34

1.3K 88 92
                                    

Sadık'tan

***

İlhami'ye karşı, içimde sonsuz dehşet duygular ve merhamet besliyordum. Bazen anın serüvenine katılarak, kendimi çokça kaptırabiliyordum. Ama bu elimde olan birşey değildi ki. Çoğu zaman biz birbirimize aitmişiz gibi hissediyor, sonra gerçeklikle irkilip, elimi ateşe atmışım gibi ivedilikle geriye çekiyordum.

Tıpkı şuan olduğu gibi...

Üzerimde baskı kuran bu korkunç duygularla baş etmek beni çokça yorsada her seferinde, onun hayatında olamasamda, doğasında varlık göstermem bile bana yetiyor, sorumluluk bindiriyordu omuzlarıma. Bu sorumlulukları ise seve seve sırtlıyordum.

Hayatımı tamamen İlhami'nin içsel hayatına adamıştım. Hangi kelimem onu üzer, hangi kelimem ona şifa olur gibi bir sürü amaçlar yaratmıştım kendime.

Beni düşüncelerimden ayıran ise "Ahh!!" diye kulağıma ilişen acı ses oldu. Hızla heyecanlanıp elimi İlhami'nin çenesine attım. Çenesini hafif yukarı kaldırdığımda, traş makinesinin ucuyla çok az kanatmıştım.

İçimde kendime olan gizli bir sinirle, yarım bir nefes bırakarak "Çok mu acıttım yavrum!" diye soruma "Sıkıntı yok devam et sen" dedi ve ekledi "Ne düşünüyorsun öyle. Sabahtandır hevesli hevesli yüzüme daldın?"

Bir anda yakalandığım soruya, birden avuçlarım terleme yapıp, bacaklarım titredi.

"Iıı, yok birşey. Öyle aklıma birşey gelince kendi kendime şey ettim..." diye geçiştirdim ama neyi nasıl geçiştirdim kendim bile farkında değildim.

Çünkü, İlhami üstü çıplak bir şekilde, birkaç santim uzağımda olan beyaz bir sandalyeye oturmuştu. Ellerim bazen istemeden de olsa çıplak tenine değdiğinde, nefesim düzensizleşip, alt takımımda istemediğim hareketlilikler oluyordu.

Bugüne kadar İlhami'yi sadece sevmiştim. Onu asla pis düşüncelerime alet edip kendimi tatmin etmemiştim. O benim en kalbi duygularımın bir köşesinde güvende beklettiğim sevdamdı. Benim olmasada oradaydı yıllardır. Tertemizdi.

Gözlerini yüzüme kaldırarak gülümsedi "Hayırdır. Sevdalandım mı yoksa?" diye sorunca, elimin tersiyle ağzına yavaşça vurdum ve tek bir cevap vermeden, işimi ciddiyetle sürdürdüm.

Sakal traşını, erken bitirmemek için mahsustan acelesiz davranıyordum. En son böyle bir anı İlhami evlenmeden önce yapmıştık. Ben onun sakalını, o benimkilerini ustura ile kesmişti. O vakitler traş makinamız yoktu tabi.

"Niye lan. Sevdiğin bir kız olsa, evlensen. Çocukların olsa fena mı olur?" dedi.

Ama sesinde farklı tonlamalara şahit olmuştum. Bu da kaşlarımı ani bir şekilde çakılıp, ürkmeme neden olmuştu. Gözlerinde çok başka bir ifadeye şahit olmuştum çünkü. Yutkundum. Bakışlarımı anında ondan alıp, biran önce bitmesi için işi disipline bindirdim

Eski Sadık değildim artık ben. Eskisi kadar cesur değildim. Ama seviyordum ulan. Bazen evime gelip sıkıntılarından bahsediyordu. O gittikten sonra onun acılar içindeki kıvranışlarına, gecede üç paket sigara bitiriyordum. Annesi ölünce ona daha yakın davranmak zorundaydım. Benden güç alsın ki, omuzları daha dik olsun istemiştim ama onun bana yakınlaşması kalbime zarardı. Henüz kendine gelmişken, ona yeni bir şok geçirtemezdim. Şimdilik kendimi ele veremezdim.

Ağzımı açıp, aralık dudaklarıma bir soluk aldım. Banyo İlhami'nin korkusuyla dolmuştu. Ona belli ettirmeden en derinlerime kadar bir nefes alıp, dudağımı dilimle ıslatarak konuştum

"Yok öyle birşey, sevdiğim kız falan yok. Olmayacakta. Çocuklarım da olmasın. Zaten öyle bir hayalim olmadı" dedim ve ruhumun içsel cömertliğini ortaya dökerek, gülümseyip burnumdan bir nefes verdim. "Hem senin çocuklar var. Bana yetiyor da artıyor" dedim.

Gülümsedi ama hemen ardından sertçe yutkundu. Sonra da alçak bir sesle fısıldayarak "Hala o sevdiğini mi düşünüyorsun?" diye sordu.

Şaşkına döndüm. Çokça afalladım. Neden böyle sorular soruyordu bugün! Neden sesinde de bir sürü imalar bulunuyordu? Neden sürekli benden bir ipucu koparmak istiyordu?

Çok mu belli ediyordum acaba!! Eğer öyleyse bu utanç vericiydi. Adamın yası varken bunu ona düşündürtmem ne kadar doğruydu. Kendimi şuan ırz düşmanı gibi hissediyordum.

Yutkundum ve dalgın gözlerle "Evet, o kızı hala unutamadım. Bir oğlu bir kızı olmasına rağmen aklım hala onda. Onu kalbimin en güzel köşesine sakladım" dedim salak gibi.

Yer yarılsında içine girseydim dememe kalmadan, traşını da bitirdim. Kendime olan sinirimden sesim boğuk çıkarak "Saatler olsun İlhami'm. Haydi sen banyonu yap!" dedim ve belimi doğrultup, üzerime gelen kılları elimle silkeledim. Daha da İlhami'ye bakmadan arkamı döndüm. Kapıdan tam çıkıyordum ki, elim geriye doğru çekildi.

Şaşkınlıktan çatılan kaşlarımla İlhami'ye dönüp baktığımda, güzel dudaklarını birbirine değdirerek "Zamanında o kıza hiç açıldın mı?" diye sorunca, sorguya yer bırakmadan başımı hayır diye salladım.

O da kısılan baygın kahveleriyle "Keşke söyleseydin. Belki de onun hayatı çok başka olacaktı" dedi düşünceli bir şekilde. Kahvelerini elimize indirerek "Eminim ki, ona söyleseydin belki başta tepki gösterecekti ama istemese de, sana teslim olurdu" diye devam etti buruk bir gülümsemeyle.

Bakışlarını ellerimizde kaldırarak, kara gözlerime kaygılı bir şekilde baktı bir müddet "Birgün ona mutlaka sevdiğini söyle tamam mı!! Çünkü, onun da senin sevgine ihtiyacı vardır belki!" kendi kendine mırıldanıyor gibiydi.

Ellerimi biraz daha ellerine kenetlendirerek baş parmağımla okşadım. Sakin ve gülümseyen yüzüne bakıp tam konuşacaktım ki, kız kardeşi seslendi. Tek kelime dahi etmeden, çıktım banyodan.

Gözlerime helal olsun deyip tebrik ettim. Bir kere bile, İlhami'nin çıplak bedenine kaymamış, beni huzursuz etmemişlerdi.


***

Ya Sadık çok güzel sevmiyor mu sizce de? 🥲

Neyse Canlar bu bölümü kısa tuttum çünkü olaylara girersem baya uzayacaktı...

Bende Sadık ve İlhami'ye özel kalsın diye bu bölümü burada bitirdim.

Diğer bölüm görüşmek dileğiyle 😍

YASAKLI GÜNAHLAR    जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें