Bölüm 2

8.7K 481 104
                                    

Canım varsa bana sekiz şekerli bir kahve...

***

Nasıl beceriyorsunuz insanların kalplerini yerlerinden söküp atmayı? Ben çok patavatsızımdır, bir çok insanı kırmışımdır eminim. Ama asla hiç birini bu şekilde aşağılamamışımdır... Yıllardır şişmanım ben, bu okula geldiğimde de şişmandım dönerken de şişman olacağım. Kimse bana bu denli acımasız bir kelime söylememişti. Belki de o söylediği içindir...

Göğsüm sıkışıyor her yerim daha da şişmiş gibi hissediyorum. Bir iğne uzatır mısınız şuradan, ben bi bi şey deneyeceğim. Ya da su falan verin! Bir şeyler yapın kendime getirin beni!

"Evet soruları buldum."

Cümlemi tane tane söylemiştim. Gizem ve Sümeyye gerçekten kötü olduğumu anlamışlardı ki önümde bulunan tüm kağıtları ona verip uzaklaşmasını sağlamışlardı. Yanımdan hiç bir şey olmamış gibi elinde kağıtları sallaya sallaya gidip masasına çökmesini izlemiştim dolan gözlerimle...

"Haklı çocuk. Baksanıza şu halime!"

"Yaa saçmalama kuzucum, sen her halin-"

"Kes Gizem! Her halinle seven sevsin ya da her halinle güzelsin diye bir şey yok ulan yok işte!"

Sınava çalışırken bir sigarayı söndürüp diğer sigarayı yakıyordum. Odaklanmaya çalışsam da bu konuda pek başarılı değildim. Sen birilerine yaranmaya çalışırsan böyle yaparlar. Senin iyi niyetini her zaman kullanır atarlar. Sen küçük aşk masalında sürünürken onun hiç bir şeyden haberi yoktur. Lan bu filmlerde olmuyor muydu? Lan ben dizilere konu olacak filmi çekilecek bir insan haline mi gelmiştim? Bacağıma tırnaklarımı geçirirken yanıma Selim oturmuştu.

"Telefonunu neden açmıyorsun?"

Allah kahretsin Zeynep kendini topla. Kendine gel. Seni bu halinle kabul eden tek insan Selim. Onu kaybetme en azından.

"Çantamda kalmış sınava çalışıyordum. "

"Sigara mı içtin sen? Sebep?"

"Canım istedi içtim. Stresliyim üzerime gelmesen?"

Elime doğru uzanıp notlarıma bakmaya çalıştı. Tabii ki her şeyi en iyi o biliyor her şeyi en iyi o yapıyordu. Bazen içimden 'Bir şeyi de bilme be bok!' desem de bunu pratiğe dökemiyordum. Kızlar toparlanmaya başladığında bende onlara eşlik edip hazırlandım. Sınıfa doğru ilerlerken arkamdan göz kırpmıştı ama bu göz kırpması değil benim içimi titretmek daha çok onu gözümde yerle bir etmişti. Sümeyye koluma girip sessizce konuşmaya başlamıştı.

"Ayrıl Zeynep. Ona ihtiyacın yok!"

"Ayrılıp ne yapacağım? Kalsın işte elimin altında. "

Amfiye girip sıralara yerleşmeye başlamıştık. Önüme Sümeyye onun önüne Gizem geçmişti. Benim arkamda iki sıra boş kalmıştı. Barış yanımdan geçip tam arkama oturdu. Ağzına yandığımın oğlu acaba beni üzdüğünü fark etmedi mi ya? Bir keresinde neden her beraber girdiğimiz sınavlarda arkama oturduğunu sormuştum. Gözlerine benim için yerleştirdiği ilk gülümseme ile, 'Senden başka kimseye güvenemem. Zor durumda kalacağını bile bile bana kopya veren tek insansın. ' diyebilmişti.

Güvenmek? Bana güvenmek? Lan ben sana aşıkken başkasının göğsünde uyuyan birisiyim. Bana güvenme! Diyemedim ki... Haklıydı, verirdim. Zor durumda kalan herkese bunu yapar mıydım peki? Neyse onun için güven teşkil etmekte güzel bir şeydi. Yalnız normalde bir kadın sırtını birine yaslanıp gözlerini kapatmak istemez mi? Neden işler bizde ters gidiyor? Lan Barış seni öldüreceğim! Sırf bunları düşünürken sınavın ilk on dakikasını kaçırmıştım. Kafamı sağa sola sallayıp kendime geldim ve sorulara odaklandım. İlk soruyu doğru çözdüğüme emindim fakat ikinci soru kesinlikle bilmediğim bir soru tipi idi. Sümeyye'yi sürüklediğimde tam ensemin ucundan bir kıkırtı geldi. Size yemin ediyorum şerefsiz evladıyım bu kıkırtıyı zil sesi yapmamak için çok zor duruyorum.

Sümeyye kağıdı açtığında nasıl çözüldüğüne bakıp devamını kendim çözdüm zira Sümeyye kesinlikle işlem hatası yapmıştır. Dört işlemde kendimden başka kimseye güvenemem kimse kusura bakmasın!

***

Sınav çıkışı kantinde Selim'i unuttuğumu fark ettim ve kızları beklemeden yanına ilerledim. Masaya oturduğumda Selim elimi avuçlarının içine almış gözlerimin en derinine bakmaya çalışıyordu.

"Aslında bu tarz konular nasıl konuşulur bilmiyorum. Dan diye söylemek istiyorum ama seni kırmaktan korkuyo-"

"Selim ayrılıyor musun? Ayrılıyorsan dan diye-"

"Zeynep farkında olmadığın şeyler var... Benim için sorun değil ama kilo aldığının farkında mısın? Dün gece yatakta dönmekte zorlandın-"

"Kilo falan almıyorum! Hep aynıyım sürekli tartılıyorum..."

Yalan kocaman bir yalan! Korkudan aylardır tartıya binemiyorum. Sadece insanlara hep aynı olduğumu ve uzun süredir beni görmedikleri için öyle geliyordur yalanını söylüyorum. Hatta bu yalana kendimi bile alıştırmıştım...

"Dikkat mi etsen acaba biraz? Bak ben sana zayıfla sütun gibi ol de-"

"Diyemezsin! Dikkat edeyim dedim iki ay önce sana hatırlıyor musun? Bana seni tombul seviyorum dedin. Üzerine erkeklerle aynı spor salonuna gitmem seni rahatsız eder diye bir sürü tartıştın. Evde sağlıklı şeyler yapayım dedim bir hafta denedim her akşam ot mu yiyeceğiz diye beni delirttin. Şimdi de bana kalkmış dikkat et mi diyorsun? Senin ağzına sıçarım!"

"Ne? Ne dedin sen?"

"Ananın bile ağzına sıçarım dedim. Şerefsiz, siktir git!"

Fakültenin ortasında bağırarak ağladığıma inanamazken daha çok kendimi kaybettim. Bu gün neden herkes beni kilomla sınıyordu!? Derdiniz ne sizin kardeşim diye masaya geri çökmüştüm. Neyse ki geç saatler olduğu için fakülte boştu başıma kimse toplanıp bir sürü soruya maruz kalmamıştım. Gizem ve Sümeyye masaya gelmiş bağırmalarımı anlamaya çalışırken kantine Barış girmiş ve bana soran gözlerle dönmüştü. Kafamı onun tersi yöne çevirerek bakışlarına cevap verme gereksinimine bile girmemiştim. Önüme bir paket kağıt mendil bırakıp çıktı kantinden zaten. Bu yaptığına mı şaşırmalıydım yoksa başıma gelenlere mi? Gizem telefonuyla uğraştı o arada ben sadece sustum ve hıçkırıklarımın dinmesini bekledim. Eğer ben bugünü atlatırsam beni hiç bir darbe yıkamaz...

"Zeynep kalk! Gidiyoruz. Sümeyye hadi. "

"Nereye? Gelmiyorum bir yere ben."

"Çarşıya ineceğiz, Burger King yiyip moralimizi toparlayacağız. Sana ranch sos alacağım ciğerim. "

Ben bu cümlenin hayatımı değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? Dengesiz ruh halimi o kantinde bırakarak masadan kalktık ve otobüs durağına doğru yol aldık. Beni anca büyük boy patates ve şeftalili soğuk çay keserdi... Bir de steakhouse burger olursa değmeyin keyfime!

Allah cezanı versin Selim.

Allah cezanı vermesin Barış!

Şiş-MAN (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now