2. Bölüm "Bahriyeli" *

8.2K 479 55
                                    

2.Bölüm "Bahriyeli"

"Al dudağında zehir olsa ben içerim,
Kara gözleri bir derin deniz olsa yine düşerim,
Gel yanı başıma, kara kaşına vurulduğum yârim,
Sorsunlar hekime nereye de varır benim ahvalim..."

-İncesaz

6 ay önce, Şubat Ayı, İstanbul...

Soğuk ve karanlık gece, yeryüzündeki sahnesini yeni yeni terk ediyor. Güneş, uzunlu kısalı apartmanlardan oluşan perdesinin ardında, kendini göstermek için fazla utangaç... Ortalık alacakaranlık... Ve biz, çocukluktan gençliğe filizlendiğimize tanıklık eden parke taşların üzerinde, çocukluğumuzu kıskandıracak bir neşeyle el ele koşturuyoruz. Henüz söndürülmemiş sokak lambalarının gün ışığıyla yarışan yapay huzmeleri altında, sabah meltemi yanaklarımızı gıdıklarcasına öpücükler bırakırken ezberlediğimiz yollardan geçiyoruz. Hem dakikalardır koşmaktan hem de kahkahalara boğulmaktan soru soracak nefesi zar zor buluyorum.

"Bora, dur lütfen!" diye zayıf bir yalvarışla sesleniyorum. "Nereye götürüyorsun beni?"

Kelimelerim, güneşlikleri sıkıca çekilmiş pencerelerden çarpıp Bora'nın dudaklarındaki hınzır kıvrımlara yerleşiyor. Adımlarını yavaşlatıyor; ama dudaklarında hâlâ sırlarla süslenmiş bir muzip gülümseyiş dans etmekte. Uyku okyanusunun derin sularında yüzmekte olan sokağa hızlı bir bakış attıktan sonra tam karşıma geçiyor. Gözlerim gözlerindeyken sol elimi de kalbimi ısıtan sıcaklığıyla kavrıyor, dudaklarına götürüyor parmaklarımı. Onuna da sırrını fısıldarmış gibi ayrı ayrı öpüyor. Dünyanın merkezi oluveriyor gözlerimiz tekrar buluşunca.

"Tam burada âşık oldum sana." diyor.

Aşkla yoğrulan bir dansın adımları gibi, yavaş yavaş yürümeye devam ediyoruz. El ele, göz göze, kalp kalbe adımlarımızı atarken hissettiklerimin ağırlığıyla ezilen kelimelerim birer birer yere dökülüyor. Dudaklarımı aralasam da sessizliğin harmonisine katılmaktan başka bir şey gelmiyor elimden.

"Tam burada, saldın saçlarını sen. Tam burada, güneşin yıkadığı saçlarını savurup bana baktın. Tam burada, hayatıma gülümseyişini ilk kez hediye ettin. Tam burada, çikolatayı uzatıp doğum günümü kutladın. Efsanenin yazıldığı yer burası, zamanın başladığı yer, aşkımın tomurcuklandığı, seninle doğan hayatımda kalbimin ilk kez attığı yer..."

Gözleri gözlerimden bir anda kopunca anlıyorum ancak sol dizinin üstüne çöktüğünü.

"Benim senden ayrı bir hayatım olamaz bundan sonra, Eylül. Gecenin ardından gelen gündüz gibi, zamanın tek yöne akması gibi, verilen söz gibi vazgeçmem artık senden. Yıllarca ruhuma kazındın zerre zerre. Gözbebeklerimin içindeymişsin gibi baktığım her yerdesin. Konuştuğum sözde, aldığım nefeste, her bir dokunuşta, kalbimin her atımındasın."

Derin bir nefes alıyor, bana da aynısını tavsiye edermiş gibi, nefes almayı unutacak kadar sarhoş olmuşum.

"Evlilik dedikleri formalite bu yüzden basit geliyor bana. Sana olan aşkımı üç beş kâğıt parçası mı kanıtlayacak!"

Ellerimi sıkıyor.

"Ama biliyorum, sen de gizlice istiyorsun bunu. Bir şahidimiz olsun istiyorsun."

Cevap veremiyorum. Çünkü haklı. Yıllarca biriken bir tecrübenin getirisi bu, beni benden iyi tanıyor.

"Olsun, öyle olsun, senin istediğin gibi olsun, aşkım."

Efsanevi (Efsanevi #1)Where stories live. Discover now