30

1.4K 93 80
                                    

Emre

***

"Özlem hanım. Evde bakılacak olan hastalarımız var mı?" diye soruma, parmağıyla kibarca bir dakika yaparak bilgisayardan kayıtlara baktı.

"Derman taş diye bir teyzemiz var Emre bey" diye yanıt verdi. Elim çenemde hmmlandın, tekerlekli krem rengi deri koltuğumu biraz geriye iterek ayağa kalktım.

"Tamam o vakit. Ben bir ziyaret edeyim Derman teyzeyi. Sen gelen hastalarla ilgilenirsin. Muayene için gelen olursa da beklemelerini söylersin"

Güler bir yüzle "Merak etmeyin" diye karşılık verdi.

Bakışlarımı özlemden alıp gözümü dolaba diktim. Bu arada Hakan, birkaç gün önce Özlem'den etkilendiğini söylemişti bana. Bende acele etmemesini söyleyerek beklemesini söyledim. Sürekli Özlem bana bakmaz deyip, ezik psikolojisinde takılıyordu. Halbuki çok yakışıklıydı. Sanırım mesleğinden ötürü olumsuz bakıyordu kendince...

Özlem odamdan çıkıp, hastaların iğnesini yapmaya giderken, bende sağlık çantamı elime alıp, dolaptan birkaç ilaç alarak içine koydum. Tansiyon ve şeker hastalığını minimum seviyeye indiren ilaçlardan...

Kapıdan çıktığımda Hakan'ı dışarda başını Türk bayrağının asıldığı direğe yaslamış, öylece yere bakarak düşünüyor gördüm. Alt dudağımı ağzıma alarak yerimde iki saniye kadar durup, beyaz önlüğü üzerime geçirdiğim gibi hızlıca kapıdan çıkıp Hakan'ın yanına yetiştim

Elimi omzuna yasladığımda yerinde irkildi. "Az sabret be emmioğlum!!" dediğimde, gözlerini devirip cevap vermedi. "Neyse ben Derman teyzenin yanına gidiyorum. Sana zahmet benim odaya bir el atsana" diye ricada bulundum.

Başını salladı "Merak etme kardeşim" dedi yamuk bir gülüşle. Omzundan tutup sıkıca sarıldım. Kulağına eğilerek "Sabreden derviş ne kazanmış. Muradını tabii ki" diye alayla söylememle kıkırdamaya başladı

Onadan ayrılıp "Haydi bana eyvallah"

Daha fazla soğuk havada beklemek istemedim ayriyeten içim bir tık kıpır kıpırdı. Belki de Hatice'nin mezarına gittiğimden dolayıydı bilmiyorum ama arabayı ıslık çala çala arabayı çalıştırdım. Beş dakika geçmeden Derman teyzelere vardım. Arabadan inip, arka kapıyı açıp sağlık çantasını parmaklarım arasına kıstırdım ve pantolonum yerdeki çamura bulanmamak için, dikkatli bir şekilde iki adımda kapıya yetişip, yumruk yaptığım elimle biraz yüksek vurdum.

Kaç gündür kar yoktu. Sanırım yavaş yavaş köyü terk ediyordu. Bu iyiye işaretti. Biraz olsun güneş görmek kemiklerimize iyi gelecekti.

Kapıyı bir daha çalacağım an, elimi havada bırakan yüzle karşılaştım. Beni görünce şaşırıp kaşlarını bitiştirdi. Ağzımı açıp ne işin var burada diyecektim ki, birden bire susmayı tercih ettim. Beni susturun şey ise ondan uzak durmak isteyişimdi.

O da bakışmamızı daha fazla sürdürmedi. Gözlerine baktığımda ise uzun süredir doğru dürüst uyumadığı kanısına vardım. Buruşturduğu dudaklarıyla kapıyı ardında bırakarak içeriye doğru yürüdü. Hemen arkasından bir adım içeriye atarak kapıyı sessizce arkamda kapatıverdim.

Biraz yüksek sesle geldiğimi haber vermek için "Derman teyze?" dedim

"Doktor bey oğlum. Odaya gel sana zahmet. Kusura kalmayasın. Sırtımın ağrıları iyice arttı"

Sesin geldiği odanın kapısını açarak adım attım "Estağfurullah Derman teyzem" dedim.

Çantamı yere indirerek içinden  stetoskopu çıkarıp boynuma astım.

İlhami gözünü ellerime dikmiş ne yaptığıma bakıyordu. Biraz huzursuz hissetsem de bozuntuya vermeden gülümsedim yanımdaki yaşlı kadına

"De hele bana! Neren ağrıyor?" diye sorduğumda, sağ kolunu, her iki bacağını, sırtını, midesini, gözlerinin sık sık sulanmasından şikayet edince İlhami kıkırdayayarak "Derman teyzem. Yıkılmışsın yahu. Sağlam yerin kalmamış"

Ona belli ettirmeden başımı önüme alıp, kahkaha atmamak için alt dudağımı ısırtım. Derman teyze ise "Ne yapayım oğlum. Kalkıp namaz dahi kılamıyorum. Bana da birşey olsa, torunlarıma kim bakacak!!" üzgün bir sesle sitemini etti. Torunları daha küçüktü. Biri büyüktü o da sanırım üniversiteye okumaya gitmişti.

Bu şekil birkaç soru daha sordum. Ona gerekli ilaçları not defterime yazdım. İşim bitince Derman teyzenin elini öpüp başıma koyarak odadan çıktım. Kapıyı tam kapatıyordum ki, aklıma gelen şeyle tekrar kapıyı aralık bırakıp başımı içeri soktum. Çekinerek de olsa İlhami'ye bakmadan "İlhami, yani İlhami abi Derman teyze ilaçları hemen almalı. Bende git gel yapamıyorum. Gelip sen alsan. Hem oğlun da okuldan çıkacak birazdan"

Benimle münakaşaya girmeden, başını sallayıp ayaklandı. Önden ben çıktım. Aynı saniyelerde arkamdan İlhami çıkıp kapıyı yumuşakça kapattı.

Arabamın yanında bir müddet bekledim. Ondan da hareketlilik olmayınca başımı kaldırdım. Özlem giderir gibi bakıyordu yüzüme. Ona baktığımı farkedince bıçak gibi kesti gözlerini.

"Ben arabamla gelirim. Sen git" dedi.

"Tamam" deyip tam arabaya biniyordum ki, bana doğru birkaç adım attı. Kolumdan tutarak uykusuz gözleriyle "Özür dilerim sana vurduğum için. Bir an kendime hakim olamadım"

Bunu beklemediğim için, biraz afalladım ama belli etmeden "Sorun değil. Unuttum bile" diye karşılık verdim

Tekrar dudaklarını aralayarak fısıldadı "İyi ki bu köye geldin. Ne kadar büyük bir hata yaptığımı şimdi daha iyi anladım"

Dudaklarıma zoraki bir tebessüm kondurup başımı salladım sadece. Arabamın kapısını açtığımda arka taraftan Sadık abiyi gördüm "Ooo, gençler nereye?" diye sorup iki adımda yanımıza vardı.

İlhami arkasını dönerek mutlu olmuş bir ifadeyle "Sadık. Ne arıyorsun burada?" diye sordu.

"Öyle, geçiyordum. Seni, yani sizi görünce yanına geleyim dedim" 

İlhami yüzündeki tebessümü bozmadan bana dönünce, karalarımı Sadık abiye diktim. Gözlerinde acı çeken insanın duygusunu fark ettiğimde elimden olmadan kaşlarım hafiften çatıldı.

Bana dönüp yutkunarak baktığında daha bir kesin emin oldum. Çok derin bakıyordu. Tıpkı ben gibi, İlhami gibi. Acı çektiği belliydi.

"Sadık abi nasılsın?" diye sorduğumda "Eyvallah doktor. Sürünüp gidiyoruz. Bakalım nereye kadar gidecek bu yolculuk" bana bakmıyordu. Gözleri İlhami'nin çehresinde dolaşıyordu.

Aralarındaki derin dostluğa daha bir hayran oldum. Kulağıma birkaç sesle beraber arkadan ezan sesi de gelince, karalarımı Sadık abiden alıp İlhami'ye çıkardım

"Şey, ben gidiyorum. Gelirsin" dedim ve daha da beklemeden, Sadık abiye baş selamı verip arabaya atladım. Arabayı anaryaya alarak arkaya doğru sürüp viraj aldığım gibi oradan uzaklaştım.

***

Ah Sadık ah 😊

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now