KAN TESTİ

18.7K 1.2K 29
                                    

Kanın kokusu beni kendimden geçirmeye yetiyordu artık ve ben bu duruma nasıl geldiğimi zihnime hücum eden yakıcı hatıradan dolayı çok iyi hatırlıyordum.

Bir kaç hafta öncesi....

Karnım öyle acıkmıştı ki daha fazla dayanamayıp mutfağa gitmeye karar verdim. Çok sessiz olmam ve kimseye görünmemem gerektiğini çok iyi biliyordum. Aksi taktirde gece yarısından sonra odadan çıkma yasağını çignediğimden dolayı başımızı belaya sokabilirdim.

Kapıyı yavaşça araladım. Koridorda kimsenin olmadığını teyit ettikten sonra yumuşak adımlarla ilerledim. Çıt bile çıkarmamaya gayret ediyordum. Benim önlenemez açlığım yüzünden kızların başına dert açmaya hiç niyetim yoktu doğrusu. Etrafı kontrol ede ede mutfağa sonunda vardığımda buzdolabını açtım. İçerisinde ki birbirinden lezzetli yiyecekleri gördükten sonra cennete düşmüş gibi hissettim kendimi. Elimi birini almak için uzattığım sırada arkamdan gelen ses durmama sebep olmuştu. O sesin insan olarak işittiğim son ses olacağını bilemezdim... Arkamı döndüm.

"Ne tesadüf bende çok acıkmıştım. Oyuncaklardan biri buraya kaçmış meğersem."

Daha ben ağzımı açamadan az evvel karşımda duran adam yanımda bitivermişti. Eğer anlık bir dalgınlık yaşamadıysam veya ayakta uyumuyorsam burada bir terslik vardı(!) Nasıl olmuştu da az evvel karşımda dikilen adam saniyelik bir zaman dilimi içerisinde yanımda belirmişti?

"Se..Sen na..nasıl yaptın bunu?"

Kırmızı gözlerini gördüğümde artık herşey için çok geçti. Bileğimdeki acıyla gözlerimi oraya diktim. Beni ısırmıştı ve büyük bir iştahla kanımı içiyordu. Vücudumu kaplayan acının ardından tattığım tek duygu hissizleşmek oldu ve yavaş yavaş heryer karardı.

Günümüz...

"Hey! Dolunay odaklanmalısın nereye daldın yine?"

Karşımda duran yakışıklı adama doğru başımı kaldırdım. Gözleri içimi okumak istercesine bakıyordu. Sanki ne bileyim, bir şekilde bunu.. başarıyordu. Beni nasıl bu kadar kolay anlayabiliyordu?

"Tamam hazırım."

Saniyeler içinde düşünceli ifadesi gitmiş yerine hafif tebessüm eden yüzü gelmişti.

"Güzel."

Şuan ne mi yapıyorduk? Kısaca özet geçeyim. Talha beni kana direnme testine tâbi tutuyordu. Karşımda durup elinde tuttuğu kan torbasını deldi. Önce sıvının yere akışını seyrettim. Gözlerimin yavaş yavaş kırmızıdan daha koyu bir renge döndüğünü biliyordum. Bu halimi ilk susadığımda görmüştüm. Dişlerim kendini göstermeye başladığından gözlerimi sıkıca kapadım. Direnmek için avuç içime bastırdığım tırnaklarım elimden kan akmasına sebep olmuşlardı.

"Gözlerini aç!"

Talha'nın komutuyla yine gözümü poşetten akan kırmızı sıvıya diktim.

"Hadi Dolunay bunu başarabilirsin. Şimdi duygularını bastır."

Söylediği komutlara uymaya çalışıyordum ama kanın keskin kokusu ve iştah açıcı görüntüsü bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Dolunay beni dinle! Bunu başaramazsan asla sevdiklerini göremezsin! Beni duydun mu? Bunu onlar için başarmalısın!"

Sevdiklerim...Kız kardeşlerim Beril ve Duru...Fatma ana.. Onları görebilecek miydim yeniden? Sahi, onlara zarar vermeden engel olabilecek miydim içimdeki kana susamış vahşi yaratığa?

"Yapabileceğine inanıyorum. Sana güveniyorum Dolunay hadi!"

Karşımdaki adam daha beni doğru düzgün tanımadan bana güvendiğini söylüyordu. Bende nedense ona güveniyordum. Bu gerçekten çok acayip bir histi. Nihayet ellerimi serbest bıraktım. Aklıma sevdiğim insanların yüzünü getirdim. Duru'yu, Beril'i ve Fatma anayı... Sonra dişlerimin geri çekildiğini farkettim. Onlara zarar verebilecek olmamın verdiği korku vahşi tarafımı prangalıyordu sanki.

"Başardın! Biliyordum başarabileceğini güzelim."

Başarmıştım(!) Artık kendime engel olabiliyordum. Sevincimden Talha'nın boynuna atladım. Yerimde duramıyordum. Sonunda evime gidebilecektim!

Talha'nın kasılan bedeniyle gülümsemem yüzümde dondu. Bakışları değişmişti. Ondaki bu ani değişim beni etkilemişti istemsizce. Gözleri kor bir alev gibi kırmızıya dönmüş içime işlercesine bakıyordu. Beni tutup hızlıca kendisiyle birlikte duvara yapıştırdı. Sırtım duvarla buluşurken belimden tutmuş, başımın yanından uzattığı eli duvarda oyuk açmıştı. Nefes alışverişi hızlanmıştı. Bu anın etkisinden olsa gerek bende nefes nefeseydim. Öyle ki odada tek duyulan şey buydu.

Bizi savurduğu şekildeki gibi yine aynı hızla aramıza mesafe koyacak şekilde uzaklaştı. Eli odanın kapısının kulbunu tutarken konuştu.

"Ben.. Benim gitmem gerek. Birazdan gelirim."

Ağzımı bile açamadan gözden kaybolmuştu. Bende onun gidişinin ardından olduğum yere çöktüm. Az evvel aramızda olan çekim elle tutulur bir şekilde gerçekti. Ve ben son bir kaç haftadır maruz kaldığım duygu karmaşası karşısında ne yapacağımı bilemiyordum.



Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin