tape 12 : your words killed me

979 196 125
                                    

20 Aralık | 17:17 - Park
Olaydan 28 gün sonra.

"Merhaba Donghyuck. Bugün nasılsın?"

"Eminim iyi değilsindir, sonuçta benim sesimi duyuyorsun."

Parkta kaydırağın en altına oturmuş ve sırtımı kaydırığa yaslamıştım. Gözlerimle kırmızı gökyüzünü izliyordum. Soğuk bir rüzgar esti. Yakında kar yağacaktı.

Beremin altındaki bordo saçlarım gözlerimin önünde rüzgar yüzünden uçuşuyordu. Sanırım saçlarımı boyatacaktım.

"Artık yalnızca 1 kaset kaldı."

Bitiyordu.

"Seninle 2 ay hiç konuşmadım. Hem de hiç. Birbirimizle göz göze bile gelmiyorduk. O 2 ay boyunca sadece okula gidip geldim. Dersleri dinlemedim. Notlarım düştü. Öğretmenler beni üniversite başvuruları için uyardı. Ailem üzgündü."

"Ruhum yokmuş gibiydim. Bomboştum. Konuşmuyordum bile. Yemeklerimi didikliyordum. Giderek daha fazla çöküyordum."

"Az olan arkadaşlarım benimle konuşmaya çalıştı. Onlara sahte gülümsemeler attım. Sahte sözler söyledim. Tek yapabildiğim buydu çünkü Donghyuck."

"Ben... ben yaşamıyordum."

Aklıma geçen sene doldu. O kazadan sonraki anıları hatırladım. Nasıl berbat halde olduğumu, kimseyle konuşmadığımı, ilaçları. Her geceki hıçkırıklarımı hatırladım.

Şimdi ise sadece boğuluyor gibi hissediyordum. Her şey üzerime geliyordu. Nefes alamıyordum.

Artık bitsin istiyordum ama bitmeyeceğini biliyordum.

"Son dersin zili çaldığında çantamı almıştım. Tarih dersiydi, ortak dersimizdi Donghyuck."

"Sınıfa birkaç dakika sonra girdim. Sen ve arkadaşların çoktan gelmiş, konuşuyordunuz. Ağzında sakızın vardı."

"Seninle göz göze gelmeden bakışlarımı çektim ve duvar kenarına, en arkanın bir önündeki sıraya oturdum. Siz cam kenarında en arkadaki sıradaydınız."

"Öğretmen hasta olduğu için nöbetçi öğretmen girdi ve bizi serbest bıraktı. Önümdeki tarih defterini karalamaya başlamıştım."

"Tüm ders neredeyse öyle geçmişti. İnkar etmiyorum, sizi de dinliyordum."

"Okul bitiş zili çalmadan 2 dakika önce adımı duydum Donghyuck."

"Arkadaşların alayla konuştular. Benim hakkımda artık ne düşündüğünü sordular sana."

"Dediklerin beni sinirlendirmedi. Beni çok kırdı Donghyuck."

"Senden... senden böyle demeni hiç beklemezdim."

Hatırlıyordum. Lanet olsun, hatırlıyordum.

"Bir avuç çöpten daha değersiz bir orospuyla işim olmaz." Sesi titredi. "Benim hakkımda aynen böyle düşünüyordun demek."

"Çok iyi hatırlıyorum, çünkü bunlar 1 gün önce oldu. Ve son raddeydi. Kotamı doldurmuştun."

"Kotamı doldurdun Donghyuck."

"Gözlerim dolmuştu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Arkadaşların dediğin şeylere gülerken zil çaldı. Çantamı çok hızlı bir şekilde topladım. Gözlerimden yaşlar süzülmüştü."

"Ayağa kalktım, kapıya ilerleyecekken sana son kez baktım Donghyuck. Bana bakıyordun. Ağladığımı görünce öfkeyle bakan bakışların değişti."

"Eminim duymamı beklemiyordun. O yüzden o kadar şaşırmıştın."

"Ama duydum Donghyuck."

"Her kelimesi kalbimi o kadar acıtmıştı ki sınıftan çıktığımda koşmaya başladım. Okuldan koşarak çıkmıştım. İnsanların bakışı umrumda olmadı."

Duyduğunu anladığımda o gün kendimi bok gibi hissetmiştim. Peşinden koşmuştum ama fark etmemişti. Okuldan uzaklaşana kadar onu takip etmiştim.

Özür dilemek istemiştim. Ama korkağın tekiydim. İki kelimeyi bile söyleyemeyecek kadar korkaktım.

"Sözlerin beni öldürdü Donghyuck."

"Son kasede geç."

TAPESWhere stories live. Discover now