15. +++

2.9K 105 101
                                    


Smut uyarısı +18

****

İlhami'nin ağzından

Kucağıma öyle güzel yakışıyordu ki, dokunmaya kıyamıyordum.

Halbuki, yıllardır köye gelip gidiyordu, ne o beni takardı, nede ben onu ciddiye alıp muhabbet etmezdim. Ki o aralar yaşı henüz çok küçük ve toy bir çocuktu. Ama şimdi ellerini boynuma bağlamış, küçük dudaklarını öyle güzel oynatıyor, çekik gözlerini öyle güzel yummuştu ki, gözlerim sürekli açılıp kapanıyor onun her hareketini her zerreme kazımak istiyordum.

Son kez gözlerimi araladığımda onun da gözleri zevkten kısılmış, kahvelerime bakıyordu.

Belime kenetlediği, bacakları belimden gevşeyip kayacağı vakit, kalçalarından biraz daha hoplatıp kendime daha çok bastırarak, sırtını yavaşça duvara yasladım.

İşte şimdi vücutlarımız tek bir bedende toplanmış gibiydi

Kısıkça inleyip, başını kenara kaydırdığında, beyaz gerdanlığını bana sunarak nefeslendi. Bakışlarım bir süre beyaz tende oyalandı ve bulduğu küçük bir et bene doğru uzanıp, ağzıma alarak ilk dil darbesini attım. Karşılık baştan çıkarıcı bir şekilde ahhlayıp, elini başımın arkasına atarak daha çok bastırdı efil efil kokan boynuna.

Belki de bu tene ilk ve son kez dokunacaktım. Bana dokunduğu ilk günü hatırlıyorum da, yabancısı olduğum bu duyguya elleriyle beni çekip bu günaha boyamıştı.

İlk zaman çok fazla vicdan azabıyla baş başa kalsam da, şimdi değil bu tende ayrılmak, ölene kadar bu şekil kalabilirdim. Öte yandan Hatice benden son bir şans isteyip oğlumuz için en iyisini dileyecegine söz verdiğinde mecbur kabul etmiştim bende.

"İlhami" ismimi anarak derince inlediğinde, boynundan ayrılmadan sırtını duvardan alarak, emniyetli bir şekilde yatakla buluşturup başını arkaya salıverdim.

Kendini tamamen bana teslim etmiş, az evvelki azimkar halleri tuzla buz olup gitmişti. Karşımda ise çok iştah açıcı bir boyun duruyor, beni kabul etmek için üst üste yutkunuyor, adem elması ise bir yukarı bir aşağı gidip geliyordu.

Güzel, beyaz pürüzsüz boynunda derin bir kederle, karışık ince bir hevesle kabul edip, boynunda en muhtaç olduğum yerde dudaklarımı hareket ettirmeye başladım.

Parmaklarım ise, Emre'nin giydiği mavi tişörtün içine girerek, hafif dolgun göğüslerini doğurmaya ant içmiş gibi öyle tatminkar şekilde hareket ediyorlardı ki, altımdaki bedenin az daha eriyip yok olacağından korkmaya başladım

Onun bana bahşettiği ise ince kısık sesiyle inlemek, belimden tutup kendine daha çok bastırmak oldu.

Çok geçmeden güzel bacaklarını belime sararak, gömleğimi elinde buruş buruş yaptı "Yüksek sesle inle, o güzel sesini kendine saklama" emir verir tonda konuşup hafif terlenmiş alnına dudaklarımı bastırdım.

Her ne kadar cüretkar bir profil çizsede, şuan altımda utangaçlıktan eriyordu adeta.

Kapalı gözlerini ağır ağır aralayarak yüzüme baktığında, burnuna minik bir öpücük kondurup "Daha fazlasını istiyorum ilk ve son kez!!" izin almadan ileri gidesim yoktu. Ona bu kötülüğü yapamazdım. O kadar da vicdandan yoksun bir adam değildim.

Hafif tebessüm ederek başını evet anlamında salladı ve başını biraz yukarı uzatarak dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Bir müddet öpüştükten sonra kulağına eğilip fısıldadım. "Gömleğimi çöz!!"

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now