büyük ölçüde buzla kendini uyuşturmak etki ediyor olsa da aradan neredeyse bir hafta geçmişti ve Rıdvan'ın bağımlılık krizleri artık seyir değiştirmekteydi. Kendini kitleme,dilini yutma,dişlerini sökmek ister gibi bir şeyleri ısırma mevzunu biraz olsun aşmıştı. Şimdi dehşet bir kilo alma ,durmaksızın bir şeyler yedikten sonra kendini kusturma ya da nefes alamayacak duruma gelene kadar ağzına bir şeyler atma olarak seyrediyordu. Buraya kadar baş edilebilir seviyedeydi. En azından ölümüne kritik yoksunlukları aşmıştı. Lojmanda çığlık atarak kimseyi başlarına toplamıyordu,Oktay pencere ve kapıları kilitleyerek dışarı çıkmak zorunda değildi.

Neredeyse üç rapor almıştı kendini de hasta ederek. Sırf Rıdvan kendini balkondan ya da pencereden atmasın diye başında uykusuz ve hasta geçirdiği üç lanetli gündü. Rıdvan ya sürekli uyuyordu ya sürekli kendini bir yerlerden aşağı atmalı krizlere giriyordu. Genelde yüksek bir ağacın tepesinde olduğuna dair halisler ya da denize atlıyormuş gibi hislerle perçinleniyordu. Bu durumu da Oktay uykusuz halde kapı ve pencere önlerinde nöbet tutarak atlatmaya odaklanmıştı.

Buraya kadar tüm süreç iyiydi. Rıdvan'ın bünyesi düşündüğünden daha kuvvetliydi. Daha dirençliydi ve yıllardır envai çeşit zehri solumasına,kanına boyamasına rağmen bir şekilde metabolizması da ona destek olmaya çalışıyordu. Uyuyor,yiyor ve kendini yenilemeye çabalıyordu. Gençten bir asistan doktor her akşam eve uğruyor,Rıdvan'ın tansiyonunu ölçüyordu. Şekerine bakıyordu ,ellerine iğne batırıp kanını ölçüme alıyordu. Bütün değerlerini not almaya çalışıyordu. Ağızdan yüzlerce hap ve kas gevşeticiyi ona veriyordu.

Hatta ne sıklıkla "dışkı" ya da "çiş" yaptığı bile kontrol altındaydı. Rıdvan genellikle umursamadan sifona basıp çıksa da Oktay onu zorla sıkıştırıyor ya da bir bahaneyle peşinden geliyordu. Zira kanlı parazitli ya da dışkı kaçırma gibi uç boyutlara gidilmesinden korkuyorlardı. Bununla birlikte Rıdvan sanki sigarayı ya da alkolü bırakmaya çalışır gibi rahat geçiriyordu bu süreci. Sadece korkunç bir kaygı,yoğun bir enerji patlaması,halsizlik ve iştahla birlikte solgunluk durumu vardı. İç organlarında ya da vücudunun herhangi bir yerinde absürt bir durum söz konusu değildi. Sadece yemeğe fazla odaklandığı için kan şekeri düzensiz artış azalış göstermekteydi.

Şimdi ise korkunç bir basamakla baş başaydı. Öfke patlamaları ,sinirlilik hali,duygusal patlamalar,alınganlık ve paranoyakça çeşitli ihtimaller.

Dün gece Oktay'ın omzuna uzanıp boş gözlerle televziyonu izlerken aniden ona karşı bir nefret ,bir soğuma ve daha öncesinde bile var olmayan bir kinle birlikte ona vurmuştu. Oktay daha ne olduğunu anlayamadan kupadaki sıcak çayı onun üzerine doğru fırlatmış,yerde paramparça etmiş ve hayatını allak bullak ettiğinden bahsetmişti.

"Keşke geberseydin de burada göreve gelemeseydin."diye gürlemişti Rıdvan cam kırıklarını yerden toplamaya çalışan Oktay'a. "Keşke ben senden önce geberseydim de seni tanımasaydım,hayatımın içine ettin..."

Değişim sancılıydı. Oktay ondan kat ve kat heybetli ,cüsseli bedeniyle fazla zarar almıyordu lakin Rıdvan söylediği tüm aptalca şeylerin gerçek olmadığını kendi de bilmesine rağmen içten içe şükür ediyordu. Karşısında fiziksel olarak kendisinden daha cılız biri olsa Rıdvan'ın ona potansiyel olarak zarar verme olasılığı çok daha yüksekti.Buzun içinde kendini bastırarak bilincini yerinde tutma çabaları sonuç verse de çırılçıplak bedeniyle plastik havuzun içinden çıkmıştı. Tırnaklayarak mahvettiği buz dolu plastiği makas ucuyla delik deşik ederek,küfürler savurmuştu.

Yine o nöbetlerden birini geçiriyordu ve sinirinden eklemleri yerinden sökülene dek elleriyle plastiği yırtmaya bile çabalıyordu.Bilinci yerindeydi. Madde krizinde değildi. Sadece öfke patlamasını derinden hissediyordu.

Zil sesiyle birlikte hırsla kapıya adımlamıştı. İri ,badem biçimli kehribar gözleriyle kendisine bakınan komutana hem özlem hem de nefretle karışık bir bakış yolladı. Onu özlemişti. Onu yanında bir kaç saat bile olsa göremeyince özlediğini hissediyordu lakin ondan nefret etmekten de geri duramıyordu.

Rıdvan'ın iri sürmeli gözleri komutanı süzmüş,ona boş bir bakış yollamıştı. Oktay dokunup dokunmamakla çekingenlik ederek selam vermeyi tercih etmişti. Bir kaç gün önce çırılçıplak öpüştükleri günden beridir komutan oğlanı zihninden hiç ama hiç silemiyordu. Onun bozuk ve sağlıksız psikolojisinden faydalanıyor gibi hissediyordu.

Açıkçası Oktay tam anlamıyla Mirza gitmiş yerine kendi gelmiş gibi hissetmeye başlıyordu. Onu eve kapatmıştı. Onu bir şekilde ilaçlara bazen keyif verici alkol ve dumana maruz bırakıyordu. Üstelik bir de oğlanın ellerini tutarken bile onu arzulayınca kendini tam anlamıyla bir fırsatçı bok çuvalı olarak görüyordu.

Özellikle Rıdvan teması arttırdıkça Oktay göt kadar evin içinde nereye kaçacağını şaşırıyordu. Mutfakta bir şeyler hazırlarken Rıdvan bazen geliyor,omzuna sürtünüp öpücük konduruyordu. Oktay'ın önüne geçip sevimli bir tebessümle çenesine öpücük konduruyordu. Bazen Oktay duştan çıktıktan sonra arzu dolu gözlerle onu izliyordu. Uyurken durmaksızın aradaki yastığı atıyor,ona sokularak uyumak istiyordu...

Oktay kendini çektikçe azap hissediyordu. Kendini çekmeyip oğlanın kokusunu içine çeke çeke yanaklarını okşarken de dahi "fırsatçı bok çuvalı" diye kendi kendini tekmelemek istiyordu.

"Güzelim."dedi Oktay. Oğlanın ıslak ve çıplak bedenine bakıp iç geçirirken titrek bir nefes almıştı. Çıplak bedenine bakmamaya çabalayarak sadece iri gözlerine odaklanmaya çabalasa da içten içe kalp ritmi dağılıyordu.

Rıdvan'ın arkada bağlanmış elleri  havalanırken Oktay anlamsız ve aptalca bir hevesle birlikte onu süzmüştü.

İşten geldiğinde kapıda onu sarılarak karşılayacağı günleri hayal edince aptalca bir "erime hissi" onu sarıyordu. Her işten geldiği akşam üzerinde Rıdvan böyle kollarını kaldırarak onu sarmalamaya gelseydi,herhalde Oktay  kar fırtınasının ortasında araziye gitmekten bile şikayetçi olmazdı.

Lakin Rıdvan ellerini,boynuna sarılmak üzere havalandırmamıştı. Oğlan ellerini elindeki sivri makası doğrultmak üzere havalandırmıştı.


İktidarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin