32. Bölüm "Bülbülüm Altın Kafeste - Part 1"

2K 215 51
                                    




                  

11 yıl öncesi, 19 Nisan

"Ben sana aldanamam yârim,

Ben sana dayanamam..."

-Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu

         Çiğniyorum, çiğniyorum, çiğniyorum; ama şu tuhaf uyumsuzluk hissini bir türlü yutamıyorum. İçleri bayacak kadar bir hürmet, cümlelerime yapışmış; aşırı tatlılıktan dişlerimi çürütmüş. Babamın yeni ailesiyle oturduğum bu sofrada, huzursuz bir yapboz parçasıyım. Ne girintilerim bağdaşıyor ne de çıkıntılarım...

         "Ee..." diye başlıyor babam lokmasını bitirdikten sonra. "Burcu ile neler yaptınız bugün, Eylül?"

         Soruyu işten geldiğinden beri bana ikinci kez sorduğunu fark ediyorum. Tekrar yanıtlamaya üşendiğim falan yok, ancak ilkinde beni dinlemediğine inciniyorum gizlice. Kırgınlığımı önümde duran tabaktaki pirinç tanelerinin arasına saklıyorum.  

         "Gezdik, ikizleri anneannelerine bıraktıktan sonra alış veriş merkezini dolaştık, sohbet ettik falan..." diye yanıtlıyorum. Gözlerim bir Burcu'yu, bir babamı yokluyor.

Burcu, parıl parıl bir bakışla bize gülümsüyor, sonra ikizlere yemek yedirmeye devam ederken sohbete katılıyor. Babamla iletişimimi sağlayan baz istasyonu o. O kadar değişmiş, o kadar uzaklaşmışız ki; ikimiz de birbirimizde değil, başka birinde bulabiliyoruz tek ortak noktayı.

         "Güzel." diyor babam. Bugünlük dar spektrumlu, kısa sohbetimizin de sonuna geldiğimizi düşününce dakikalardır ardı ardına titreyen telefonumu cebimden çıkarıp bakıyorum.

         6 yeni mesaj

         Bora: "Topladın mı bavulunu?"

         Bora: "Bu akşam 9'daydı değil mi uçak?"

         Bora: "Annen alacak değil mi havalimanından?"

         Bora: "Eylül, niye cevaplamıyorsun ya? Baban mı geldi?"

         Bora: "Baban geldi herhalde."

         Bora: "Bana hediye getiriyorsundur inşallah."

         Cevabımı yazmadan sessizce kıkırdıyorum.

         "Valla hediye alması gereken taraf sensin. Ayrıca tüm sorularına cevabım evet, Bora."

         Saniyesinde cevap geliyor.

         Bora: "Tüm sorularıma? Daha soracaklarım var ama..."

         "Sor bakalım."

         Bora: "Acele etme, zamanı var soracaklarımın ;)"

         "Kızım, yemeğini yesene." diye seslendiğinde kafamı telefonumdan kaldırıyorum. Babamın hitabındaki hedefin ben olmadığını anlıyorum hemen, ikizlerden televizyona dalıp annesinin uzattığı pilav dolu kaşığı görmeyen Ezgi'ye işaret ederek dikkatini çekmeye çalışıyor babam.

         Doğru ya, babam bana "Kızım" diye seslenmeyi bırakmış olmalı günlerin birinde. Onun ilk çocuğu, bedbaht bir evliliğin enkazı altında kalmış... Şimdi artık onun için sadece Eylül var; sorunlu olduğu kadar sancılı bir ayrılığın gölgesinde kalmış kızı, talepkâr bakışlarla karşılaşmaktan çekindiği için göz teması kurmadığı kızı, doğum gününü unuttuğu kızı...

Efsanevi (Efsanevi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin