TRANS

17.5K 1.2K 62
                                    

Karanlık odada duyulan tek şey nefes alışverişlerimizken başka bir şeye odaklanmam mümkün olmuyordu. Yeşil gözleri dipsiz kuyuları andırıyordu. Bir farklılık vardı onda sebebini anlamlandıramadığım. O, benim tanıdığım adam değildi. Karşımda duran kişi tamamıyla bir yabancıdan ibaretti. Sanki beni ele geçirmek ve bana sahip olmak istiyordu.

Zira bende nedenini bilmesem de aynı hisleri paylaşıyordum.

Ona susuz, ona aç bir şekilde...

◆◆◆◆◆◆

Duru ve Dolunay, kendinden geçmiş bir halde yatağında sere serpe yatan Beril'in baş ucunda oturmuş onu uyandırmaya çalışıyorlardı.

"Beril! Beril uyan artık. Oha kızım ya kütük gibi yatıyorsun resmen."

Beril kızların seslenmelerine rağmen uyanmıyordu bir türlü. Duru ve Dolunay çeşitli uyandırma taktikleri üzerine fikir yürütmeye başladılar.

"Su felan mı döksek işe yarar mı acaba Duru?"

"Yok daha neler saçmalama Dolunay."

"Ee ne yapacağız o zaman? Böyle uyuması çokta normal değil sanki."

"Bir daha dürtmeyi dene bakalım uyanacak mı?"

"Tamam."

Kızlar tekrardan Beril'i kaldırma çabasına girişmişlerdi ki kapının açılmasıyla gelen kişiye baktılar.

"Beril kahvem nerede?"

Arat iki kızın kendisine baktığını görünce gırtlağını temizleyip tekrardan sakince konuştu.

"Merhaba kızlar. Beril'e bakmıştım ama?"

"Arat Bey kusura bakmayın. Bizde onu kaldırmaya çalışıyoruz ama ne yaptıysak uyandıramadık bir türlü."

Arat bir kaç adımda yatağın yanına geldi. Kızlar onun yaklaşması için kenara çekildiler. Yatağın kenarına oturup yüzünü inceledi. Ardından elini uzatıp yanağına dokundu.

"Beril?"

Fakat hala bir hareketlilik olmamıştı. Birkaç kez daha seslendi ama ona ulaşamıyor gibiydi seslenişi.

Arat kolunu Beril'in başının altından geçirerek yastıktan kaldırdı. Onu göğsüne doğru yaslarken tekrardan yanağına dokunup adıyla seslendi.

Beril'in gözleri aniden açıldi. Lakin tuhaf olan birşey vardı. Beril'in göz bebekleri yok olmuş, sadece akları görünüyordu. Kimse ne olduğunu anlayamadı. Onun bu halini gören Duru ve Dolunay panik ve korku içerisinde kaldılar.

Beril ani bir kol hareketiyle Arat'ın bileğini sıkı sıkı kavradı. Ağzından kelimeler transa geçmiş gibi çıkıyordu.

"Ben karanlıkla lanetlenmiş aciz bir bedendim sadece. Yer gök kızıla boyandığında nefret tohumlarından doğacağım yeniden."

Arat şaşkınlıkla Beril'in trans halindeki yüzüne bakarken, kulaklarında çınlıyordu söyledikleri.

"Kızıl kraliçe kin güder, kan ister, canına karşı can ister..."

Sonra Beril'in vücudu titremeye başladı. Bir eli hala Arat'ın bileğindeyken diğer eli yatağın çarşafını sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Arat kollarında titremeye başlayan savunmasız bedeni sımsıkı göğsüne sardı. Kulağına sadece Dolunay'ın duyabileceği desibelde bir kaç şey fısıldadı.

Dua yada büyüye benzeyen bir şeyler olduğunu düşündü Dolunay. Ama Arat Beril'in kulağına her ne fısıldadıyda işe yaramış, sarsılan bedeni durmuştu arkadaşının.

Dolunay elini rahat bir nefes alan Arat'ın omzuna dokundurdu. Arkadaşına ne olduğunu deli gibi merak ediyordu. Arat omzunu tutan Dolunay'a başını çevirip bakışlarıyla onun iyi olduğuna dair teminat verdi. Ardından Beril'in başını yavaşça yastığa geri bıraktı.

Arat oturduğu yataktan kalkınca Duru hemen arkadaşının baş ucuna geldi ve üzüntüyle elini tutup yine uykusuna dönmüş olan Beril'e baktı.

Birşeyler yapması gerekiyordu Arat'ın. Bu olanlar normal değildi ve bir açıklamaya ihtiyacı vardı.

Danışabileceği birini tanıyordu.

Arat kapıdan çıkmak üzereyken Dolunay onun kolundan tutup duraksamasını sağladı. Bu duruma bir açıklık getirmesini bekliyordu karşısında. Nihayetinde Beril onun canının bir parçasıydı ve önünde tüm heybetiyle duran bu adamın olanlar hakkında bir bilgisi olduğuna dair kalıbını bile basardı.

Arat temkinli davranmak adına önce yatakta duran Duru'ya baktı ve hafiften Dolunay'a eğilip başkasının duyamayacağı sessizlikte konuştu.

"Neler olduğunu anlamak için biriyle görüşmeye gideceğim. O zamana kadar ona göz kulak ol Dolunay. Talha da birazdan yanınızda olur merak etme."

"Bu mu yani? İçime su serpildi doğrusu. Oturup hiç bir şey yapmadan beklemeliyim yani bunu mu ima ediyorsun?"

"Ne yapmamı bekliyorsun? Eğer şüphelerim doğruysa..."

"Ne şüphesinden bahsediyorsun?"

"Bak. Burada durup vakit kaybetmemi mi istersin yoksa bir an önce neler olduğuna dair bilgi edinmemi mi? Fazla vaktimiz yok Dolunay. Benden bir haber bekleyin."

Arat arkasını dönüp ilerlerken bu kez Dolunay onu durdurmadı. Yapabileceği birşey yoktu. Beklemek zorundaydı. Arkasını dönüp Beril'e baktı ve uyanması için dua etmekten başka çaresi yoktu ne yazık ki. Yatağa yaklaşıp kenarına oturdu. Kaygılı bakışlarını arkadaşının güzel yüzüyle buluşturdu.

Ona bakarken içinden geçen tek şey bir an evvel uyanması ve tekrardan birlikte hayata tutunmaya devam etmelerini istemek oldu.

Karanlığın Prensleri "Günahlar Evi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin