ONAY

14.2K 1K 91
                                    

Beril yatağında bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Arat oldukça gecikmişti. Başına birşey gelmiş olabilir miydi?

Beş saat önce...

Arat Beril'in yanından ayrıldığında, kafasında akşam nasıl bir açıklama yapacağını fikri dolanıyordu.

"Önemli olan ne bilmiyorum ama beni büyuk bir sıkıntıdan kurtardın."

Talha başını kuzeninden yana döndü.

"Ortada bir mesele yok. Sana bakmaya gelmiştim ve yüzünü ifadesinden bir problem olduğu kanısına vardım."

"Anlıyorum. Aslında sana teşekkür etmem gerek kuzen. Sayende biraz daha kafamı toparlayıp açıklamada bulunabilirim."

"Anlatabileceğin birşeyse seve seve dinlerim."

Arat kolunu Talha'nın omzuna doladı.

"Hele bir Saklı Bahçe'ye gidelim o zaman konuşunuz."

"Nasıl istersen."

İki adam araçlarına atlayıp Saklı Bahçe'ye doğru sürdüler.

Günümüz...

Beril beklemekten uykuya dalmıştı. Kulağının dibindeki nefesle daldığı uykusundan uyandı. Biri sımsıkı kendisine arkadan sarılmış, saçını öpüyordu. Çığlık atmak üzereyken ağzı hızla kapatılmıştı.

"Hişşş... Sakin ol benim."

Beril duyduğu sesle rahatlarken ağzındaki el gevşedi. Arkasını döndüğünde birkaç kez omuzuna vurdu.

"Aptal!! Korkudan öldürecek misin sen beni??"

"Off ne ağır elin varmış kırdın omzumu."

Sanki acımış gibi omzunu ovaladı. Beril yaptığına anında pişman olmuştu. Oysa sinekten farksızdı vuruşu Arat için.

Birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Arat keşke Beril hiç sormasa, merak etmese diye geçiriyordu içinden. Ne olurdu da konu burada kapansaydı... Onun korkupta kendinden uzaklaşmasını istemiyordu.

"Arat?"

Beril konuşmaya başladığında Arat'ın gözlerine belirgin bir hüzün çökmüştü. Onu tekrar kaybedecekti...

"Evet?"

"Şimdi söyleyecek misin?"

Arat sıkıntıyla ayağa kalktı. Pencerenin önünde sırtı Beril'e dönük bir şekilde bekledi.

"Duymak istediğinden emin misin?"

Onu bu derece endişelendiren şeyi daha fazla merak ediyordu.

"Eminim."

En doğrusu dolandırmadan direk açıklamaktı. Sonuçta nasıl anlatırsa anlatsın Beril her şekilde korkup kaçacaktı.

"Pekala... Beril, ben... bir vampirim."

Ne? Şaka mı bu?

"Tabi tabi, bende kedikadınım zaten."

"Beril ben şaka yapmıyorum."

"Yapmıyor musun? Hadi ama Arat böyle bir şeye inanmami nasil beklersin?"

Yataktan aceleyle kalktı. Kendisiyle dalga geçtiği için Arat'a oldukça sinirlenmişti. Ne yani? Bu kadar gizli bir konu muydu ki kendisine yalan söyleyebilecek kadar ileri gidiyordu. Hemde bu kadar tutarsız olanından...

Kapıya elini uzatmasıyla ne olduğunu daha anlamadan kendisini Arat'ın kucağında buldu. Arat onu kucaklayıp açık olan pencerenin önünde durdu.

"A..Arat ne yapıyorsun! İndir beni hemen? Aşağıya atmayacaksın değil mi?"

"Saçmalama. Sadece sana göstermek istiyorum."

"Neyi?"

"Sımsıkı sarıl ve gözlerini kapa."

Beril korkudan boğazına dolanmıştı. Sadece kendisini korkutmak istiyordu, atlamazdı değil mi? Yok canım...

Arat çarpık bir gülümsemeyle güldü. Ve kendini dördüncü kattan aşağıya boşluğa bıraktı.

Çığlık basmaya bile fırsatı olmamıştı. Saniyeler sonra düşme hissi kaybolduğunda başını gömdüğü yerden kaldırdı. Yaşıyor muyuz?

Arat Beril'i kucağından yere indirdi. Kendisinden biraz uzaklaştı. Beril şok olmuş bir ifadeyle kendisine bakıyordu. Bu bakıştan hiç hoşlanmamıştı Arat. Şimdi göstereceği şeyden sonra bu gözler bir daha kendisine bakmayacaktı belki de.

Gözlerinin yeşili yerini kırmızıya bırakırken, gırtlağından gelen hırlama sesiyle dişleri belirmeye başlamıştı. Başını kaldırıp Beril'e baktı.

"Se..sen gerçekten de bir vampirsin! Aman tanrım!"

Beril şaşkınlıktan da öte bir duyguyu tadıyordu şuan. Ellerini saçlarına geçirdi. Deli gibi bir o tarafa bir bu tarafa yürüyor, kendi kendine birşeyler mırıldanıyordu.

"Beril ben.. üzgünüm. Bunu bilmeni istememiştim ama kendimi açık ettim. Seni korkuttuysam çok üz..."

"Üzgün olmanı istemiyorum. Tamam bunu hiç aklıma getiremezdim kabul ediyorum. Ve inan bana hissettiğim şey korku değil. Sadece inanılmaz derecede şaşkınım."

Arat kulaklarına inanamıyordu. Nasıl bu kadar soğuk kanlı ve cesur kalabiliyordu? Damarlarında dolaşan kan yüzünden olmalıydı bu kadar sakin kalabilmesi.

Kesinlikle öyle olmalı.

"Peki sen bir vampirsen eğer ben nasıl hala hayattayım? Yani insanım sonuçta ve sende kanla besleniyorsun haksız mıyım? Yani filmlerde, kitaplarda olay hep böyle olmuştur değil mi? Nasıl yanımda insan gibi davranabiliyordun bunca zaman?"

Arat gülse mi ağlasa mı bilemedi. Şuan bir insan karşısında durmuş sanki çok normal birşeymiş gibi, bir vampirle sohbet etmeye çalışıyordu.

"Ben yeni yetme bir vampir değilim Beril. Kana dayanabiliyorum rahatlıkla. Ve ben bir safkanım. Beni cezbetmek o kadar kolay değil. Sadece ben istersem alırım. Dayanmak zor olmadı anlayacağın."

"Anlıyorum. Sebebi sadece bu yani."

Arat onun gözlerindeki hayal kırıklığını görmüştü. Bu içinde yeniden umutların belirmesine sebep olurken Beril'in de yüreğini rahatlatmalıydı.

"Sebebinin sadece bu olmadığını biliyorsun."

Temkinli bir şekilde Beril'e yaklaşıp ellerini tuttu. Kırmızı gözlerini gözlerine dikti. Bir yanı onun için yanıp tutuşsa da, diğer tarafı kendi iyiliği için kaçması gerektiğini düşünüyordu. Ama o gitmesine izin verir miydi?

Hiç sanmıyordu.

"Sana aşığım Beril. Sen gördüğüm ilk günden beri beni kendine çekmeye başlamıştın zaten."

Beril'in gözlerinde belirmeye başlayan mutluluk Arat'ın da kalbine dolmuştu.

"Bende umutsuzca sana aşık oldum Arat. Vampir veya başka birşey olman bunu değiştirmeyecek."

"Oysa aklı olan herkes şimdiye kaçmıştı."

"Sanırım ben aptalın tekiyim."

Arat elleriyle yüzünü kavrayıp dudaklarına doğru yaklaştı.

"Kesinlikle büyük bir aptalsın."

Ve hızla Beril'i öptü...

●■□●■□●■□●■□■●

Takipte kalın...

Yazarınız GathrieL..

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin