42.

831 78 23
                                    

Sadık

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sadık

Kapı eşiğinden ilerleyip doktorun odasına iki adım kadar girdim ve sevdiğim adama doğru yürüdüm. O esnada Hatice beni görünce ağzındaki şekerle "Acaaa" diye koşup bacağıma sarıldı.

Kendisini kaldırmam için kollarını iki yana savrunca dizüstü çöküp minik bedeni kucağıma aldım ve kızarmış her iki yanağına öpücük kondurdum. Hatice boynuma sarılırken gözümü İlhami'nin endişeli bakışlarından ayıramıyordum. Titreyen ellerini yumruk haline getirip arkasına sakladığını saymıyorum bile.

"Sadık abi hoş geldin!"

Emre'nin sesini duymamla karalarımı zorda olsa İlhami'den aldım. Bu sefer masanın arkasında duran bedene baktım. Ortamı daha fazla germemek adına başımı hafif sallayarak "Eyvallah Doktor. Bende seninle konuşmaya gelmiştim!" dedim

"Öylemi" deyip eliyle İlhami'nin karşısındaki sandalyeyi gösterdi "Buyur otur abi" dedi. İki adım daha attığımda Emre, arkamızda kalan Hakan'a üç tane kahve getirmesini söyledi. Hakan kapıyı açıp çıktığında elimi sevdiğim adamın gergin omuzlarına yaslattım. Hatice'ye kısaca gülümseyerek baktım. "Benim prensesim aşısını oldu mu?"

Sorumun muhatabı belliydi. "Oldu. Biraz ağlasa da şimdi daha iyi" dedi İlhami.

Kucağımdaki minik bedenle sandalyeye geçip oturduğumda Emre her iki elini masada birleştirdi. Hafif gülümseyen dudaklarıyla "Sadık abi hayırlı olsun bu arada. İnşallah köyümüzün ilk başkanı olarak tarihe geçeceksin." diye tebriklerini bildirdi.

Başımı çevirmeden gözümü Emre'nin tıpkı benim gibi kara gözlerine çevirdim. Eyvallah anlamında belli belirsiz başımı sallayıp "Eyvallah doktor. Açıkçası bu yolda benimle beraber olmanı çok istiyorum. Bu yüzden yanına geldim. Köylü seni sever sayar. Sadece bu köyde değil diğer köylerde aynı şekilde sana hürmet ederler" diye giriş yaptığımda "Merak etme abi. Dedemle de ara ara konuşuyoruz" deyip bakışlarını İlhami'ye kaydırdı.

Bana odaklanması için boğazımı temizlediğimde İlhami bana dönüp baktı. Emre'de kaldığı yerden devam etti. "Ben sizlere bu yolda her türlü desteği veririm. Bu arada yapılacak olan hastanenin yönetici pozisyonunda ben görev almak istiyorum. Çünkü hem yurtdışında iyi bir üniversitede eğitim aldım. Hemde liyakatsız insanların başa geçmesi taraftarı değilim" deyip sırtını arkasındaki koltuğa yasladı. Sesi netti. İsteği netti.

Şartlar. Hmm. Bir nevi haklıydı. "Bakarız" dedim ve devam ettim. "Açıkçası bir anda benden vaat istemen hoş olmadı sanki doktor"

"Vaat değil. Bende bu köyün bir ferdi olarak köyü ve köylüyü benden daha iyi tanıyan olduğunu sanmıyorum. Dışardan birinin gelip yönetici olursa ilk yapacağı şey hastanede kendine yakın veya liyakatsiz personel alacağıdır. Bunun önüne geçmek istiyorum diyelim. Birde köylü yıllarca ezildi. En azından eğitimli gençlerini çalıştırırsak ilçe sizlerin sayesinde daha hızlı kankındırılır. Birde ilçenin gelişmesi için bu gençler daha çok emek verirler"

İlhami benden önce araya girdi. "Emre haklı Sadık. Emre hem iyi eğitimli hemde bu köylünün bir evladı" dediğinde göz ucuyla İlhami'ye baktım. Aslında aklım beynimi kurcalayan mesajların aslı astarındaydı.

Neyse diyerekten "Haklı tarafların var doktor. Ne yalan söyleyeyim aklımda zaten sen vardın. Çevremde güveneceğim insanlar olsun istiyorum"

Kapı çalındı Hakan kahveleri önümüze indirdikten sonra elindeki tepsiyle İlhami'nin hemen yanındaki sandalyeye oturdu. Hatice tekrar şeker isteyince hepimizin yüzündeki o gerginlik bir anda yok oldu. Yerini daha sıcak gülümsemelere bıraktı. Emre çekmecesinden birkaç şeker daha çıkarıp masaya bıraktı.

Birkaç dakika sonra kahvelerimizi de içtikten sonra yavaştan ayağa kalkmamız lazımdı. Başımı Emre'ye çevirdim. "Doktor yarın köy meydanında seçim konuşması olacak. Saat 12 gibi. Eğer gelip destek olursan müteşekkir olurum"

"Elbette. Bende elimden geldiğince milleti arar getirtmeye çalışırım. Bu sayede daha aktif bir seçmen kitlen oluşur" dedi.

"Allah razı olsun" dedim ve elimi bacağıma götürüp hafiften vurdum. "İyi o vakit! Biz de yavaştan kalkalım" dedim ve memnun bir ifadeyle sevdiğim adama başımı çevirdim."İlhami'm işin kalmadıysa gidelim mi?"

Gururlu bir edayla iç çekti. Başını sallarken elini kızına uzatıp kucağımdan aldı. Döndüm. Masada ellerini birleştiren doktora baktığımda dalgın düşüncelere dalmıştı. Neydi aralarındaki bu mesele...

İlhami ayaklanınca o da bizimle beraber ayağa kalkarak arkasındaki koltuğu geriye itekledi. Bizimle koridora kadar çıktı. Koridorda, bahçede oturan kadınlar bana güzel dileklerini yollarken hepsini tek tek kabul ederekten İlhami ile arabaya doğru yürüdüm. Doktor ile el sıkıştıktan sonra kahvehaneye uğradım. İlhami ise Ömer'i okula bırakıp geleceğini söylemişti.

****

İçimdeki meraklar gittikçe büyüyordu. İlhami'nin her hareketini izler olmuştum. Sanki beynimin içine şüpheler silsilesinden birer bomba bırakmış gibilerdi şuan.

Dakikalardır parmaklarımın ucuyla Ömer'in saçlarıyla oynadığımda Ömer uykuya dalmıştı. Birde havalar artık sıcak olmasına rağmen akşamları soğuk oluyordu. Bu yüzden yan tarafımda duran pikeyi Ömer'in üzerine attım. Hatice'de babasının kucağında biberonla mamasını içiyor televizyona bakıyordu. Bacaklarını ise koltukta sarkıtmıştı.

İlhami ise bir bacağını koltukta uzatmış diğeriyle de kızına destek vermek için kullanmış bir halde kendini göğsüme yaslatmıştı. Başımı eğip dudaklarımı saçlarına yaslattım. "Yorgun musun?" diye soruma "Yok be ne yorgunu" deyip başını bana çevirdi. "Aksine seninle çok gurur duyuyorum. Sadece kucağında yaslanınca mayıştım öyle"

Koca herif karşımda mayışmış bir ses tonuyla konuştuğunda onu şuracıkta öpmemek için zor tutuyordum kendimi. Ama çocukların yanında olmazdı. Biraz daha dişlerimi sıkmam lazımdı. Başımı tekrar televizyonda oynayan Kızıl Goncalar dizisine çevirdim.

Hatice mamasını bitirdikten sonra başını babasının dizine koyup uykuya daldı. Ömer'de hem okulda koştuğu için, sonra da benim kesin emrimle ödevlerini erkenden yaptığı için erkenden uykuya dalmıştı.

Ömer'i ben, Hatice'yi de İlhami kucağına aldı ve beraber arka arkaya yukarı çıktık. Yataklarına götürdük. İlhami her iki evladını öperken bende bana ait olanı öpmek için sevdiğim adamın doğrulmasını bekliyordum. Derken çocukların üzerini de örtüp ayağa kalktığı gibi kendimle beraber koridora sürükleyip sırtını duvarla birleştirdim.

Eğilip dudaklarını öpeceğim an beni yarı yolda karşılayarak elini enseme götürdü ve dakikalarca öpüştük. O şekil birbirimizin üstündeki kıyafetleri sıyırıp yatak odasına kadar sarsak adımlarla yetiştik. İkimizin üzerinde sadece boxer duruyordu. Elimi İlhami'nin esmer sırtına götürdüm ve yumuşak bir hareketle yatağın zeminine indirdim. Başımı ise dirket tertemiz kokan boynuna gömdüm. Bir elim onun her yerinde gezinirken diğer elim boxerını bacaklarından sıyırıyordu. Kendini bana teslim etmesi kadar beni mutlu eden başka birşey yoktu bu yalan dünyada. Asla bir itirazda bulunmuyordu.

Çok kıskanıyordum onu. Belki de daha fazla. Özellikle benim olduğunu sözlü bir şekilde imzaladıktan sonra bu daha da bir hal almıştı. Kıslanmamın sebebi ise onu çok fazla sevmemden kaynaklıydı. O yüzden içimdeki bu kargaşayı bir kenara attım. Gün yüzüne çıkartıp huzurumuzu, saadetimizi bozmayacaktım.

***

Kısa oldu ama aklimdakilerini çabucak yazmak sizinle paylaşmak istedim 🥰

YASAKLI GÜNAHLAR    Where stories live. Discover now