after : incomplete

1.1K 204 89
                                    

13 Aralık | 11:30 - Okul
Olaydan 21 gün sonra.

Deliler gibi bisikletimin pedallarını çevirirken soğuk rüzgar yüzüme çarpıyor ve derin nefesler almamı engelliyordu. Bu beni daha çok nefes nefese bırakıyordu. Ciğerlerim yanarken gözüme kaçan tozlar canımı yakıyordu.

Karşıdan gelen araba korna öttürdüğünde asfalt yolda onu solladım. Sürücü adam bana kızgın kızgın bakarken araba geride kaldı. Umursamadan devam ettim.

Bacak kaslarım hızlı çevirdiğim pedallardan dolayı yanmaya başladığında okul görüş açıma girdi. Bahçesine girdim. Hafta sonuydu, kapılar kilitli mi bilmiyordum ama girmem gerekiyordu.

Taşlı yoldan geçip kapının yanına, çimlerde bisikletimi durdurarak indim. Parmaklarım sıkıca tutunduğum için bembeyaz olmuştu, ayrıca soğuktan donuyorlardı.

Cam kapıyı ittirdiğimde umduğum gibi kapı açıldı. Zaman kaybetmeden ilk girişten sağa saptım ve boş koridorda hızla ilerlemeye basladım. Duvarlarda sadece adım seslerim ve hızlı hızlı alıp verdiğim nefesimin sesi yankılanıyordu. Sınıflar bomboştu.

Sola sapıp merdivenlere geldim ve bodrum kata giden merdivenlerden hızla inmeye başladım.

Karanlık kata indiğimde tavana yakın yere yerleştirilmiş minik pencereden ışık süzmeleri geliyordu. Eski soyunma odasına doğru ilerledim. Mavi boyaları dökülen kapının önüne geldim. Açmayı denedim. Kapının kilidi olmadığı için sıkışmış olduğunu tahmin ettim.

Bir adım geri çekilip kapının kulbunu indirip sol omzumla kapıya vurdum. Sessizce inledim. Kapı açılmamıştı. Tekrar aynısını yapmak üzere geri çekildim ve bu sefer daha sert bir şekilde omuz attım. Kapı tok bir sesle açıldı.

İçerideki tozlar kalkarken öksürdüm ve elimle önümü savuşturdum. Yerler çok fazla tozluydu. Buraya benden önce sadece SeoNeul gelmiş olmalıydı. Aylar önce.

Dişlerimi sıkarak etrafa bakındım. Sıra sıra dizilmiş giysi dolapları dokunsan yıkılacak gibi duruyordu. Çoğunun kapağı yerdeydi. Bazılarının içinde hala eşyalar vardı.

Adımlarımı görüş açıma giren kasalara doğru yönelttim. Her adım attığımda havaya kalkan tozlar oksijensiz odada dağılırken kasaların önüne geldim ve eğilerek üzerindeki isimleri okumaya başladım.

Geum BiMyeon... Kim Mijin... Ra Eunho...

Park SeoNeul.

Kasası diğerleri kadar tozlu değildi. Yavaşça kirli olmasını umursamadan yere oturdum ve kasaya uzun uzun baktım.

Parmaklarım kilidine gitti. Yavaşça doğum tarihi olan şifreyi girdim. 0105.

Klik sesiyle kilit açıldı ve yere düştü. Kapağını açtım ve kasayı sırt üstü yatırarak kapak tarafının üste bakmasını sağladım.

En üstte bir zarf duruyordu. Birkaç eşyası daha vardı. Kapağın iç tarafına birkaç tane sticker yapıştırmıştı. Gülen yüzlü bir stickera gözüm takıldı.

Çenem titremeye ve yaşlar gözlerime akın etmeye başladığınde titreyen ellerimle yüzümü ovuşturdum. Ağlamamalıydım.

Ellerimi yüzümden çektim ve derin bir nefes aldım. Zarfı aldım ve önüme koydum. Kasanın içine baktım.

Bir tane defter, bir kutu ve bir kaset vardı.

Kalbim güm güm atmaya başladı kaseti gördüğümde. Acaba yeni bir şey miydi?

