TALHA

27.6K 1.7K 51
                                    

Dolunay Saklı Bahçe'nin girişine doğru yöneldi. Kapıda kuyruklar oluşmuştu. Kuyruğun sebebi bugün ki blogta okuduğu çocuk yüzünden olabilir mi diye geçirdi içinden. Kimliğini gösterdikten sonra içeriye girdi. Müzik son ses kulaklarını işgal ederken etrafta kızlara bakınıyordu. O kadar kalabalıktı ki mekân, bazen birilerini hafiften de olsa ittirmek zorunda kalıyordu.

"Afedersiniz?.... Biraz müsade eder misiniz geçeyim?..."

İçki barının olduğu tarafa yöneldi. Elindeki şişelerle hünerlice gösteri yapan barmene doğru yaklaşıp kızları sordu.

"Duru az evvel yanımdaydı. Lavaboya gitmek istediğini söyleyip ayrıldı. İstersen bir oraya bak"

Müziğin şiddetinden dolayı yüksek sesle konuşmak zorunda kalıyorlardı.

"Tamam. Teşekkür ederim. Peki lavabonun yerini söyleyebilir misiniz?"

Barmen eliyle bayanlar tuvaletinin yönünü işaret etti.

"Bak o taraftan gideceksin!"

Dolunay barmenin gösterdiği tarafa doğru gitti. Kızlar tuvaletinin kapısında bile sıra(!) vardı. Umarım ben girmeden o çıkmış olur diye geçirdi içinden.

Bir kaç dakikadır bekliyordu. İçeride olup olmadığından bile şüphelenmeye başlamıştı. Belki de çoktan çıkmıştı veya vazgeçmişti bu sırayı görünce, sonra da işe dalmıştı. Kimbilir?

En iyisi içki barına gidip orada beklemekti.

Koridordan çıkmak üzere arkasını döndü. Nereden geldiği belli olmayan kız çığlıkları duymaya başladığında şaşkınlık içerisinde kalmıştı. Sevinç çığlığına benziyordu sesler. O yöne doğru bir kaç adım attı. Sonra ne olduğunu bile anlamadan biri kolundan çekti ve odanın birine soktu. Başında kapşon olan adam Dolunay'ı odanın duvarına çivilemiş, bileklerinden sıkıca tutuyordu. Başı kapıya doğru dönük olduğundan sadece yan profilden kendisini görebiliyordu. Peki neden çığlığı basmamıştı daha?

"Sen ne hak.."

Ağzını kapatan güçlü eller konuşmasına izin vermemişti.

"Hişttt. Sessiz ol."

"Mmmm.mmmm.mm!!!"

"Ne dedin anlamadım? Hah gitti işte!"

Sevinci sesine yansımıştı. Kapşonunu başından çıkarttıp doğruca Dolunay'ın yüzüne baktı. Dolunay gözlerini şaşkınlıkla açarken, karşısında gördüğü kişi bugün telefonda gördüğü Talha Özbek'ten başkası değildi.

"Sen!"

"Tanışıyor muyuz güzelim?"

"Birincisi bana güzelim deme. İkincisi kim olursan ol şuan yaptığın tamamen bir suç! Beni ne hakla zaptedersin sen?"

"Ha o mu? Kusura bakma sarışın. Hilal'den kaçmam gerekiyordu."

Kim bilir Hilal kimdi ve kıza ne yapmıştı da ondan kaçıyordu? Tabi merak etmiyordu. Ona ne ki?

"Bu yaptığını haklı gösterir mi sanıyorsun? Kendin saklansaydın! Beni neden alet ediyorsun ki şahsi meselene?"

Talha ani bir hareketle yeniden Dolunay'ın ağzını tek eliyle kapatıp iyice yüzüne yaklaştı. Bu yakınlık diye düşündü kız... Yanlıştı(!) Sonra kapı dışından gelen tıklama ve ardından bir kadının sesi...

"Talha Bey orda mısınız acaba?"

Talha, Dolunay'ın gözlerine bakıp başını iki yana salladı. Ses çıkarmaması için uyarıydı bu. Stres ve biraz da heyecandan olsa gerek sıcaklamaya da başlamıştı Dolunay. Ağzındanki eller gevşeyince önce derin bir nefes aldı rahatça. Ve sonra hiddetle önündeki genç adama döndü.

"Bana bunu bir daha sakın yapmaya kalkma!"

"Bak. Senin vaktini almak istemezdim ve ayrıca buna zorladığım içinde kusura bakma. Ama bugün ki program beni çok yordu ve Hilal başıma bir yığın iş açmak üzere. Anlayacağın beni bulmasına izin veremem. Ve o an önümdeydin ve seni kendime siper etmek zorunda kaldım. Bağışla beni."

"Şey tamam. Biraz anladım diyelim seni ama herhalde sonsuza kadar burada kalmayacağız değil mi? Yani bir şekilde çıkmamz gerekiyor."

"Sen akıllı bir kıza benziyorsun."

Gülümsemesi öldürücüydü. Böyle gülmemeliydi...

"Şey..Tamam öyleyse şu kapşonunu geri tak."

Uzanıp kopşonunu Talha'nın başına geçirdi. Sonra yavaşça odanın kapısını açıp dışarıya baktı. Kalabalık iyiydi. Rahatça aralardan sıvışabilirlerdi.

"Bak Hilal kim bilmiyorum. Biraz tarif eder misin?"

"Mavi gözlü, kızıl saçlı ve uzun boylu. Ha birde telefonu elinden bir dakika düşmez."

Dolunay bu tarif üzerine uyan var mı diye çıkışa baktı. Çok şükür tanıma uyan kimse yoktu. Sevinerek odaya Talha ya baktı ve elinden tutup peşinden sürüklemeye başladı. Çıkışa vardıklarında Dolunay durdu ve yakışıklı piyaniste döndü.

"Benim arkadaşlarımın yanına gitmem gerek. Sen şimdiden sonra tek gidebilirsin rahatça."

Talha'nın yüzünde eğlenmiş bir ifade vardı. Kızın bu gizlen ve kaç oyunu hoşuna gitmişti. Güzelde bir kızdı. Normal de olsa onu kolay kolay bu şekilde bırakmazdı ama şimdi biraz dinlenmeliydi. Yinede ona ulaşabilecek bir ipucuna ihtiyacı vardı.

"Arkadaşlarınla mı geldin buraya?"

Belki de kızın sevgilisi vardı. Sonuçta güzeldi ve eğlenceli de bir kıza benziyordu.

"Yok..yani arkadaşlarım burada çalışıyorlar."

"Hmm.. İsimleri nedir? Tanıyorumdur belki de.

"Duru ve Beril. Tanıyor musun?"

"Hayır ama tanışacağımızdan eminim."

Yüzüne imalı bir gülüş oturtmuştu. Dolunay etkilenmeli miydi yoksa içindeki ürpertiye kulak mı vermeliydi bilemedi.

"Neyse gitsem iyi olacak. Hoşçakal güzellik."

Şimdilik diye geçirdi içinden arkasını dönüp giderken Talha. Ama bunu sesli olarak dile getirmedi..



Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin