YAKIN MESAFE

25.6K 1.5K 269
                                    

"Gir."

Beril derin bir nefes alıp verdi ve kapıyı yavaş hareketlerle açtı. Hala içerisinde kovulma endişesi taşıyordu.

Yakışıklı patronu ayakta durmuş elindeki dosyaları inceliyordu. Sırtı Beril'e dönüktü.

"Şey.. Gelmemi istemiştiniz Arat Bey."

"Hm hm.."

Hm hm nedir ya? Çagırdın bari yüzümüze bak.

Arat sanki Beril'in içini okumuşçasına ona döndü. Patronunun çekici bakışlarını görünce Beril yine konuşamadı.

Yok sen en iyisi yine arkanı dön...

"Demek geldin ufaklık. Gel otur şuraya."

Beril gösterdiği yere oturdu. Hala ona ufaklık diyordu. Nedense bu kelime onu garip bir şekilde rahatsız ediyordu. Sahi o kadar mi ufaktı ona göre?

"Arat Bey yirmi üç yaşında olduğuma göre oldukça büyük sayılırım. Bana neden ufaklık dediğinizi anlayamıyorum."

Arat hafif bir gülümseyişle Beril'e baktı.

"Demek yirmi üç yaşındasın. O halde bu daha hoş."

"Hoş olan nedir?"

Arat biraz daha Beril'e yaklaştı. Oturduğu tekli koltuğa ellerini iki yandan yaslayıp biraz daha eğildi. Beril ne olduğuna anlam verememişti. Heyecandan mı, yoksa korkudan mı bilmediği dengesiz kalp ritimleri yüzünden nefesi daralıyordu. Solukları kesik kesik çıkarken, yine gözlerine işleyen yeşil bakışlarla hapsoluyordu. Nasıl bir büyüsü vardı bu adamın?

"A.. Arat Bey?"

"Evet?"

"Ne yapıyorsunuz?"

"Belli olmuyor mu?"

Arat, Beril'e daha da yaklaştı ve beş - altı santim kala durdu. Sonra usulca kulağına doğru uzandı. Beril donmuş bir şekilde Arat'ın hareketlerine odaklanmıştı. Kulağının dibinde işittiği erkeksi cezbedici ses, anlamsızca dilinin damağının kurumasına sebep olmuştu.

"Küçük kız, küçük kız... Sen ne yaptın? Usulca gitmek varken, kurdun inine girdin... Kötü kurt gelecek  hemen şimdi, sonra seni bir güzel yiyecek..."

Arat geri çekildiğinde Beril şok olmuş bir ifadeyle yüzüne bakmaktaydı. Bu tekerlemenin manası neydi şimdi? Hızlıca yerinden doğruldu.

"Be..Ben izninizle artık gidebilir miyim?"

Arat ellerini pantalonunun cebine soktu ve başını yukarı aşağıya oynattı. Oldukça eğlendiği yüzünden belli oluyordu. Beril odadan çıkıp gittiğinde Arat'ta kendi kendine söyleniyordu.

"Şimdilik ufaklık. Git bakalım."

◆◆◆

Beril kızların yanına koşar adımlarla geldi. Şimdilik kimseye birşey söylemek istemiyordu. Zaten kendisi bile anlayamamıştı neler olduğunu.

Dolunay, Beril ve Duru barlar sokağına adım attılar. Buralar hiç boşalmaz mıydı?

Birlikte bir taksiye binip evin yoluna koyuldular. Beril ve Duru çok yorulmuşlardı. Önce sırayla birer duş aldılar kendilerine mutfaktan birer soğuk sandeviç hazılaradılar.

"Duru sen yemiyor musun?

"Yok canım ya ben hiç aç değilim. Zaten son zamanlarda fazla kilo almışım. Biraz dikkat etmem lazım."

"Aman öleceksin şişmanlıktan da fazla kilo aldın diyor birde yahu.

"Senin metabolizma hızlı tabi yaķıyorsun hemen birde bana bak. Gelen kaori gitmiyor(!)

"Kızlarrrr hadi filmi koydum nerede kaldınız

İçeriden Dolunay'ın sesini duyduktan sonra ellerine bir kaç abur cubur aldılar.

"Geldik canım."

◆◆◆

Kızlar film bittikten sonra koltuklarda mayışmış bir vaziyette kalmışlardı. Aklına gelen görüntüyle Duru başını koltukran kaldırdı.

"Do-lu-naaaaay.."

"Hı?"

"Dökül bakalım."

"Neyi?"

"Kimdi o?"

Dolunay, kimden bahsettiklerini anlamıştı. O anlar birer birer zihnine hücum ederken, kendisine merakla bakan kızlara nasıl cevap vermesi gerektiğini düşündü.

Beril de muhabetlerine kulak kabartmıştı. Şimdi Duru ve Beril, Dolunay'ın ağzından çıkacak kelimeleri bekliyorlardı.

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin