3.

3.2K 127 58
                                    

Uyarı: +18 sahne bulundurtmaktadır

Kahvehane çıkışı, babam İlhami abiyle biraz sohbet ettikten sonra, dedemlerle birlikte eve doğru yürüdüler. Ben ise babama biraz daha kalacağımı ve daha sonra geleceğimi söyledim.
Hakan ise arkadaşlarıyla Fenerbahçe Beşiktaş maçını izlemeye dalınca, futbolla pek ilgisi olmayan ben, Hakan'ın kulağına fısıldayıp "Hakan, ben eve gidiyorum kardeşim, sen maçı izle sonra gelirsin" dedim tebessüm ederek.

Maç keyfinden olsun istemedim açıkçası. Hakan omzunun üzerinden başını bir tur döndererek "Emin misin?...istersen sende bizimle maç izle, sonra beraber eve döneriz" dediğinde, masum suratına kıyamadım ve elimi omzuma vurarak "Yok yok, sen izle kardeşim. Hem yolu biliyorum ben"

"İyi peki, sen bilirsin" dedi şerefsiz. Karanlıktan korktuğumu da bildiği halde. Bu arada Hakan, bu dünyada benim eşcinsel olduğumu bilen tek kişiydi. Ağzı sıkı olduğundan, geçen yıl dağıttığım her boku, saf gibi ona anlatıyordum.

Hakan maçtan gelen tribün sesiyle önüne dönünce, bende neyse diyerekten ayaklandım. Gözüm az ilerdeki masada oturan İlhami abi şerefsizine değdiğinde, tek başına oturmuş, kendi halinde dalgın gördüm.

Onun da, gözleri beni bulunca, yarım ağız kenardan gülerek, bardağında ki, sıcak Portakallı oraleti bir dikişte içip, bardağı masaya bıraktı. Cebinden çıkardığı 20 TL'lik yeşil banknotu çay altlığının altına koyarak ayağa kalktı ve yanıma doğru yürüyüp kolumdan tuttu.

"Yürü haydi, yolun yarısına kadar sana eşlik edeyim" derin bir nefes alıp derince ohladım. Kitabımda asla yalana yer yoktur. çünkü maç başladığından beri, canım sıkılmış eve nasıl gideceğimi düşünüyordum. Yol arkadaşı bulmam içimi rahatlattı biraz...

İlhami abi, belimden hafif ittirince, tek bir cevap bile vermeden, zifiri karanlık havada, yer yer çukurun olduğu ve ayaklarımın sık sık çukurlara girmesi, sürekli sendelemem, İlhami abiyi en son illahlah ettirmişti.

Sinirlerini yatıştırmak için "Kız arkadaşın var mı?" diye soru sordu merak umursamayan ses tonuyla.

Tek kelimeyle "Yok" dedim. Madem merak etmiyor, öyleyse ne sikime soruyordu ki...

"Hala, milli olmadın yani, hâlbuki ben senin yaşındayken okulun bütün kızlarını elden geçirmiştim"

Ezikler gibi konuşunca "Marifet mi bu Allah aşkına" dedim ve gözlerimi sanki görecekmiş gibi devirip önüme döndüm. "Marifet tabi, senin gibi korkak olup, namusum da namusum mu diyim amına koyayım" dedi alaylı bir şekilde.

Ona haddini bildirmek için, tam ağzımı açıyordum ki "Evime geldim ben, bundan sonrasını nasıl geldiysen öyle gidersin artık. Haydi eyvallah" ve arkasına bakmadan büyük adımlarla evine doğru yürüdü

"A-ama ben..." korkudan omuzlarım çöktü. İlhami abi evinin kapısını sertçe çaldığında, dışardaki ışık yandı ve çok geçmeden karısı yalancı bir gülümsemeyle kocasını içeri buyur etti.

Oflayıp, istemeye istemeye, İlhami abinin evlerine doğru sürdüm ayaklarımı. İnşallah kovmazdı beni.

Kapıyı çalmakla, çalmamak arasında kaldığımda, gözlerimi devirip içimden 'En fazla ne olacak ki' dedim ve kapının ziline bastım.

Karısı tekrar koşar adımlarla kapıya gelip açtığında, şaşkınlıkla tebessüm etti bana. Bu seferki tebessümü, öncekine nazaran daha samimiydi.

"Hoş geldin Emre'cim buyur geç"

"Kim o" tanıdık sesi duydum. Tekrar konuşup "Benden habersiz niye milleti eve buyur ediyorsun Hatice" sinirli bir sesle konuşunca, karısı buruşmuş yüzünü saklayıp sabır çekti. Ardından bir adım kenara kayarak bana yer açtı. Hatice abla mutfağa doğru gittiğinde, biraz utangaçlık, biraz da istenilmeme korkusuyla adımladım

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now