6.

2.6K 111 59
                                    

Köy meydanında ninemin almam için listelettiği malzeleri aldığımız gibi, İlhami, yani artık benim için 'abi' yok ama o illa bana abi diyeceksin diye tutturunca, benim için artık hiçbiri şey olan İlhami abi ile beraber tarktöre bindik.

Belki de abi fantazisi vardır bilemem...

Şimdi ise, onun koltuğunun hemen yan tarafındaki tekli koltuğa kalçamı yaslayarak, taşlı, tozlu ve çukurlu yolda ilerliyor, koltuklarda sürekli zıplıyorduk

Traktörlerin de böyle bir dezavantajı vardı. Koca tekerlekli araçlar oldukları için, eve varana kadar bağırsaklarınız, midenizle, karaciğerleriniz de, akciğerinizle yer değiştirebiliyordu.

Gerçi yanımdaki adam alışıktı. Sürekli traktörde git gel yaptığı için, aklı da kendisi gibi bazen git gel yapabiliyordu bazen.

Başını dönderip bana sırıtık bir şekilde bakarak göz kırptı "Kucağımda da böyle güzel zıplamanı istiyorum!!" dediğinde, beklenmedik bir sinir bedenime karıştı. Ağzım açık onun pişkin ve bir o kadar pervasız cümlesine, kaşlarım çatık dudaklarım buruşmuş bir şekilde baktım.

O da, bir yola bir de benim ifademe bakıyordu. İçimden ah o geceyi hiç yaşanmamış varsaymak için, nelerini vermezdim ki diye geçirerek "Terbiyesizleşme istersen!!" esefle kınamama "Hmm, benimkini ağzına alırken terbiyen neredeydi peki" diye saçma sapan bir karşılık verdi.

Başımı sabır çekerek iki yana sallayıp sustum. Çünkü sözlerinde birazcık da olsa haklılık payı var gibiydi.

Sonuçta onun üstüne atlayan bendim ama o niye müsade etmişti bana.

İşte orada bir meçhuliyet vardı...

****

Birkaç dakikanın ardından, meydanın çok da işlek sayılmayan bir mahallesinde, traktörü durdurup kontağı cebine attı ve sağ elinin tersiyle inmem için bacağıma vurup "İn haydi!!" diye dokunduğunda ister istemez kasılmama neden oldu.

Bunu farketti ama üzerinde durmayarak tek bacağı üzerinden atlayarak traktörden indi. Hemen ardından, bende onun arkasından indiğimde, elini cebine iliştirerek, deponun anahtarını çıkardı.

Anahtarı yerine sokuşturup "Bak ne güzel sokuldu. İşte biz buna birbirlerini tamamlayan mallar diyoruz" dedi, sırıttı ve kapıyı kendine çekerek deponun, mavi kapısını eliyle iterek bir adım kenara kaydı "Bizde birbirimizi tamamlayan mallar olacağız" ağzı kulaklarına kadar gerilip, eliyle bir majeste ağırlar gibi yaparak "Buyur geç buğday tanesi" dedi.

Gülüyor muydu ciddi miydi bilmiyorum ama çok değişik bir ifadeyle süzüyordu beni. Hiçbir anlam yükleyemiyordum ifadesine

Resmen kendi ayağımla, fermanını kesmeye gelmiştim. Daha önce iki kere ilişkiye girmiştim ama onlar o kadar kürdan birşeydi ki, sinek ısırığı gibiydiler.

Şimdi de ise karşımda, benden 13 yaş büyük ve 13 santim uzun bir oruspu çocuğu duruyor, sırf bir hataya düştüm diye hayatımı cehenneme çevirmeyi düşünüyordu.

Karanlık ve kocaman depoya, küçük birkaç adım attığım da, arkamdaki kapının kapanma sesi doldu kulağıma. Hemen ardından deponun ışığı açıldı.

Depoya göz gezdirdiğimde, en köşede baya temiz ve çok rahatmış gibi gözüken çift kişilik karyola. Onun hemen karşısında kurulan küçük bir tezgah ve tezgahın üzerinde kullanılacak belli başlı ıvır zıvırlar. Yatağın sol tarafında çekmeceli bir komodin. Onun da üzerinde oğluyla çerçeveletilmiş bir resim duruyordu.

Ben yerimde mıhlanmış beklerken, İlhami abi beni umursamadan yatağa doğru ilerleyip, ayakkabısını ayağından indirerek, ayağıyla yatağın altına sürdü. Yerler gayet temiz duruyordu aslında.

Sırtını yatakla buluşturduğu gibi, ellerini başının altına koydu. Güzel kara saçları ise, adeta yastıkta dağılarak, çok estetik bir görüntü sunuyordu.

Bakışlarını bana çevirmeyip, tavana dikmiş, yeni boyanan tavanı izliyordu düşünceli bir şekilde.

Bende orta direk şaban gibi, deponun ortasında kala kalarak, onun beni çağırması için, gözlerimi dikmiştim yüzüne. Açıkçası öpülen dudaklarım hala cayır cayır yanıyordu. Gerçi uzun süredir öpüşmediğim için, maymunun biri öpse yine cayır cayır yanardı da neyse...

Bir süre sonra, başını bir tur dönderip yüzüme baktı. Gözlerine baktığımda tek bir mimik dahi oynamıyordu. Köylülerin ona karşı olan ön yargıları, şerefini alırken, yanın da bonservis olaraktan insani duygularını da satın almışlardı heralde

Yerinden kıpırdamadan Şekilli dudaklarını aralayarak "Gelsene, orada bekleme yapma" dediğinde, açıkçası afalladım. Afalladığımı gizlemek için aynı şekil tepkisizce kahvelerine, karalarımı dikerek, yerimde bekleyiverdim.

Kulağıma dolan ses tonu ise, şehvetten uzak, şefkate yakın bir sesti. Bu biraz da olsun kasılan vücudumu, gevşetmişti.

Ardından ayaklarımı yerden istemeye istemeye sürüp yanına vardığımda, dudaklarına minik bir tebessüm kondurarak bir kolunu yana açıp fısıldadı "Gel, dinlen biraz" dedi.

Tekrardan gevşeyen vücudum kasılmış biraz sinir karışımı bir tonda "İşini hallet de bir an önce köye gitmem lazım." dedim

Tekrar fısıldayarak ışıl ışıl parlayan kahveleriyle "Yok öyle birşey, burayı sadece sana göstermek için getirdim" dediğinde kavisli kaşlarım yukarı kalktı yavaştan. "Sen istemeden de o işi yapmam, o kadar da şerefsiz değilim" diye cevaplayıp iç çekti.

Kaşlarım ve kasılan vücudum yavaş yavaş çözülürken, ne diyeceğimi, nasıl bir tepki vereceğimi kestiremiyordum, kestiremeyince, derin bir nefes vererek kalçamı sinirle yatağın köşesine yaslatıp önüme döndüm ve yavaştan ellerimle oynamaya başladım.

Şu saatte deponun içerisinde, yazın sıcağında buz gibi bir sessizlik çökmüştü. Bu sessizliği az da olsa kıran nefes alış verişlerimiz ve oturduğumdan beridir stresle titretilen bacağımdı.

O kahvelerini bana dikmiş, ben karalarımı nereye dikeceğimi şaşırmıs bir halde, oturduğum yerde huzursuzca bekliyordum.

Ama aklıma gelen düşünceyle başımı İlhami abiye döndererek "Sende şey misin?...yani erkeklerden hoşlanıyor musun?" diye soru verdim. Bu sessizliği dağıttığım için, salak gibi gururlu hissetmiştim kendimi

"Yok değilim ama geçen gün iyi iş çıkardın. Açıkçası bir daha denemek isterim" diye kışkırtıcı bir tonla cevaplattı sorumu.

Birkaç saniye bakışmadan sonra, yatağın diğer ucuna kayarak bir yastık koydu az önceki yerine ve "Gel biraz dinlen. Korkma dokunmam sana" ben cevap vermezken devam etti "Kaşın nasıl oldu?"

Sorusuna, ellerim aniden yara olan alnıma gitti. Tamamen aklımdan çıkmıştı çünkü "Daha iyi!" diye yanıt verdim ve gerçekten o sikik tavuğu kovaladığım için yorgun düşmüştü narin bedenim.

Aynı şekil ayakkabılarımı çıkararak yatağa cenin pozisyonunda uzanıp başımı yastığa gömdüm. Sağ elimi de yastığın altına sıkıştırarak onun kahvelerine baktım dakikalarca

İlhami abi de, kolunu kırarak yumruk yaptığı eline yanağını koyup "Çok saf bir çocuksun biliyor musun?...Tabi geçen günü saymazsak"

Haklıydı. Saftım. Belki de salak ama kalbimde kimseye dair kötülük beslemezdim. Geçen günkü olay da şeytanın bacağını kırarak, ilk yasaklı günahımıza balıklama atlamıştım ama umarım tekrarı gelmezdi.

"Geçen günkü olayı unut, bir an boşluğuma..."

"Hayır, çok iyi hissettirmişti" diye diretince, gözlerimi devirdim.

Daha da ses etmeden, gözlerimi karanlığa kapattım. İlhami abi tarafından üstüme örtülen örtü sayesinde, anında uykuya dalmıştım.

*******

Ben geldim yine...

Emre sizi çok özlemiş...

Emre'nin size anlatacağı çok şeyi var çünküüüüü 😍😍😍

Diğer bölümde görüşmek dileğiyle

Bu arada diğer bölümde karakter fotoğraf bölümü ister misiniz?
Yoksa aklınızdaki ile devam mı?

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now