8.

2.6K 111 67
                                    

Ninem, dedemin başını avuçlarının arasına alarak, sakağından öptü ve tam karşısına geçip konuşmaya başladılar ikiside. Muhtemelen konu dünkü sikik tavuktu yine.

Ben ise, oturduğum sandalyede, bacak bacak üst üste atmış bir şekilde, üstteki bacağımı sallıyor, bir elimde telefon diğer elimde sıcak havalardan dolayı hararetimi alması için içtiğim çay bardağı duruyordu.

Kara gözlerimi ise biraz uzağımda oturan nineme diktiğimde, dedemin yanında ufacık kaldığını gördüm. Bu durum istemsizce kıkırdamama neden oldu. içimden 'Deve ile cüce yine konuşuyor' diye geçirdim.

Onlar kendi aralarında uzun uzun konuşurken, ben de elimdeki sıcak çay  bardağını ağzıma götürerek bol şekerli kaçak çaydan bir yudum içtim. Şekerli olan herşeye zaafım vardı çünkü.

Gözüm tekrardan buruşuk bedenlere ilişince, başta güzel güzel konuştuğunu gördüm. Sonra çok geçmeden konuşmaları hararetli bir tartışmaya evrildi.

Deve kadar heybetli olan dedem, cüce olan nineme parmağını uzatarak, dövüşe hazır bir horoz gibi ayağını yere sürtmeye başladı.

"Allaaa  başladılar yine" diye kıkırdamama, dedem horoz gibi kanatlarını kabarttı. Ninem ise tavuk gibi kuyruğunu yana açtı resmen. Onlar gözleri kısılı bana bakarken, ben anında bacağımı yere indirip, kendime çeki düzen vererek elimdeki cay bardağıyla "Ben kaçar!!" diyerekten bahçeden koşarak adımlarla toz oldum.

İçeri geçtiğim de, bu sefer seslerine daha bir bağırtı eklettiler.

Yanaklarımı şişirerek ofladım ve Sabır çektim onların bir tavuk için birbirlerini yemelerine. Yahu ninem haklıyken, çenesi yüzünden niye sürekli haksız duruma düşüyordu onu hala anlamış değildim.

"Emre gel buraya!!" dedemin beni çağırmasıyla, buggs bunny gibi anında bahçeye tünüverdim.

"Efendim dede, hayırdır" alaylı konuşmam, onda homurdanmaya neden olduysa da, sabır çekerek sağ eliyle tavuğu gösterdi "Yakala şu tavuğu..tch tch tch" nırçlandıktan sonra nineme ayıplarcasına bakınıp "O tavuk yüzünden bu ninen en son elimde kalacak oğlum"

"Dede az sakin ol" yüzümü buruşturdum ve başımı çevirmeden gözlerimi bana bakan nineme çevirdim "Nine, sende bu sabiden ne istiyorsun Allah aşkına"

Aklıma gelen şeyle boynumu hafif yana eğip, kısılı gözlerimle "Kız yoksa, tavuğu dedemden mi kıskanıyorsun sen...anaa" deyip elimi ağzıma götürdüm.

"Eşşoğlu eşşek seni" dedi dedem ve ayağındaki terliği çıkardığı gibi bana fırlattı. Terlik bana değmesin diye kapının bir adım gerisine kayarak "Tamam dedem ya, şaka yaptık. Kızma hemen"

Bizim yaşlı kurt elindeki ateş kırmızısı tesbihiyle sabır çeke çeke içeri girdiğinde, nineme baktım tekrardan.

Gözünden yaş geldiğini görünce hızlı adımlarla yanına giderek küçülmüş bedenini, kollarım arasına aldım.

"Altı üstü bir tavuk, görüyor musun sen bu katır inatlı dedeni" dedi.

"Valla nine kusura bakma da, sende de deve kini var...Resmen tavuğa bilendin iki gündür. Dedem de haklı kusura bakma"

"Yumurtlamıyor ki ancak etrafı pisliyor yavrum"

Gözlerimi devirip, bıkmış bir edayla "Nine içimi şişirdin yemin ediyorum, ahırda 50'ye yakın tavuğun var. Bir bunun pisliği gözüne battı öyle mi?"

"Hala!!" diye bir ses duyduğumda sıkıntılı ve titrek bir nefes bıraktım.

Ben heriften kaçarken, o ısrarla etrafımda dolanıyor, yetmiyor iğneleyici laflarını sokuşturuyordu bana.

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now