BİLİNÇSİZ

10.5K 736 219
                                    

Ve yeni bölümle karşınızdayım... İyi okumalar dilerim 😊😊

"Evet adım iki?"

"Biraz merak et bakalım. Önce adım biri gerçekleştirelim diğer basamakları anlatacağım sana."

"Ama..."

"Aması yok. Önce bir nabız yoklayalım değil mi ama? Bakalım bunca zaman neler yapmış. Abim seni tanıdığımı bilmiyor ve bizde bu durumu kullanacağız. Bakalım geçmişi kurcalarken senden hiç bahsedecek mi mesela?"

"Zannetmiyorum. Hem neden bahsetsin ki? Ben onun gönül eğlencelerinden biriydim sonuçta. Yüzüme bile konuşma gereği duymayan adamdan bahsediyoruz sonuçta."

"Her ne kadar bazen beni çıldırtıyor olsan da, sana bu yapılan bütün hepinize yapılmış demektir diye yola çıkaraktan; bunun acısını sevgili abiciğimden çıkarıyoruz. Birlikte."

Dicle Hira'nın söylediklerinden sonra içerisinde ona karşı daha samimi duygular hissetmeye başlamıştı. Her ne kadar kendini beğenmiş olduğunu düşünüyor olsa da, şuan ki tavırları onu oldukça havalı yapmıştı gözünde. Sanırım bu kızı sevmeye başlamıştı.

"Birlikte..."

••••••••

"Duru! Duru uyansana artık kızım öldün mü?"

Beril bıkkın bir şekilde nefesini dışarıya verip Dolunay'a döndü.

"Yahu bütün gece uyuyan Duru, ama sabahın köründe kalkan biz. Bu nasıl bir şeydir anlayabilen açıklasın bana."

"Rahat bırak kızı Beril. Her zaman ki hali işte. Hem sen işe geç kalmıyor musun? Senin ihtiyar cadaloz açacak yine ağzını."

Beril duvardaki saate bakıp panikle odadan dışarıya fırladı. Ama acele davranıp telefonunu masanın üzerinde bıraktığını anladığında tekrardan odaya girip telefonu olduğu yerden aldı ve gerisin geri kapıya koştu.

"Hey yemek yemeyi unutma sakın!"

"Tamam pastahaneden birşeyler alırım. Hadi ben kaçtım!"

Dolunay başını sağa sola sallayıp mutfağa girdi ve kaynamakta olan sudan bir bardağa doldurup içerisine kahve karıştırdıktan sonra odadaki masanın başına geçti. Ara sınavlar yaklaşmıştı ve notlarını düşürmemek için çok çalışması gerekiyordu. Notları böyle devam ederse iyi bir dereceyle bölümden mezun olup, hayalindeki ajansa reklamcı olarak girebilirdi.

"Dolunay?"

İsminin çağrıldığını duyunca o yöne baktı ve Duru'nun tuhaf bakışlar eşliğinde yataktan doğrulmuş olduğunu gördü.

"Efendim canım?"

Duru birşeylere inanamıyormuş gibi etrafını inceliyor arada birde Dolunay'a bakıp duruyordu. Dolunay endişelenmeye başlayınca ayağa kalktı ve arkadaşının yanına gitti.

"Canım sorun ne? Korkutuyorsun beni."

"Bi..biz ne zaman buraya geldik?"

Dolunay'ın sorduğu cümleyi garipsemiş olarak kaşlarını kaldırdığını görünce devam etme gereği duydu.

"Egemen, Talha, Arat nerede? Biz neden yeniden buradayız?"

"Neyden bahsediyorsun sen Duru? Eğer amacın bana şaka yapmaksa hemen kesmeni rica ediyorum çünkü açığa çıktın."

Duru, Dolunay'ın yanından bir hışım yürüyüp masanın üzerinde duran telefonu eline aldı. Aceleyle rehberi incelerken ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.

"Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun!!"

"Neyin var senin? Delirmiş gibi davranmayı kes ve bana neler olduğunu anlat hemen Duru!"

Duru gözlerinden akan bir kaç damla yaşı hızla elinin tersiyle silip Dolunay'a döndü.

"Be..ben..neler olduğunu anlayamıyorum."

Sırtını duvara verip yere çöktü. Başını ellerinin arasına sıkıştırıp konuşmaya başladı.

"Dün bir dağ evindeydik. Ondan öncesinde de hep birlikte kumsalda ve biz bir malikanede yaşıyorduk. Talha, Arat, Dicle....ve...ve Egemen...Egemen."

İsmi iki kez tekrarlayıp hıçkırıklara boğulmuştu adeta. Kafayı mı sıyırmıştı yoksa bir kabusta mıydı bilemiyordu.

Dolunay duydukları karşısında şaşırmıştı. Dün Beril'le ikisi sesli kitap okurlarken Duru uyuyordu oysa ki. Peki kitapta geçenleri nereden biliyordu? Üstelik bilmekle kalmamış adeta yaşamış gibi davranıyordu. Bu gerçekten garip bir durumdu. Kitaplıktan gece okudukları kitabı alıp Duru'nun yanına oturdu ve ona uzattı. Duru önce anlamasa da elinden kitabı aldı.

"Sanırım neyden bahsettiğini anladım. Kitabın birkaç sayfasına göz at istersen."

"Yapmaya çalıştığın şeyi anlamıyorum Dolunay. Kitap okumak şuan beni kendime getirmeyecek."

"Sen sadece bak. Ne demek istediğimi anlayacaksın."

Kapının çalmasıyla Dolunay'la Duru kapının tarafına başlarıni çevirdiler. Dolunay yavaşça yerinden doğrulup kapıya yöneldi.

"Ben açarım. Belki Beril birşey unutmuştur yine."

Duru cevap vermedi. Manasızca elinde tuttuğu kitaba bakıyordu. Alt tarafi bir kitaptı ama neden kendisini böyle huzursuz hissediyordu anlamadı. Eli titrek bir vaziyette kitabın sayfalarına gitti ve bir bölümü okumaya başladı. Okudukça hayrete düştü. Aceleyle bir kaç sayfa atlayıp tekrar okumaya başladı. Hayır, bu mümkün değil...

Kendi yaşadıklarını şimdi inanamayarak kitaptan okuyordu. Onca zaman hayatında olan şeylerin aslında bir hikaye olduğunu görmek aklını bulandırıyor ve ruhsal bir sarsıntı geçirmesine sebep oluyordu. Şimdi yaşadığını sandığı herşey bir boşluk bırakmıştı yüreğinde. Sanki birisi dalga geçercesine hayatının çok önemli bir kısmını söküp almış gibiydi kendisinden.

Kitabı elinde sıkıca kavrayıp ayağa kalktı. Odasına kapanmak ve birkaç gün çıkmamak istedi. Aksak adımlarla odaya doğru ilerlerken kapıdaki duyduğu ses yerinde çivilenmesine sebep olmuştu.

Şimdi de beynim bana başka oyunlar oynuyor. Sanırım gerçekten deliriyorum.

Kendisine bunu söylemesine rağmen içindeki merak duygusu kabarınca kapıda durana doğru göz atma ihtiyacı hissetti.

Herşey ağır çekimde gerçekleşiyordu sanki. O'nun Dolunay'a konuşması, ardından kendisine yönelen bakışları ve büyüleyen gülümsemesi...

O yaşıyordu...

Dolunay kapıdaki yeni komşuları olan çocuğun, arkasındaki bir noktaya baktığını görünce geriye bakma ihtiyacı hissetti. Duru da aynı şekilde durmuş çocuğa bakıyordu.

"Ah bu benim arkadaşım Duru. Siz tanışmadınız henüz değil mi?"

Dolunay Duru'ya dönüp kendisini tanıtması için bekledi ama onda herhangi bir tepki yoktu. Hala aynı şekilde dikiliyordu.

"Selam Duru. Ben Egemen, yeni komşunuzum. Daha doğrusu kuzenlerimle birlikte taşındık. Umarım iyi geçiniriz."

Elini öne doğru uzattı ama boşta kalınca ensesine götürdü. Tekrardan gülümseyip konuşmaya başladı.

"Şey, neyse tekrardan tornavida için teşekkür ederim."

Sonra arkasını döndü ve karşı daireye girdi. Dolunay kapıyı örtüp kapıya yaslandı ve kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Sen bugün gerçekten de bir tuhafsın biliyor musun?"

Birde bana sor...

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin