Şehidan

8.8K 430 12
                                    


Ceylan.

Dün gece olanlar uyanır uyanmaz zınk diye beynimde canlandı.

Çok utanmıştım.

Aslında Oğuzdu bu.

Doğal gelmişti.

Fakat hiç dokunmaması ve bekleme azmi de takdirimi kazanmış mıydı?

Dün bu soruya kesinlikle hayır derdim.

Çünkü üstüne atlamama ramak kalmıştı.


Bugünse sabah bu odada uyanınca özel bir günün böyle bir yerde doğmasını istemediğimi fark ettim.

Evet Oğuz haklıydı.

Bu ikimizin en özel ve güzel anı olacaktı.

Hatırladıkça bu kasvetli odayı düşünmek istemezdim.

Gerçi bu oynaşmalarımız da fazlasıyla iç gıdıklayıcıydı ya neyse.


Bana sıkıca sarılıp tüm gece derin derin nefesler almıştı.

Sanırım sabrını fena halde zorlamıştı bedenim.

Çapkınca gülümsedim ve yorganı başımın üstüne çektim.


''Neye gülüyorsun asker?

Dün beni çoluk çocuğa çevirdiğine mi?'' dedi yorganı uzanıp kafamdan çekerken.


Hızlıca bir öpücük kondurdum dudaklarına.

''Çok güzel sabrettin

Ve de komikti'' dedim.


Dudaklarının kenarları kıvrıldı.


''Ben de sana güleceğim asker.

Ama dün gece yaşansaydı bu kadar komik bir şey olmayacağını anlardın.'' dedi bilmiş bilmiş.

Ellerimle sıkıca yorganı tuttum.

Anlamadım ama korkmam gerektiğini biliyordum.


''Nasıl yani korkunçlu şeyler mi olacaktı?''


Oğuz sesli bir kahkaha attı.


''Sen merak et,

Benim Barışla konuşmam lazım'' dedi ve beni öperek düşünceli bir halde bıraktı.

Yemin ederim ki bu adam benimle dalga geçiyordu.

Hem de hiç acımadan.


O odadan çıktığında saat sabahın yedisiydi.

Ve kurt gibi acıkmıştım.

Kamuflajlarımı giyip Selim'i aramaya koyuldum.

Yemekhanede kahvaltısını yapan bir grup askerle birlikteydi.

Dün geceki platformdan sonra askerlerime karşıdan göz gezdirdim.

Neşeli ve dinlenmiş gözüküyorlardı.


Kendime kahvaltılık bir şeyler aldıktan sonra çayımı yavaşça Selim'in yanına bıraktım.

512Where stories live. Discover now