27.

1.5K 95 106
                                    

Merdivenlerden tıkırtılar kulağıma gelince, elimi ağzıma götürüp esnedim ve gözümü açarak ilk saate baktım. Saat 9'a gelmek üzereydi. Bu da demek oluyordu ki, normal günlere göre epey uyumuştum. Başımı merdivenlere kaldırdığımda, Ömer'in kardeşiyle oturmuş, oyunlar oynadığını gördüm.

Bu görüntü karşısında gülümseyerek uzandığım koltukta yavaşça doğrulup onları seyre daldım. Ömer sargılı kolunu oynatmadan arada kardeşine öpmesini söylüyor sonra tekrar oyunlarına dönüyorlardı.

Üç gündür kolu sargıdaydı. Bugün akşama doğru çıkartırdım heralde. Annem de elindeki tesbihle mutfaktan çıkarak duasını bitirdi ve elini yüzüne sürerek konuşmadan bana kahvaltının hazır olduğunun haberini verdi. Karşılık olarak tebessüm edip gözlerimi kapatıp açtım ve ayaklanarak çocuklarıma doğru yürüdüm.

Ömer beni görünce ağzı kulaklarına varıp parmağıyla kızıma beni göstererek "Bak baba kalkmış benim güzel kardeşim. Haydi koş" dediğinde, kızım ayaklanarak benim tarafa doğru "Dadaaaa" diye geldi. Diz üstü çöküp kucağıma alıp defalarca kez öptüm. Ardından beraber lavaboya doğru yürüdük. Önce onun yüzüne su vurdum. Ardından kapıdan başımı biraz uzatarak "Ömer, gel yüzünü yıkayayım oğlum" dedim.

O da, aynı şekil çok bağırmadan "Babaannem yıkadı babaaa" diye yanıt verdi.

Madem öyle kızımın yüzünü yıkayarak başına öpücük kondurup beraber mutfağa geçtik. Kapı çaldığında ise, annem "Safiye gelmiştir" diye ayaklanacaktı ki izin vermedim.

Ağzımdaki lokmanın üzerine bir yudum çay içerek mutfaktan çıkıp kapıya doğru yürürken bir kez daha vuruldu. Elimi kapı koluna uzatarak açtığımda, beni yanıltan, ve asla beklemediğim bir sima ile karşı karşıya kaldım

Arkasında da, Özlem hemşire durmuş etrafına bakıyordu. Umursamaz bir edayla, kara gözleriyle kapıyı kastederek "Müsade edecek misiniz artık? İşimiz daha uzun çünkü!"

Sesindeki umursamazlık öfkemi fokurdatacak cinstendi. Fakat çabucak kendime hakim oldum. Şuan belli ettiremezdim. Dudaklarımı aralacağım vakit, gözlerini benden alarak arkasını dönüp "Özlem hanım, aşılar hazır mı?" diye sordu.

"Hazır doktor bey. Hepsini hazır edip öyle getirdim!" diye karşılık verdi.

Anladım der gibi başını sallayarak önüne dönüp karalarını tekrar bana çıkardı ve merdivenlerden bir basamak kalktı. Evimizin girişinde iki basamaklı merdiven bulunuyordu...

Boğazımı temizleyerek "Ne aşısı bu?" diye sorduğumda "Geçen gün kahvehanede herkese duyurmuştum diye hatırlıyorum. Siz de oradaydınız diye hatırlıyorum sanki!" diye gözlerini devirdi

Ağzımın kenarıyla sabırlar dileyip dişlerimi sıktım. Bir adım kenara kayarak ona yol verdim. Diğer basamağı da aşıp yanımdan geçecek iken, aklıma gelen şeyle ister istemez elimi bileğine attım. Şuan tuttuğum yer alev alev yanıyordu avucumda.

Belli ettirmeden dudaklarımı araladım "Bu şekil giremezsiniz?" dedim üzerlerini kastederek

Şaşırıp, sıkıntılı bir tavırla tek kaşını kaldıracağı vakit, ona fırsat vermeden devam ettim "Çocuklarım hem doktorlardan, hem de iğneden korkuyor. O yüzden beyaz önlüklerinizi askılığa asın"

Ciddiyeti elden bırakmadan, beyaz önlüğünü omuzlarından sıyırdığında, altındaki dar badiden dolayı kollarındaki pazuları iriceleşmiş, kendini sergiliyordu adeta. Ardından sıyırdığı önlüğünü kapı önündeki askılığa asarak yüzüme baktı.

"Yeterli mi?" diye sorunca, ağzım açık onun hala değişimine adapte olamamamın şaşkınlığına kıkırdadım.

Elimle ileriyi göstererek "Geçebilirsiniz doktor her ne boksa"

YASAKLI GÜNAHLAR    Kde žijí příběhy. Začni objevovat