17.

1.8K 99 155
                                    

İlhami'den devam

Gece saat 10.30'a dayandığında Annem ayaklanarak, güler bir yüzle bana dönüp "Haydi sana hayırlı uykular oğlum" deyip elini esneyen ağzına götürdü ve sürekli ağrıyan bacaklarıyla sarsak adımlarla odasına gitti.

Hatice ise yukarda Ömer'e mamasını veriyordu. Kİ onu bir an önce uyutmak istiyor, benim onunla ilgilenmemi bekliyordu.

Kahvelerim, bir an koltuğun üzerinde duran ve yumruk halini almış ellerime kaydığında sertçe yutkunmak zorunda kaldım. Biraz heyecan, çokça stres sarmıştı bedenimimi.

Vücudum, sanki eşime, helalime değilde bir yabancıya dokunacakmışım gibi gerim gerim geriliyor, dakikalardır ayaklarımı sallıyordum.

O sırada dakikalardır açık olan televizyonun sesi kulağıma nihayet ulaştığında, kırlentin üzerinde duran kumandaya uzanıp parmaklarım arasına aldığım gibi, televizyonu kapatan kırmızı düğmeye bastım.

Arkamda bir patırtı oluşunca başımı bir tur dönderip arkama çevirdim. Hatice'nin elindeki biberon yere düşmüştü. Bana bakarak belini hafif büküp eğildi ve biberino avuçlarında sakladı.

Doğrulunca, gözlerini gözleriminden çekmeden "İlhami gelmiyor musun yukarıya!!?"

Sorusunda bariz bir uyarı olduğu gerçekti. Kısılı gözlerimle "Sen çık geliyorum" dedim ve önüme dönerek hafifçe dudaklarımı buruşturdum.

Ayak sesleri 'Ben yukarı çıkıyorum, sende bir an önce arkamdan siktir olup gel' der gibiydi. Yarım ağız gülerek "Ya sabır ya Allah" başımı her iki yana sallayarak alt dudağımı hafifçe ısırdım ve ellerimi dizlerime sertçe vurup ayağa kalktım.

Sonra da cenge gider gibi merdivenlerden gürültülü şekilde yukarı çıktım.

Odaya yaklaştığımda kalp ritmim daha bir düzensizleşmeye başladı. Gözlerimi yumduğum gibi derince ohlayıp parmak ucuma basarak, bedenimi her zamanki odama daldırdım.

Genelde ayrı odalarda yatsakta, şu son iki haftadır aynı odada, farklı yataklarda uyukluyorduk.

Odaya göz gezdirdiğimde aynanın önünde süslenen bir bedenle karşılaşmam tesadüf oldu.
Beklemiyordum çünkü. Ömer ise diğer odaya götürülmüştü.

Boş ve kısık bakışlarla onu süzdüğümde hiç birşey hissetmediğimi işte şimdi daha iyi anlıyordum. Halbuki bundan iki yıl kadar evvel ona dokunmak, beni gururlandırıyor, özgüvenli hissettiriyordu.

Ama şimdi içimi derin bir keder kaplayınca, arkamı dönüp adım atacağım sırada

"İlhami nereye?" ses tonu vicdan azabı çekmeme neden oldu. Gözlerimi saniyelik olarak yumup dudaklarımı dilimle ıslatarak "Ömer'e bakacağım" dedim.

"Ömer uyuyor, rahatsız etmesen!"

"Su içmeyi de unuttum içip geliyorum"

"Su Burada var"

Ağzımın kenarıyla kısıkça 'Her boku da düşünmüş amına koyayım' demekten kendimi alamadım.

Hisli bir nefes verip tekrar ona döndüm. Omuzlarını açıkta bırakan geceliği giymişti. Dudaklarımı vay vay vay der gibi bükerek, ayak parmak ucundan saç teline kadar milim milim inceleyip sessiz bir kahkaha attım.

Tek kaşı havada neden güldüğümü sorgular gibi yüzüme baktı. Ulan bu geceliği bizzat nişan günü hediye niyetine almıştık. Artık ne kadar ağzımızın tadını götürdüyse demek ki, bu üzerinde gördüğüm ikinci seferiydi. Daha kullanılmamış, beyaz ışıkta adeta parıldıyordu.

YASAKLI GÜNAHLAR    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin