24.

1.6K 100 28
                                    

Oy ve yorum yapalım arkadaşlar 🖐️
Keyifli okumalar 🔥

***

Sabahın erken saatlerinde çarşıdan döndüm ve cebimden çıkardığım anahtarı çıkarıp evin kapısını açtığım gibi elimdeki poşetleri götürüp mutfak masasına bıraktım. Kolumu kaldırıp saate baktığımda henüz 8.39'a geliyordu. Bir müddet ne yapsam diye düşündüğüm an ayakkabımın ucu benden izinsiz yerde ritim tutmaya başladı. Bu sayede ayakkabımda gelen sesler düşünmemen gereken şeyleri sis bulutu gibi bulanıklaştırıp dağıtıyordu.

Birde hava soğuk olduğundan, evdekiler fazla uyumayı alışkanlık haline getirmişti. Başımı iki yana sallayıp tebessüm ede ede mutfağı geride bıraktım. Salonu bir an önce ısıtmak için odunluğa giderek üç tane kuru odun elime aldım getirdim ve şömineye attım.

Odunluktan kağıt getirmediğim için bedenimi döndermeden kahvelerimi salonda gezdirerek etrafta kağıt aradım. Bulamayınca, ayağa kalktım ve Ömer'in çalışma masasında emanet gibi duran defterinden bir yaprak kopararak tekrar eski yerime gelip diz çöktüm.

Kağıt, cebimden çıkardığım çakmakla tutuşunca odunların altına sakince bıraktım. Kağıttan yükselen ateşten odunlarda nasibini aldı.

Normalde tek bir kağıt ile yanmadıkları için, odunluğa koyduğum benzinle en küçük olan odunlardan birine hafif benzin dökerek öyle getiriyordum kendimle.

Neyse diyerekten, ayağa kalktığım gibi hızlıca mutfağa gittim. Önce ketıl da suyu ısıtmaya bıraktım. Dakikalar son ketıldaki su fokurdayıp dalga dalga buharlar yükselince fişi çekip demliğe biraz çay, üzerinde ketılda dökülmeyi bekleyen sıcak sudan serpiştirdim. Sıcak su anında renk vermeye başladı.

Kapının eşiğinde gözlerini ovalayan, dudakları öne doğru sarkan ve hala uykulu halinden ayrılmayıp bana doğru minik adımlar atan Ömer'i gördüğümde "Günaydın oğlum" dedim.

Yürümeyi bırakıp bana doğru hızla koşarak yanıma geldiği gibi bacağıma sarıldı.

"Günaydın babacım" dedi halsiz bir sesle tonuyla

Bu sese kaşlarım hafif bitişti. Belimi hafiften büküp eğildim ve elimin tersiyle alnına koyduğumda hafif sıcaktı ama korkulacak bir durum gözükmüyordu.

Belinden tuttuğum gibi tezgahın üzerine oturtup alnına dudaklarımı yumuşakça bastırdığımda, küçük parmaklarını bileklerime sarıp başını geriye attı.

Çok şükür ki hastanelik bir durum gözükmüyordu.

"Babaannen nerede? Uyuyor mu? diye sorulan soruma başını sallayıp "Hm hm Hatice'yle uyuyor" diye munzur bir sesle yanıt verdi

"İyi bakalım. Babaannen kalkmadan baba oğul şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayalım. Sonra da sana sürprizim var" dediğimde merakla gözleri parıldayarak yüzüme baktı.

Biraz halsiz durduğundan sesi, eskisine nazaran bir tık daha az bir merak içeriyordu "Sürpriz mi?" dedi

Elimi tezgaha yaslayıp yanağından öpe öpe "Hm hm" diye mırıldandım.

...

Masada oturmuş kahvaltımızı yaparken, Safiye'de Hatice'nin bezini değiştirip öyle masaya gelip oturdu. Annem sol tarafındaki genç kadına dönerek "Allah razı olsun kızım. Kendi evladından ayırmıyorsum torunumu" diye minnet dolu bir sesle konuştu.

Safiye ise karşılığında hafif gülümseyerek "Olur mu öyle şey Feyme teyzem. O da benim manevi kızım sayılır!" diye yanıt verip göz ucuyla utanarak bana baktı.

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now