tape 9 : you're confusing me

1K 197 124
                                    

15 Aralık | 19:25 - Ev
Olaydan 23 gün sonra.

"Geri gelmene sevindim. Bir önceki isteğimi umarım yerine getirmişsindir."

SeoNeul'un sesini dinlerken odamın balkonundaydım. Hava kararmıştı ve buz gibiydi. Omuzlarıma attığım battaniyeyle kolona oturmuş, bacaklarımı demir korkulukların arasından geçirerek aşağıya sarkıtıyordum. Rüzgar çok keskindi. Neden burada, bu soğukta dinlediğimi bilmiyordum.

Esen rüzgar saçlarımı darmadağın ediyordu. Gözlerimi yavaşça kapadım ve kollarımı önümdeki korkuluğa yasladım.

"Okul bitmiş, bir ay çoktan geçmişti. Tam hatırlayamıyorum, sanırım temmuzun ortalarındaydık. Henüz tatile gitmemiştik."

"O gece diğer akşamlar yaptığım gibi bisiklet sürmeye çıkmıştım. O aralar kafam hep karmakarışıktı. Ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyordum."

"Belki de sadece korkuyordum, zaman çok hızlı geçiyordu. Bir dahaki okul senesine hazır mıydım bilmiyordum. İntihar düşüncesini bir rafa kaldırmış, bir daha düşünmemeyi umuyordum. Bu okul senem berbat geçmişti, bir dahakinden de emin olamıyordum."

"Sonuçta okulda sen vardın değil mi? Kabadayı Haechan. İnsanları döven ve yumruk atan Lee Donghyuck. En fazla ne bekleyebilirdim ki?"

Duraksadı.

"Bana attığın yumruk kalbimi o kadar yerle bir etmişti ki seni ne zaman düşünsem hem üzülüyor, hem de öfkeleniyordum. Nasıl olur da seni sevebilirdim ki?"

"Peki sen? Benim hakkımda neler düşünüyordun Haechan?"

"Umurumda değilim değil mi? Benim hakkımda uzun uzun düşündüğünü bile sanmıyorum senin."

O kadar yanılıyordu ki... Ona inanamıyordum, nasıl olur da hiçbir şey sormadan gidebilmişti? Beni nasıl bu halde bırakabilmişti? İki omzumla ölen dostumun yükünü taşırken bana yardım etmesini diliyordum. Ama artık o da üzerime bir ağırlık gibi çökmüştü.

Nasıl olur da benden iyi olmamı beklerlerdi?

"Bisikletimi sürerken bir süre sonra sokağa sapacaktım. Beynimde o kadar düşünce vardı ki önümü bile göremeyecek gibiydim."

"Sokağa saptığım anda karşımda bir beden belirdi. Frene aniden asılınca karnımı sertçe bisikletimin tutma yerlerine çarpmıştım."

"Biri ismimi söyledi. Saçlarımı yüzümden çektiğimde onun kim olduğunu gördüm."

"Sendin Donghyuck."

Duraksadı. Gözlerimi yavaşça açıp yıldızların belli olmadığı gökyüzüne baktım. Yıldızlar dahi yanımda olmak istemiyor gibiydi.

"Bana birden yaklaşıp kolumu tutmuştun. İyi miyim diye sordun."

"Anın şokundaydım. Senin hakkında düşünürken birden karşıma çıkmıştın ve bana yaklaşıp kolumu tutmuştun."

"İyiyim diyebildim. Sana birden ne olmuştu böyle? Neden yakınlaşmıştın? Neden iyi olup olmadığımı sormuştun?"

"Aklımı karıştırıyordun Donghyuck."

"Sonra ise ne kadar yakın durduğumuzu fark ettim, yüzlerimizin arasında bir karış kadar mesafe vardı yalnızca. Nefesini hissedebiliyordum."

"Uzun süre sessiz kaldık. Sen hala kolumu tutuyordun ve altın gibi parıldayan gözlerin tam gözlerime bakıyordu. Bakışların o kadar deliciydi ki uzun süre bakamıyordum. Yere, kolumdaki eline ve sana bakıyordum."

"Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki duymandan korktum."

Duraksadı.

"Sonra yavaşça bana yaklaşmaya başladın. Neden bilmiyorum. Bana giderek yaklaşırken kıpkırmızı olmuştum. Çikolata kokan nefesin yüzüme çarpıyordu. Bakışların gözlerimden dudaklarıma kaydı. Bana o kadar yaklaştın ki omuzlarımız çarpıştı. Burnun önüme gelen saçlarıma değdi. Alnın neredeyse alnıma yaslanacaktı. Birkaç santim öne eğilsen dudaklarımızı dokundurabilecektin."

"Fakat durdun. Birkaç saniye öylece durdun. Sonra kolumu yavaşça bıraktın. Bir adım geri çekildin."

"Beni öpecektin. Seni öpmek istedim, o yaklaştığın an öne doğru yaklaşıp senden önce ben seni öpmek istedim. Dudaklarımızı dokundurmak, ellerimi saçlarına daldırmak istedim. Sana sarılmak istedim. Bunu çok istedim Donghyuck."

"Ama sonra beynime yaptıkların doldu. Tüm hakaretlerin, sana almak için çok çalıştığım saati atışın, yalan söylemen, attığın yumruğun..."

"Gitmem gerektiğini söyledim. Sende gitmen gerektiğini söyledin. Birkaç saniye sonra ise gittim."

"Pedalları eve varana kadar o kadar hızlı çevirdim ki bacaklarım ağrıdı. Kalbimin atış hızına yetişmeye çalışıyor gibi çeviriyordum pedalları."

"O gün o kadar kafamı karıştırdın ki senin hakkında ne düşüneceğimi bilemedim. Yumruk atışından sonraki ilk konuşmamızın böyle olacağını tahmin etmemiştim."

"Bir daha gözüme gözükme demiştin Donghyuck. Ama sonraki karşılaşmamızdan beni öpecektin."

"Neden aklımı karıştırıyorsun Donghyuck?"

Uzun bir süre duraksadı. Başımı eğdim.

"Diğer kasede geç."

Kaset bittiğinde kulaklıkları çıkarıp yanıma bıraktım.

Oturduğum kolondan bahçeye baktım. Birden içime bir his doldu. O lanet ilacı kullanmayi bırakınca oluşan histen.

Kendimi atmak istedim.

×××

Biliyorum son cümleden sonra herkes hassiktir çekiyor.

TAPESWhere stories live. Discover now