46.

770 70 34
                                    

Medya: İlhami Öztürk 😉

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya: İlhami Öztürk 😉

Sadık'ın belediye başkanı seçilmesinin üzerinden tam bir ay geçmişti. Çoğu zaman yoğun işlerinden dolayı eve geç gelir yada otelde konaklıyordu. Bu durumun benim canımı sıktığı da apaçık ortadaydı. Fakat köyümüze yapılan gelişmelerin haddi hesabı da yoktu elbette. Öncelikle yol çalışmaların başlaması, iş yükünün köyümüze yığılması ile artık köy değil de ilçe olarak anılıyorduk. Ve tüm bunları sevdiğim adam sayesinde olmuştu.

Fakat aramıza meçhul anlaşmazlıkların girdiği de apaçıktı. Bu meçhul anlaşmazlıkları aramıza koymamak için elimden gelen herşeyi yapıyordum. Ama ben set çektikçe daha büyükleri geliyor beni istemediğim düşüncelere sürükleyerek kedere boğuyordu.

Çünkü Sadık iş yoğunluğundan dolayı iki gündür Kasım'ın evinde kalıyordu. Sık sık aramasına rağmen yetmiyordu. Eve geldiği ilk an sebep her ne olursa olsun eve gelmesini söyleyecek Gökhan'ı kendinden uzak tutmasını söyleyecektim.

Çünkü Gökhan'ın bakışları bakış değildi. Ve ne hikmetse Sadık bunu görmüyor onu kardeşi bellemişti. Belki de Gökhan'dan yaşça büyük olduğu için bunu başka şeye yoruyordu ama ben görüyordum. Emre'de farkındaydı. Birde Emre'nin Sadık ile ilişkisi olduğunu düşünüyor onu kıskanmaya devam ediyordu.

En önemlisi ise bugün hafta sonu olmasına rağmen Sadık halen ortada yok. Bu böyle olmayacaktı. Belediye başkanı olmanın da bir tertibi, düzeni ve işleyiş prosedürü vardı...

Düşüncelerimden sıyrıldım. Duvardaki saate baktığımda sabah saat sekize geliyordu. Bende üzerimdeki Beyaz atlet ile yataktan ayaklarımı sarkıtıp doğruldum ve komodin çekmesinde duran sigara paketimden bir dal dudaklarım arasına yerleştirerek yalın ayak merdivenlerden aşağı indim. Sabah henüz erken olduğu için çocuklarım mışıl mışıl uyuyordu. Uyusunlardı da. Ömer'im değil ama Hatice'm fazlasıyla Sadık'çı olup çıkmıştı. Elbette çok hoşuma gidiyordu ama Sadık olmayınca sık sık onu sorup duruyordu.

Merdivenin son basamağından da inerek salona geçtim. Televizyon ünitesinde duran çakmağı parmaklarım arasına alıp yaktım ve başımı uzatarak sigaranın ucunu yakarak o şekil bahçeye çıktım. Hava bugün çok güzeldi. Artık iyice yaz ayına girmiştik. Beyaz bulutların arasında rengini belli eden güneş yüzüme vurunca gözlerimi birkaç saniyeliğine yumdum ve sabahın huzur kokan havasını içime bahşettim.

Çok geçmeden Sadık, kendisine hususi olarak tahsil edilen siyah makam aracıyla bahçeye giriş yaptığında elimdeki sigarayı yere atıp giydiğim terliğin ucuyla söndürdüm. Sonra da eğilip kapının önündeki çöplüğe atıverdim.

Belimi tekrar doğrultup elimi cebime koyarak sırtımı arkamda kalan kapıya yasladım

Sadık heybetli bedeniyle arabadan indi. Korumasına gitmesini söyledi. Araba gözden uzaklaşınca bana dönerek güler bir yüzle yürüdü. Bana yetişmeden önce içeriye doğru yürüdüm ve kapı eşiğinde bekledim. İçeri girsin de kapıyı kapatacaktım.

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now