tape 10 : break my soul

1K 192 217
                                    

17 Aralık | 00:41 - Ev
Olaydan 25 gün sonra.

"Bana güzel yalanlar söyle, yüzüme bakarak."

"Bana beni sevdiğini söyle, yalan olsa bile."

Masamda oturup karşımdaki pencereden dışarıyı izliyordum. Elimde camı çatlak olan saati tutuyordum. Uykusuzluktan ve yorgunluktan göz kapaklarımın arkasına ağrılar giriyordu. Dün sadece 2 saat uyuyabilmiştim. Uyuyamıyordum.

Gözlerimi ne zaman kapatsam karanlıktan korkar olmuştum. Nefes almayı ne zaman bıraksam boğuluyor gibi hissediyordum o yüzden hızlı nefesler alıyordum. O yüzden başım dönüyordu.

Bunun nereye gideceğini biliyordum. Yine krizler geçirecektim. Bu sefer ise sebebi antidepresan değildi.

"Ağustos ayının başlarına geldiğimizde arkadaşlarım ile akşam buluşuyor, etrafı turluyorduk. Lunaparka gidiyor, veya kafede oturup sohbet ediyorduk. Eğleniyorduk."

"O gün de eğlenmiştik. Arkadaşım beni eve bırakmayı teklif etti. Ben de kendi başıma dönebileceğimi söyledim. Vedalaştık."

"Saat gece 12'ydi. Üzerimde bir şort ile ince bir gömlek vardı. Hava sıcaktı. Sokaklar boş ve sessizdi."

"Yürüdüm. Fakat içimde kötü bir his vardı Donghyuck. Siz erkekler akşam yürürken sinen korkuyu bilemezsiniz."

Duraksadı.

"O gece hiç hissetmediğim kadar korktum Donghyuck."

Yeniden duraksadı. Bu seferki daha uzun oldu.

Ve o duraklamada hangi geceden bahsettiğini hatırladım.

"Sokakta ilerlerken birkaç ses duymuştum, ama çok fazla umursamamıştım. Paranoyaklaşmak istemiyordum. Kedi veya köpektir diye kendimi avutuyordum."

"Sonra sesler yeniden duyuldu. Giderek yaklaşıyordu. Adım ve gülüşme sesleri."

"Olabildiğince hızlı yürümeye çalışmıştım. Hatta koşmak istiyordum."

"Fakat arkamdan biri bağırdığında kanım donmuştu."

"19-20 yaşlarında 5-6 tane genç sarhoştular. Ellerinde içki kutuları vardı. Çok net hatırlıyorum."

"Bana hey güzellik diye bağırdılar. Islık çaldılar. Peşimden geliyorlardı."

"Kalbim korkudan o kadar hızlı atıyordu ki ağlayacaktım. Adımlarımı daha çok hızlandırırken onlar da hızlandırıyorlardı."

"Kaçma, seni yakalarız dediler."

Duraksadı. Gözlerimi kapayıp elimle yüzümü kapattım.

"Beni yakaladılar Donghyuck."

Devamını duymak istemiyordum. Ellerimi yüzümden çekip Walkman'e götürdüm. Fakat devam etti.

"Kolumdan tuttular. Onlardan kurtulmaya çalıştım. Ama daha çok bana yaklaştılar."

Sesi güçsüz çıkıyordu.

"Beni bir duvara ittirdiler. Bana dokunmaya çalıştılar. Öpmeye çalıştıklarında onları ittirdim."

"Bana vurdular. Bacaklarıma ellediler. Gömleğimi açmaya çalıştılar. Göğüslerime ellediler."

"Deli gibi bağırıp tekme savuruyordum. Ağlıyordum. Yardım için çığlıklar atıyordum. Elleriyle ağzıma bastırıp beni soymaya çalıştılar."

"O kadar korktum ki öleceğim sandım. Bana gerçekten tecavüz edip orada, çıplak bir şekilde yerde titrerken gideceklerini düşündüm. Daha çok ağladım."

"Gömleğimin düğmelerini koparacak kadar çekerlerken boğazım çığlık atmaktan acıyordu."

"Ve ne oldu bil bakalım."

Duraksadı.

"Seni gördüm Donghyuck."

Ellerimle saçlarımı çekiştirirken hızlı hızlı nefes alıyordum.

"Göz göze geldik. Yardım et diye bağırdım. O kadar mahvolmuştum ki, ruhum çekip alınıyormuş gibi acı çekiyordum."

"Sana yalvardım. Beni gelip pisliklerden kurtarman için."

"Bana kafan karışık bir şekilde bakıyordun Donghyuck. Ne yapacağını bilemez bir şekilde. 5 gençten beni nasıl kurtaracaktın ki?"

"Bir çözüm arayacağını düşündüm. Beni kurtaracağını düşündüm."

"Arkanı dönüp beni orada bıraktın Donghyuck."

Hayır, hayır.

"Sen sendin, Haechan. Değişmemiştin. Yine aynı kişiydin. Sana yalvarmakla hata etmiştim."

"Bu sefer ruhumu paramparça ettin."

"Diğer kasede geç."

Kulaklığı sertçe masaya bıraktım. Olayın tamamını anlatmıyordu.

Onu 5 adamdan tek başıma kurtaramazdım. O yüzden düşünmeden Jeno'yu aramıştım ve 2 kuzeniyle anında oraya gelmelerini sağlamıştım.

Ona kendim yardım edemezdim. SeoNeul'dan uzaklaşmaya çalışırken bunu yapamazdım.

Kasetlerde her şey doğru olarak anlatılmıştı, hiçbir şey yalan değildi.

Fakat her seferinde Jeno'yu ve asıl olayları atlıyordu.

TAPESWhere stories live. Discover now