KOKTEYL ORTAĞI

22.1K 1.4K 84
                                    

Dolunay evde tek başına takılmanın sıkıcı olduğu sonucuna varmış ve Beril'in yanına gitmeye karar vermişti. Nedense Duru'da ortalıklarda yoktu. Üzerine bara uygun birşeyler giymek istemiş daha sonra bu fikirden vazgeçmişti. O tarz kıyafetler içinde kesinlikle rahat edemezdi. Hemen bir kot pantalon, hava biraz serin olduğundan uzun kollu bu sweat ve deri ceketini giydi. Çantasına telefonunu da koyduktan sonra evden dışarı çıktı. Saat henüz çok geç olmadığından o güzergahta giden minibüslerden birine bindi. Bir kaç dakika yol aldıktan sonra en yakın yerde indi.

Saklı Bahçe'nin kapısından içeriye girdiğinde etrafa yine loş bir hava hakimdi. Ve yine kalabalık... Bu insanların her gece içkiye verecek ne çok paraları vardı böyle?

Gözleriyle etrafı taradı fakat Beril'i göremedi. Servis görevlilerinden birini durdurup sordu.

"Afedersiniz acaba Beril'i gördünüz mü?"

"Kim dediniz?"

Ses o kadar yüksekti ki sorusunu bu kez neredeyse bağırır şekilde sormak zorunda kalmıştı.

"Beril. Beril'i gördünüz mü ben arkadaşıyım."

"Ha evet. En son barmenin yanında destek oluyordu. Oraya bak istersen."

Kendisine yardımcı olan çocuğa teşekkür ederek yanından ayrıldı. Barmen çocuğun adı Mete'ydi sanırım. Geçen seferden aklında kalmıştı.

Kendisini görüp gülümseyen yakışıklı barmenin karşısındaki tabureye oturdu.

"Selam. Bana Beril'in en son burada olduğunu söylediler. Ama şuan yanınızda göremiyorum."

"Mahzene gitti. Biramız bitmek üzereydi. Biraz bekle istersen burada. Gelir şimdi. Hatta al bu kokteyl müessesimizin ikramı. Özel yapım bizzat benim tarafımdan. Bakalım beğenecek misin?"

Dolunay önüne konulan değişik renklerdeki bardağa baktı. Muhtemelen alkol oranını düşünüyordu.

"Merak etme alkolsüzdür. İçkiyi tercih etmeyenlere yönelik."

"Aklımı okudun diyebilirim."

"Bakışlarından anladım diyelim."

Dolunay nazik barmene gülümsedi. Önündeki cezbedici bardağa elini uzatmaya kalmadan biri uzanıp kokteylini aldı.

"Hey o benim bardağım(!)"

Yanındaki kişiye dönmesiyle bir kez daha şaşkınlığa uğramıştı. Onunla bir daha karşılaşacağını zannetmiyordu. Ta ki bu geceye kadar. Evet ya kokteyl(!)

"Mete bu bir harika olmuş. Varsa bir tane daha alabilirim. Ve tabi biraz benim ayarda olsun."

"Teşekkür ederim Talha Bey, hemen."

Dolunay hala kendisine cevap vermeyen ve hatta yüzüne bile bakmaya gerek duymayan bu kokteyl hırsızına gerçekten gıcık olmuştu. Barmenin bardağa doldurduğu kokteyli görür görmez aklına gelen fikirle Talha'dan önce davranıp bardağı almış ve kafasına dikmişti.

"Ohh çok lezzetliymiş gerçekten."

Talha ve Mete gözleri şaşkınlıkla açılmış Dolunay'ı izliyorlardı.

"Ne var? Sen benimkini içerken iyiydi."

"Vav gerçekten iyi bir içiciymişsin. Senin gibi bir kız için hayret verici."

"Anlamadım? Hem nedenmiş o? Buradakiler içebiliyor da ben mi içemeyecek mişim?"

"Sıradan bir kokteyl olsa belki ama o az evvel içtiğin şey biraz..."

Gözlerini kısıp düşünür gibi baktı Dolunay'a.

"Biraz ne?"

"Sertti."

Parmağıyla Talha'yı göstererek bu kez Mete'ye sordu.

"Şu arkadaşa tercüman olabilir misin? Zira meseleye direkt olarak giremiyoruz."

"Ağır alkollü yani."

Dolunay'ın beyninde çanlar çalmaya başlamıştı.

"Ne yani ben şimdi alkolik mi oldum?"

Talha gülerek Dolunay'a baktı.

"Şuan nasıl ayakta durabildiğini merak etmiyor değilim."

"Şey... Tamam. Diyelim ki bünyem sağlammış. Yani bu şeyin bende kafa mı yapması gerekiyordu?"

İki erkekte başını yukarı aşağı salladılar. Dolunay kaşlarını havaya kaldırarak ikisine de hayretle baktı.

Aralarındaki birkaç dakikalık sessizlikten sonra suskunluğu ilk bozan Talha oldu.

"Ee sen tek mi geldin?"

"Evet. Burada çalışan arkadaşımı görmeye geldim. Aslında gelir diye kaç dakikadır bekliyorum ama ortalarda yok. Sanırım oldukça meşgul."

"Arkadaşın bir bayan mı yoksa erkek mi?"

"Neden sordun?"

"Sebebi yok öylesine."

"Bayan. Adı da Beril."

Talha tek kaşını kaldırıp merakla Dolunay'a sordu.

"Beril dediğin kız kızıl saçlı biraz ufakça bir kız mı?"

"Evet. Gördün mü yoksa buralarda."

Talha kendi kendine birşeyler mırıldandı Dolunay'ı  duymayacağı vaziyette. Sonra ardından ekledi.

"Bu gece bir ara görmüştüm aslında."

Dolunay anladım gibilerinden başını yukarı aşağı salladı.

Yarım saate yakın Talha'yla sohbet ettiler. Sanki kırk yıllık tanıdıkmış gibi Dolunay rahatça onunla konuşabiliyordu. Bu gerçekten tuhaftı. Sanki bu çocukta başka bir şey vardı. Bu şey her neyse Dolunay'ı biraz korkutmuştu. Bakışları sanki ruhunu okuyormuşçasına derin bakıyorlardı. Hele ses tonu... Sakin ve içtendi. Ayni zamanda çok çekici bir tonu vardı. Parmaklarıyla milyonlari kendisine hayran bırakan bu adamın birde sesini duysalar bu kadar yakından, muhtemelen ona kapılırlardı. Tanrım bu çılgınlıktı. Karşısındaki bu adam ulaşılmazdı. Böyle şeyleri kafasından bir an evvel atmalıydı Dolunay.

İkisinin sohbetleri koyulaşmışken barmenin kulağına fısıldayan çalışanlardan biri yüzünden huzurları kaçmak üzereydi.

"Pardon konuşmanızı bölüyorum ama sanırim bir sorun var."

Talha ilk kez ciddileşmiş bir vaziyette Mete'ye bakıyordu.

"Söylesene ne oldu Mete?"

"Sanırım Beril mahzende kilitli kalmış ve..."

Dolunay korkuyla ayağa fırlamış ve Mete'nin yakasına yapışmıştı.

"Nerede mahzen?!"

Talha Dolunay'ı tuttup kendisine çevirdi.

"Sakin ol!"

"Hayır bırak beni. Anlamıyorsun o... Karanlıktan nefret eder!"

"Gel benimle."

Talha Dolunay'ın elinden tutup peşi sıra sürüklemeye başladı. Dolunay'ın aklındaki tek şey arkadaşına birşey olmuş olma olasılığıydı...

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin