DEDEMİN DEDESİNİN DEDESİ...

16K 1.1K 73
                                    

Dolunay odasındaki boy aynasının önünde kendisini inceliyordu. Şu iki ay içerisinde bambaşka birine dönüşmüştü. Karşısında kendisine kırmızı gözlerle bakan kişi aslında ruhu olmayan bir varlıktı.

Üzerindeki elbiseyi tekrardan inceledi. Seçimi tam isabet olmuştu. O Talha olacak adam kendisini yalnız bırakıp kızlarla haşır neşir olduğuna pişman olacaktı. Halbuki daha iki gün önce kendisini öpmüştü. O zamandan beri hiç birşey olmamış gibi davranıyordu hayvan herif(!)

"Seni pişman edeceğim Talha Özbek."

Yüzüne yerleşen gülümsemeyle eline minik çantasını aldı ve odasından çıktı.

Salona geldiğinde bir kaç kişilik bir grubunda aynı zamanda içeri girmek için ilerlediğini gördü. Vampirler ne kadar da güzel varlıklardı böyle...

Biri beline kadar uzun kızıl saçlı, diğeri tam tersi esmer tenli siyah saçları omuzlarından küt bir şekilde kesilmiş iki güzel kadın ve yanlarında birbirinden yakışıklı üç adam vardı. Birbirlerini gördüklerinde karşılıklı olarak bakıştılar. Sonra yine kendisi gibi sarışın olan vampir,  birşeyler söyleyip Dolunay'ın yanına doğru geldi.

"Merhaba, bana isminizi bahşeder misiniz güzel bayan?"

Kaç yılındaydık en son? Böyle beyefendiler yaşıyor muydu hala? Ah evet aptal Dolunay vampir ırkında dedenin dedesinin dedesinden bu yana yaşayanlar hala vardı(!)

"Dolunay. İsmim Dolunay."

"Aman tanrım. Bir isim birine bu kadar güzel yakışamazdı sanırım. Bende Mehmet, memnun oldum Dolunay."

Mehmet, Dolunay'ın elini tutup dudaklarına götürdü. Ve sonra koluna girmesi için bekledi.

"Bu şerefi bana bahşeder misiniz hanımefendi?"

Dolunay beklediği fırsatın ayağına gelmiş olmasından dolayı, memnun bir vaziyette gülümsedi. Elini uzatıp nazikçe Mehmet'in koluna geçirdi. Beraberce gizli kapıdan geçtiler ve büyük salona doğru ilerlediler. Ana kapılar açıldığında herkes eğlencesine yoğunlaşmış sohbet edip gülüşüyor, bazıları ise kumar masalarında kumar oynuyorlardı. Dolunay alışkanlık gereği derin bir nefes aldı. Sanki içindeki heyecanı öldürmek istercesine. Ama işe yaramıyordu. Oysa hazır olduğunu düşünmüştü. Peki Talha'nın kendisini görebilme ihtimaline karşı neden kaygılanmaya baslamıştı? Sakin ol Dolunay.

"Yavaş ol hayatım. Biraz sakinleş."

"Gergin olduğu mu nasıl anladın?"

"Koluma geçirmeye çabaladığın tırnaklar yüzünden olabilir mi?"

Dolunay şok olmuş bir ifadeyle elini gevşetti hemen.

"Şey ben çok özür dilerim. Birşey oldu mu?"

"Hayır meraklanma. Gerilme sebebin şuan saat on iki yönünde sana bakıyor."

"Nasıl anlamadım?"

"Geçen sefer partideki arkadaşından bahsediyorum. Bu sefer ayrı takılıyorsunuz sanırım ve şuan sanki beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyor."

Dolunay kimi kastettiğini anladığında başını çevirmeye korktu. Ensesindeki bakışların ürpertisiyle kıpırdamadan öylece kaldı.

"Kavga mı ettiniz yoksa?"

"Neden ondan bahsedip duruyorsun ki? Bana ne hem ondan?"

"Hadi ama... Gençlerin hissiyatlarını bilmeyecek yaşta değilim. Söyle bana ne olduğunu küçüğüm. Belki sana bir yardımın dokunur ne dersin?"

Mehmet göz kırpıp gülümsedi. Dolunay da bir arkadaşa ve tecrubeli birine danışmak maksadında olanları anlattı. Hatta kendisini öptüğünü ve sonrasında hiç bir şey olmamış gibi davrandığı da belirtti.

"Desene tam bir piçmiş"

Mehmet şimdi kahkahayla gülüyordu.

"Gülmesene! Neden anlattıysam sana sanki. Dalga geçiyorsun birde benimle."

"Dalga falan geçtiğim yok küçüğüm. Gel senin serseme bir ders verelim ne dersin?"

"Birincisi o benim değil. Ben sadece hizmetlisiyim."

"Tamam tamam. Sen sadece sus ve benimle dans et."

◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆◆

Yazarınızı desteklemeyi unutmayın 😚😚
Vote ve yorumlar daha bir şevkle yazmamı sağlayacaklar inanıyorum... Seviliyorsunuz 🙌🙌🙌

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin