after : back to fucking school

983 190 94
                                    

16 Aralık | 14:28 - Okul
Olaydan 24 gün sonra.

Uzun ara geldiğinde eşyalarımı çantama koymaya başladım. Son derce uykuluydum ve başım ağrıyordu. 'Arkadaşım' Jihoon oturduğum sırama geldi ve kalçasını masama yasladı.

"Hae, dışarıda yemek yiyeceğiz. Gelecek misin?"

Ona baktım ve omuzlarımı silktim. "Siz gidin, aç değilim."

"Sende bir şeyler var," dedi kaşlarını çatarak. "Uzun zamandır birilerini patakladığımız yok. N'oluyor?"

"Bir şeyim yok."

"Emin misin? Eğer-"

"İYİYİM DEDİM JİHOON!"

Sınıfta birden bağırmamdan dolayı sesler kesildi. Herkese sinirle baktım. "Önünüze baksanıza!"

Jihoon bana tuhaf tuhaf baktı. Çoğu kişi bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Öfleyip ayağa kalktım. Sandalyeyi tekmeleyerek ittirdim ve çantamı alarak sınıftan çıktım.

Neden ani çıkıştığımı bilmiyordum. Sadece sinirliydim. Öfkemi çıkarmam gerekiyordu ama ben onu içimde tutup büyümesine izin veriyordum.

Koridordaki dolabımın kilidini açıp çantamı içine tıktım ve geri kapadım. Ellerimi üzerimdeki deri ceketin ceplerine koyarak hızlı hızlı yürümeye başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum, sanırım öğle arası da olsa biraz dışarıda durmak istiyordum.

Okulun camdan kapısına yaklaşırken ileride, sol duvarda çiçeklerle ve mumlarla çevrilmiş bir yer gördüm.

Adımlarım durduğunda uzaktan yapıştırılan resimlere baktım. SeoNeul'un resimleri vardı. Yanına bir sürü post-it yapıştırılmış ve notlar bırakılmıştı. Çok fazla çiçek vardı.

Bunları ayarlayan kişiler çiçekleri düzenliyordu. Ayarlayanların arasında direk olarak bana bakan ve elinde bir çiçek tutan kişiyi gördüm.

Uzun süre bakıştık. Öfkeliydim, sadece öfkeliydim ve o an orayı yerle bir etmek istedim. Tüm notları yırtıp, masayı tekmeleyip mumları kırmak, bunu kuran kişileri yumruklamak istedim. Her şeyi savurmak istedim.

Bakışlarımı bana bakan kişiden çekip camdan kapıya doğru ilerlemeye başladım.

Kapıdan geçtiğimde peşimden geldiğini biliyordum. Adım seslerinin hızlandığını duydum. Yanıma geldi ve benimle yürümeye başladı.

"Birlikte yiyelim."

"Defol git Jeno. Havamda değilim."

"Gitmeyeceğimi sen de biliyorsun," dedi ve elindeki siyah montu üzerine geçirdi. Sinirimi bozuyordu.

Soğuk bir rüzgar saçlarımı geriye uçururken hızlı olan adımlarımı normale çevirdim. Derin bir iç çektim ve Jeno'ya kaçamak bir bakış attım.

O da son derece çökmüş duruyordu. Bunu nasıl fark edemediğimi bilmiyordum. Renjun'un ölümü ve SeoNeul'un ölümü onu da darmadağın etmişti. SeoNeul ondan ayrılsa da Jeno'nun ondan hoşlanmaya devam ettiğini görebiliyordum. Ve o neden intihar ettiğini bile bilmiyordu. Her şey çok ani olmuştu. Benden nefret etmekte haklıydı.

Şimdi ise suçlu o olmadığı halde benden özür dileyip barışmaya çalışıyordu. Jeno gerçekten iyi biriydi, onu da mahvetmek istemiyordum.

"Eee," dedim. Bana baktı. "Nerede yiyeceğiz?"

Şaşırdı, sonra ise gülümsedi. Ben de hafifçe gülümsedim ve yürümeye devam ettim.

Uzun bir süre sonra ilk defa içten gülümsemiştim.

×××

Araları düzeliyor mu ne? :,)

TAPESWhere stories live. Discover now