BELA BAŞA UMMADIĞINDA GELİR

23K 1.5K 223
                                    

Yoğun gecelerinden birini yaşıyordu Saklı Bahçe. İçkilerin biri gelip biri gidiyor, masalar hiç boş kalmıyordu. Beril bir ara içecekler yetişmediğinden dolayı bar bölümüne bile geçmişti. Mert çok zorlanıyordu yoğun kalabalık yüzünden.

"Beril mahsenden acil bir kasa bira getirilmesi gerekiyor. Sana zahmet aşağıdakilere bir seslenir misin? Ben buradan ayrılamıyorum."

"Tamam hemen geliyorum."

Beril mahzene doğru ilerledi. Aşağı giden merdivenlerin başından ne kadar seslendiyse de cevap veren olmamıştı. Yapacak başka birşey olmadığından mecburen inmek durumundaydı. Tabi tek bir sorun vardı, o da Beril karanlıktan çok korkuyordu. Hatta sırf bu yüzden bir ara geri gidip başkasını çağırmayı bile düşündü. Lakin yukarıdaki yoğunluktan kimseyi boş bulamayacağınıda biliyordu. Bir şekilde zaten bu korkusunuda yavaş yavaş hayatından yok etmesi gerekliydi. Çünkü bu yönü onu zayıf kılan tek kısmıydı. Derin bir nefes alıp mahzenin kapısına indi. Ağır kilitli kapının sürgüsünü çekti ve içeriye girdi. Şükür ki hafifte olsa ışıklandırması vardı mahzenin. Biraz etrafa bakındı. Nerede bu kasalar diye söylenmeye başlamıştı bile.

Biraz daha arandıktan sonra nihayet bira kasalarını bulmuştu. Bir tanesini alıp kaldırdı. Zaten tek bir kasa kadar kuvveti vardı. Elindeki kasayla kapıya doğru ilerledi. Kapıya geldiğinde duraksadı. Kapıyı ne zaman kapamıştı ki?

"Hay aksi şeytan. Nasıl kapandı şimdi bu kapı?"

Kasayı yere koyup kapıya uzandı. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın kapıyı açamıyordu. İşte şimdi gerçekten korkma zamanıydı...

◆◆◆◆

Duru üzerini giyindikten sonra odadan çıktı. Masaların bulunduğu bölüme geldikten sonra gözleriyle Meriç'e bakındı. İlk günden onu yalnız bıraktığına inanamıyordu. Bir de işi öğretecekti. O sapıktan ne bekleyebilirdi ki başka? En iyisi yardımcı olacak başka birini bulmaktı. Tek çalışan o değildi ya?

En yakında duran servis görevlisinin yanına doğru ilerledi.

"Pardon. Meriç bana işleyiş şeklinizi gösterecekti ama onu göremedim. Eğer müsaitsen bana sen yardımcı olabilir misin?"

Çocuk Duru'ya şöyle bir baktı. Duru rahatsız olsada çocuğun bakışından şimdilik katlanmak zorundaydı. En azından köprüyü geçene kadar...

"Yardımcı olacak mısın?"

"Neden olmasın. Gel sana sipariş nasıl alınır servis nasıl yapılır göstereyim. Daha sonrasında bir iki servisi sen yaparsın ben yanında durup seni gözlemlerim. Nasıl olur?"

"Harika olur tabiki. Çok teşekkür ederim."

Beraberce yeni gelen birkaç müşteriyle ilgilendiler. Duru yapılması gerekeni kaptıktan sonra müsterilerle kendisi ilgilenmeye başladı. İşi gerçekten sevmişti. Hatta müsterilerden bazıları gülümsemesine iltifat bile etmişti.

"Pardon bir bakar mısınız?"

Duru kendisine seslenen müsterinin yanına gitti. Nedense oturduğundan beri kendisini izliyordu bu adam.

"Buyrun beyefendi bir isteğiniz mi vardı?"

"Evet. Numaranla başlayabilirsin mesela."

"Nasıl anlamadım?"

"Anlamayacak ne var? Telefon numaran diyorum."

"Ne dediğinizi anladım. Sadece maksadınızı anlamış değilim?"

Adam pişkince gülmeye başlamıştı karşısında.

"Açıkça belli ettiğimi düşünüyorum. Bu gece boşsan numaranı ver görüşelim."

"Beyefendi siparişiniz yoksa ben işimin başına dönmek zorundayım. İzninizle."

Duru hiç olmadığı kadar sinirlenmişti. Eğer karşısındaki bir müsteri olmasaydı muhtemelen olay çok farklı yönlere giderdi. Mesela adam kafasına aldığı bir darbe yüzünden beyin kanaması geçirebilir ve Duru doğrudan nezarethaneyi boylayabilirdi. Kendisine sarkıntılık eden müsteriden uzaklaşmak üzere başka masaya doğru döndü. Adam ani bir manevrayla ayağa kalkıp Duru'nun koluna yapıştı.

"Fazla naz etmedin mi güzelim?"

Duru bu laftan sonra ikinci kez diğer bir kolundan güçlü bir şekilde başka yöne çekildi. Arkasında kaldığı beden çok tanıdıktı. Başını kaldırmasıyla önündeki kişinin Meriç olduğunu anlamıştı.

"Maksadınız nedir?"

"Sen kim oluyorsun?"

"Siz kim olmamı isterdiniz?"

Tacizci adam karşısında duran delikanlının soğuk kanli cevapları yüzünden sinirden kızarmaya başlamıştı.

"Bana bak evlat. Kendini aşan şeylere müdahale etme yoksa..."

Meriç sesini biraz daha sertleştirip konuştu.

"Yoksa ne?"

Adam bu tepkiyi beklemediği için önce bir duraksadı ama karşısında duran toy delikanlı kendisine ne yapabilirdi ki sanki?

"Yoksa senin için çok kötü olur."

Meriç adamın bu lafı karşısında daha fazla kendisini tutamamış ve yüzüne yumruğunu geçirmişti. Adam acıyla kanamaya başlaya burnunu tuttu.

"Kick boks bu zamanlarda çok işe yarıyor. Mesela bir kaç lavuğun ağzını burnunu kırabiliyorsun. Şimdi s*ktir git bu mekandan yada biraz daha kum torbam ol."

Adam dik dik Meriç bakar vaziyette gerileye gerileye gitmeye başladı. Giderken arkasındaki masalara da çarpıyordu.

"Bu iş burada bitmez!"

Meriç tam adama bir adım daha atmıştı ki Duru kolundan tuttu.

"Lütfen... Daha fazla kan görmek istemiyorum."

Ve ardından gözleri karardı. Tam yere düşmek üzereydi ki Meriç onu kollarının arasına aldı. Ardından kucakladı ve odaya taşımaya başladı.

"Sanırım birilerini kan tutuyor."

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin