16.

1.9K 94 96
                                    

İlhami

İki hafta sonra

Sabah erkenden uyandığımda kendimi çok bedbaht sanmakla birlikte biraz halsiz de hissediyordum.

Elimi alnıma götürerek biraz ovaladıktan sonra başımı yan tarafıma çevirdiğimde sıcaktan olacak ki, oğlum başını karnıma koymuş, üzerimdeki beyaz atleti elinde sıkarak yumruk haline getirmiş, öylece uyukluyordu.

Köfte dudakları öyle güzel büzüşmüşlerdi ki sevimliliğine sevimlilik katmıştı adeta.

Başımı oğlumdan alıp, odada turlattığımda, eskiden olan ama aylardır saklanan resmi aynanın hemen yan tarafına bantla yapıştırılmış gördüm.

Ben ve Hatice evlendikten iki ay sonra çekinmiştik. O günü hiç unutamıyorum.

Ömer'in anne karnına ilk düştüğü anı doktordan duyduğumuzda anne baba olacak olmanın heyecanıyla ayaklarımız yerden kesilmiş hissediyorduk ikimizde.

Sonra da hastane dönüşü Hatice'yi alıp, kaleye çıkartarak, saatlerce koca şehrin güzel manzarasını izlemiştik.
Dönüşte ise bulduğumuz ilk sokak fotoğrafçısından rica edip bu fotoğrafı çekinmiştik.

O günlerde öyle aşkla, öyle sadakatle birbirimize bağlıydık ki, kimse bizi yıkamaz zannediyordum ama Hatice'nin gün be gün kendini soyutlaması, değişmeye ve dahi herşeye şüphe ederek temkinli yaklaşmaya başlaması, artık yuva bildiğim evimi, ocağımı bana çıkılmaz bir hale getirmişti.

Şimdi ise bu fotoğrafın oraya asılıp asılmaması zerre umrumda değildi. Sadece haftalar önce birbirimize bir söz vermiştik.

Oğlumuz için en iyisini dileyecek, evin huzurunu kaçıracak her türlü kötü enerjiyi kapı dışarı def edip öyle zuhur ederek ayak basacaktık eve.

Gerçi Hatice'nin bu kaçıncı benden şans isteyişiydi bilmiyorum ama daha önce onu uyardığımda sadece gözünü korkuturdum. Şimdi iş boşanma evresine gelince aklı biraz olsun selim olmuştu.

Minik kollar bu sefer ellerini belime sarınca düşüncelerden sıyrılıp, sessizce kıkırdadıktan sonra elimi Ömer'e uzatarak kucağıma aldım.

Bir an gözünü açıp etrafa bakındıktan sonra ellerini boynuma dolayarak usulca uykuya daldı. Normalde çocuklar çok yaramaz olur derlerdi ama Ömer'im öyle değildi. Çok uysal bir çocuktu. Bebekken de öyleydi.

Onu uyandırmadan şakağından öpüp çenemi yavaşça başına yerleştirdim

Geçen gün Hatice ile tartışmamız, hemen akabinde Ömer'in bayılmasıyla daha temkinli davranıyordum herşeye.

Bu hayatta annem ve oğlumdan başka tutunacak dalım kalmamıştı. Hatice hep muallaktaydı. Güvenemiyordum.

Hatice ise günlerdir bir dediğimi iki etmiyor, bir evlilik için ne gerekli ise öyle davranıyor, güler bir yüzle evde hayalet gibi dolaşıyordu. Bende kocalık vasfımı yerine getirmeye çaba gösteriyordum.

Yavaş yavaş Emre'yi unutmak istiyor, Hatice ile eski günlere merhaba demek istiyordum artık. Beni kör ve sağır eden herşeyi elimin tersiyle itmeye çalışsam da çok zorlanıyordum.

Dakikalar sonra Hatice elinde kuruyan hamurla odaya gelerek güler bir yüzle "Ömer hala uyuyor mu?" dedi.

Dudaklarımı gülümsemeye zorlayarak "Hmm, sen ne yapıyorsun?" diye geçiştirdim.

"Kahvaltı için tandırda ekmek yapayım dedim. Sıcak sıcak yeriz" oğlum başını diğer tarafa çevirip gözlerini araladığında, kahvelerimi Hatice'den alarak oğlumun başına öpücük kondurdum

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now