1.

8K 149 36
                                    

Merhabalar. Öncelikle kitapta +18 ve yasaklı ilişki konu alıyor. ( aldatma, entrika, argo vb)

Ona göre okuyun derim ❤️

Kitabın kapağını yapan sevgili Cursoft çokça ❤️❤️
Çok kaliteli kapaklar yapıyor. Belli bir ücret karşılığında kapak yapabiliyorsunuz kendinize. 🙈

Keyifli okumalar şimdiden ✨

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Keyifli okumalar şimdiden ✨

***

Merhaba benim adım Emre, 19 yaşındayım ve liseden mezun olduktan sonra yks sınavlarına girdiğim gibi, babam, annem, ben ve sekiz yaşındaki küçük kız kardeşimle, babamın doğup büyüdüğü ve halen akrabaların yüzde yetmişinin yaşadığı, en önemlisi de abazaların kök saldığı, kaderimin, hayallerimin değişeceği köye doğru yol alıyorduk.

Annem babam ve kardeşim iki gün kalıp tekrar döneceklerdi.
Babam avukat, annem ise devlet bankasında müdürdü. Ben ise, sınavlarım açıklanana kadar, köyde kuzenimle cirit atmayı planlıyordum.

Birde, dedem ve ninem artık yaşlanmışlardı. Aslında kimseye çok bayıldığımdan değil, babamın kati emri vardı. Dedem ve nineme yardımcı olmam gerekiyormuş.

Benden dört yaş büyük halam, geçen yıl evlendiği için, tonton nenem baya yoruluyormuş.

İki de amcam vardı. Biri babamdan üç yaş büyük ve köyde yaşarken, öteki babamdan yedi yaş küçük olup Almanya'da zevki sefa içinde yaşıyormuş.
Yani bize anlattıklarını söylüyorum. Yoksa, elbette tuvalet temizlediklerini cümle alem biliyordu.

Simdi de arabanın tekerleklerinden gelen sesler uyuşuk olan beynimi daha da uyuşturuyor, bir an önce yolun bitmesini istiyordum. Ailemle yolculuk yapmak pek bayıldığım seçenekler arasında değildi bu arada.

Son kez içime titrek bir nefes çekerek, kafamı pencereden alıp aileme baktığımda. Üçü de sıkıcı bir şekilde oturmuş, sadece yolun karşısına bakıyorlardı. Kardeşim ise, annemden telefonun almış, bir yola, bir de telefonda oyun oynuyordu. Kristal çocuk dedikleri bu olsa gerek...

Ben ise, evden çıktığımızdan beridir, oturduğum koltukta, canım sıkılmasın diye, küçük büyük, bodur ağaç fatketmezsizin, hepsini saymaya başlamıştım. Matematiksel hesaplamama göre tam 1100 ağaç vardı. Nedense bir an düşünüp içimden 'Ulan madem bu kadar ağaç var, ben niye şehirde pek rastlamıyorum bu yeşilliklere'

Ardından tekrar, hepsini teker teker cinslerine göre ayırıp, bir dahaki gelişte eksik ağaç var mı diye kontrol etmeyi düşünüyordum. Gözlerim tekrar 42 yaşına merdiven dayayan babama kaydığında, oflayarak

"Ya baba açsana ordan bir Müslüm Gürses, seyehatimiz şenlensin biraz" dedim bıkmış bir edayla.

Babam ise yarım ağız gülerek "Müslüm Gürses ve şenlik" deyip, direksiyonu bir tur sağa dönderdi. Önündeki arabayı sollayarak tekrardan kıkırdadı.

"Çok iyi" alayla konuşarak kafasını arkasına çevirip gözlerime baktı "Müslüm Gürses ancak bizi bu sıkıcı yolda jiletletir oğlum" e biraz haklılık payı vardı tabi. Gözlerimi devirerek kıkırdadım.

Elimi babama biraz uzatıp "Ya neyse ne işte, sen herhangi bir şarkı aç da, ne olduğunun hiç bir önemi yok" dedim ve kışkırtıcı ses tonumla cümleme devam ettim "Çünkü sabahtandır annemin burnundan gelen hırıltılı nefes sesleri, kulaklarımın pasını sildi" deyip babamla kahkaha attık.

Annem ise, her zaman kendinden emin bir kadın olaraktan, ayıplar gibi nırçlanıp bana döndü ve "Aşk olsun Emre, vallahi kırıldım sana"

"Anne sen ona bakma, ben senin nefes seslerine bayılıyorum"

Ağzım açık küçük bücüre dönerek "Yalaka, yalaka, yalaka" dedim üst üste. Kardeşim kadar yalaka ve kalifiyeli bir eleman dünyada bulunmazdı. Benim gaf yaptığım yerde, küçücük yaşına bakmaksızın olayları kendine dönderiyor, üstüne birde beni saf dışı bırakıyordu kalabalık ortamlarda...

Annem, gururlu bir şekilde babama başını çevirip, eliyle kızını gösterdi "Al bak, hayırlı evlat dediğin, işte böyle olur" sonra kardeşime döndü ve öpücük fırlatarak "Aferin kızıma hep böyle ol" dedi.

"Baba bence sen bir şarkı aç. Bunlar yine kadın dayanışmasına girdiler" dediğim an, babam arabanın ön aynasından, yüzüme bakarak belli belirsiz başını salladı ve Müslüm Gürses'ten ilk ve son aşkımdın şarkısını açtı.

İşte şimdi rahatlamıştım az buçuk. Başımı arabanın camına yaslayarak düz yola baktım. Bu şekil tam iki saati devirip, nihayet yolları taşlı, tozlu ve çukurlu köye giriş yaptık.
Çok geçmeden de yolun sağından saparak köy merkezinin biraz uzağındaki, iki katlı evin önünde durup dedemlerin evine yetişmiş bulunduk.

Arabadan indiğimizde avluda, bir tabureye oturmuş, abdest alan dedemi gördüm. Kız kardeşim, telefonu anneme verdiği gibi, "Dede biz geldik" cırtlak sesiyle bağırarak koşup dedemin yanına gitti ve sıkıca boynuna sarıldı. "Hoş gelmiş benim prensesim"

Annem babam da ilerlerken, ben arabanın bagajını açıp koca bavulumu içinden çıkardım.

Sanki defileye gelecekmişim gibi en şaşalı ve yeni kıyafetlerimi doldurmuştum amına koyayım. Kime süsleneceksem artık...

Bavulu çıkardıktan sonra, elimle bagajı kapattım. Şimdiden güneş başımı yakmaya başlamıştı. Sıcaktan yüzümü buruşturarak, kontağa basıp arabanın kapılarını kapattım ve koca bavulu yerde sürüye sürüye, bu köye her gelişimde, katiyen kimseye bırakmadığım odaya giderek, kenara koydum.

Sonra da, dedemin yanına giderek, elini öpüp başıma koydum. Dedemi seviyordum. İyi mert bir adamdı. Tek kötü yanı ise, çok fazla bağnaz düşüncelere sahipti. Tutucu ve dinine her daim sadık kalıp, hocaların bir dediğini iki etmeyen bir adamdı.

Zaten bu köhne köyde çok birşey beklenilmezdi. Çokta kalabalıkta bir köy olmasına rağmen kafalar birdi. Herkes tesbih gibi, kendinden bir öncekinin adımını takip ediyordu.

Bir diğer taraftan da, köyün nüfusu biraz daha artarsa, kasaba olacakmış diye duyumlar aldım. Eğer kasaba olursa, babam buraya taşınmayı bile düşünüyordu.

Gerçi annemden dolayı gelmek gibi bir avantajları yoktu. Annem kariyerine çok düşkün ve yaşına göre gayet modern bir kadın olduğu için, bu köhne köy yerinde yaşayamaz, bir dakika bile duramazdı.

*********

Üç bölümü okuyun, kafanızda birşeyler oturacak zaten

❤️❤️

YASAKLI GÜNAHLAR    Onde histórias criam vida. Descubra agora