Elime aldım. Önünü çevirdiğimde diğerleri gibi numara yazmıyordu. Beyaz bir etiketin üzerinde son bir şarkı yazıyordu.

Zarfın yanına bıraktım. Defteri alıp kapağını açtım. Beyaz sayfaya çizilmiş resimler vardı.

Hatırlıyordum, bir zamanlar yakınken bana resim çizmeyi sevdiğini söylemişti. Hiç merak etmemiştim. Resimle alakam yoktu. SeoNeul da bana hiç göstermemişti.

Fakat şimdi onun emeğiyle yapılmış çizgilere ve suratlara baktığımda, geçmişte merak etmediğim her saniye için pişmanlık duyuyordum.

N'olurdu ona bir kere göstermesini söyleseydim? Onunla daha fazla vakit geçirebilseydim?

Sayfaları yavaşça geçerken bir sayfada durdum. Bu Jeno'ydu. Yanında da kendisi vardı. Oldukça benzetmişti. Tarihe baktığımda senenin başında çizdiğini gördüm. Jeno ile çıkarken çizmiş olmalıydı.

Gözlerim tekrar yaşarırken sayfayı yavaşça geçtim. Bu sayfada da durdum.

Bu sefer ben vardım.

Göz yaşlarım akmaya başladı. Durduramadım. Çenemi elimi yaslamış, sırada oturuyordum ve önüme bakıyordum. Her bir çizgiyi özenle çizmişti. Tarih dersindeyken olmalıydı, onunla ortak dersimiz.

Saç tellerim tek tek çizilmişti, herkese göre koyu olan tenimi gölgelendirmişti. Elimin kıvrımlarını, o gün taktığım saatin kayışındaki dikişleri... Her şeye emek harcamış gibiydi.

Kolumun tersiyle göz yaşlarımı silerken dişlerimi sıktım. Sayfayı çevirdim.

Diğer sayfalar boştu.

Hıçkırığımı bastırmaya çalışarak beni çizdiği sayfayı yırttım ve aldım. Buruşmasını engelleyerek önüme koydum.

Defteri geri kasaya bırakırken kutuyu elime aldım. Oldukça tanıdık geliyordu fakat o an düşünecek gücüm yoktu.

Kapağını kaldırdığımda gördüğüm şeyle çenem daha çok titremeye başladı.

SeoNeul'un itiraf ederken vermek istediği saati ellerimde tutuyordum.

Titreyen parmaklarım yavaşça çatlayan camına gitti. Hıçkırıklar dudaklarımdan ayrılırken ne yapacağımı bilmiyordum.

Saati yumruğumda sıkarken öne doğru eğildim ve alnımı yumruk yaptığım elime yaslayarak kendimi sıkmaya çalıştım. Göz yaşlarım yanaklarımdan ve aralık dudaklarımın kenarından süzülüp tozlu yere damlarken çenem ile ellerim titriyor, ağlamamak için kendimi olabildiğince sıkıyordum.

Ağlayamazdım. Tüm pişmanlıklarımdan sonra oturup bebek gibi ağlamak için çekmemiştim her şeyi. Güçlü kalmalıydım. Zorundaydım. Bunu SeoNeul ile Renjun'a yapamazdım.

Kutuyu da önüme bırakıp kasanın kapağını kapattım. Zarfı, resmi ve küçük kutuyu montumun iki cebine koydum. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silerken ayağa kalktım.

SeoNeul'un ailesine iletmem gereken bir zarf vardı.

×××

Okuyan kişi kendinden bahsettiğimi anlar, seni kırdım. Özür dilerim. İnsanları kırmaktan nefret ederim. Anlayışla karşıladığın için minnettarım ve olayı çözdüğümüze çok sevindim. GERÇEKTEN.

Ve arkadaşlığımızın sahte olmadığını bilmeni isterim. :,) sonuçta o grubu öylesine kurmadık.~ :)

(İsim versem mi bilemedim o yüzden en iyisinin hakları korumak olduğuna karar verdim djsbksjs.)

TAPESWhere stories live. Discover now