40.

896 85 64
                                    

Emre'nin ağzından

***

"Özlem hanım!" diye çağırdım. Ve tekrar masama geçip oturdum.

Çünkü geçen hafta il sağlık müdürlüğünden temin ettiğim hepatit B ve tetanos aşıları gelmişti. Bu yüzden köyde beş yaş altındaki tüm çocuklar aşı olunmalıydı. Çok geçmeden Özlem aralık kapıyı ardına kadar açarak içeri girdi.

Enseninde duran saçını kulağının arkasına saklayıp "Buyurun hocam?" diye benden cevap bekledi.

Hafif gülümseyen yüzümle "Özlem. Sağlık ocağına kayıtlı ve beş yaşın altında çocukları olan ailelerle irtibata geç. Bugün çocuklarını getirsinler. Aşılarını yapalım bitsin" dedim.

"Peki hocam. Hemen ilgileniyorum" dedi ve arkasını dönüp kapıyı açıp çıkacak iken "Özlem, bana Hakan'ı çağırabilir misiniz?" diye ricalı bir ton kullandım.

Gülümseyerek "Tabi ki hocam" dedi ve gitti.

Saat henüz erken olduğu için bir kahve içmeden kendime gelmeyecektim sanırım. Bu yüzden Hakan gelsin de kahvemi getirsinde sohbet etmek istiyordum.

Bu arada aylardır nerelerde olduğumu merak ediyorsanız! Mesaiden sonra uzmanlık alan için sınavlara çalışıyorum. Kendime güvenim tamdı. Bu yüzden kariyer anlamında kendimi geliştirmek ve kendime ait makaleler yazmak istiyordum.

Hem köy belli bir nüfusa ulaştığı için Yaylak ilçesi olarak ismini alacak ve rant açısından çok iyi bir ivme kazanacaktı. Bu durum hem bana katkı sağlayacak hemde köylü doktorlara ulaşmak için sıkıntı yaşamayacaktı. Benim amacım da köyün ilk doktoru olarak kurulacak olan hastanede genç bir başhekim olmaktı. Umarım olurdum.

Birde duyduğuma göre Sadık abi belediye başkanlığına adaylığını koymuştu. Çünkü geçen hafta dedem anlatmıştı. Kesinlik kazanmış olup köyün girişine Yarınlar partisinin bayraklarını asmış yanına da kendi resmini asmıştı. Ne yalan söyleyeyim büyük başarıydı benim gözümde. Muhtemelen Sadık abinin seçim sürecinde bende eşlik ederdim. Köylü beni sever sayardı.

En önemlisi ise hayatıma yeni başlangıçlar yapmıştım. Eskiye dair bütün pişmanlıklarımdan ders almış, bir daha tekrar etmemek üzere birçok şeye gözlerimi kör etmiştim. İlhami'ye karşı ise içimde hala duygular vardı. Her ne kadar öyle birşey yok diye kendimi kandırsamda lanet olsun ki vardı. Ama bunu elimden geldiğince baskılıyordum. Baskılamak zorundaydım. Onunla bir geleceğim olamazdı. Erkek olduğundan değil elbette. Onunla bir arada sorunsuz, hiçbir şey olmamış gibi bir hayata başlayamazdık.

Bu yüzden bende aylardır olabildiğince mesafeli olmaya dikkat ediyordum. Hem bir kaç haftadır bana karşı çok başka bakıyordu. Sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi...

Dakikalardır sallanan bacaklarımı durduran şey ise Hakan'ın damdan düşer gibi kapıyı açması oldu. Aralık kapıdan yüzüme bakarak "Emre, beni çağırmışsın?" diye sorup o şekil bedenini içeriye koydu.

"Hakan iki kahve yapsana sana zahmet. Senin kahvelerinden içmezsem kendime gelemiyorum" diye muzip bir sesle konuştum.

Tebessüm ederek "Sen istersin de yapmam mı köyümüzün gülü" diye konuştu ve mutfağa gidip sütlü kahve yaptıktan sonra geri geldi. Birini benim masama diğerini kendi masasına diğer ikisini de Mahmut ve sözlüsü Özlem'e götürmüştü. Evet Hakan özlem ile sözlüydü. Bundan bir ay kadar önce Özlem ile sözlenmişti. Nişan için ise henüz vardı. Muhtemelen seçimlerden sonra olurdu.

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now